HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Suriye politikasını yine Erdoğan’ın Venezüella çıkışıyla eleştirerek, “Niye Suriye’de bütün kesimlerin katılacağı kurucu meclis ve anayasa yapım sürecini siyasetinizin merkezine oturtmuyorsunuz? Yanlış politikaların bedelini bütün Türkiye ödemek zorunda kalacaktır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, gündemdeki gelişmelere dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Bilgen, iki hafta aradan sonra Meclis’in gündemine gelecek Maden Yasası ile ilgili eleştirilerini dile getirdi. Bilgen, “2013 yılındaki termik santrallerin özelleştirilme sürecinde bu santrallerin çevreye verdiği zararların engellenmesi için emisyon sistemleri ile ilgili kimi iyileştirmelerin yapılması zorunlu emredici hüküm olarak ortaya konulmuştur. 2013’ten 2019 sonuna kadar bir süre tanınmıştı. 6 yıllık süre, yatırımcı açısından da son derece esnek ve geniş bir süre olmasına rağmen, bu hafta Genel Kurul’a gelecek olan düzenleme ile birlikte, bu süre termik santraller için 2 yıllığına uzatılmış olacak. Burada yapılan her düzenlemenin önceliği kamu yararı olması gerekirken ne yazık ki birkaç firmanın çıkarı uğruna çevre kirletilmeye devam edilecek. Elbette ki milli menfaat de çevre de birlikte düşünülmesi gereken unsurlardır. Bunlardan sadece birini öne çıkarırsanız milli menfaat adı altında birkaç şahsa, birkaç firmaya peşkeş çekme fikri, endişesi hem muhalefet hem de toplum da yaygın olacaktır. Böylesi muğlak ifadelerle ÇED raporlarının askıya alınmasını tehlikeli ve zararlı buluyoruz” dedi.
‘Enflasyon rakamları alarm veriyor’
Açıklanan Ocak ayı enflasyon rakamlarına dikkat çeken Bilgen, rakamları “alarm rakamları” olduğunu belirterek, “TÜFE yüzde 20’nin üzerinde ÜFE ise yüzde 33’e yakın. Her ne kadar medya organları ‘artış yok aynı rakamlar tekrarlandı’ diye durumu normalleştirmeye, sıradanlaştırmaya çalışsa da kimi gıda ürünlerinde bu rakamların yüzde 90’lara yaklaşmış olduğu da çok açıktır” diye belirtti.
‘İnsanlığa karşı tehdit’
Bilgen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bu tablo iç politika tablosu içinde dış politika ile son derece kritik ve önemli gelişmeler yaşanıyor. Orta Ölçekli Nükleer Anlaşmalarla ilgili (İNF) önce Amerika sonra Rusya’nın geri adım atması, anlaşmalardan çekiliyor olması bütün insanlığı tehdit eder düzeydedir. Ama bu durum sanki Türkiye için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi sadece Minbiç’e yönelik güvenlik sendromunun ifade ediliyor olması ya da Türkiye’de cenazelerin siyasi malzeme konusu yapılması, Türkiye toplumunu ve Türkiye’yi güvenlik algısıyla karşı karşıya bırakıyor. Tehdit dilinin ve kamplaştırma siyasetinin kendisi sadece Türkiye’nin bekasını değil, bugününü de tehdit eder niteliktedir.”
‘Halk tehditlere boyun eğmedi’
Yerel seçimlere ilişkin de konuşun Bilgen, “Eğer hukuk devleti ise Türkiye, yerel seçimler anlam ifade ediyorsa, halk yerelde kimi iktidar yaparsa yapsın, kimi seçerse seçmen tercih hakkını kullanmıştır. Buna saygı göstermek vesayeti değil adaleti esas almak, siyasi ahlakın ve halk iradesine saygının gereğidir. Daha önce Türkiye bu tip yaklaşımları gördü. ANAP’ın son döneminde eli kolu bağlı belediye başkanları diye gazetelere ilan verildi. İktidar lehine sonuçlar çıkacağı hesap ediliyordu. Ama böyle olmadı, halk bu tehdide boyun eğmedi hem merkezde hem de yerelde sandık yoluyla değişimin yolunu açtı halk” hatırlatmasında bulundu.
‘HDP’ye 6 Milyon destek veriyor’
Bilgen, şunları dile getirdi: “Siyasi kampanya sırasında doğrudan doğruya partileri kriminalize eden yaklaşımlar, siyasi kampanya mantığı içerisinde kendince başarıya da götürebilir ama bu ülkeyi nasıl bir tehdide sürükleyeceğini bütün siyasetçilerin dikkate alması gerekir. HDP’ye oy veren 6 milyon seçmen sonuç itibariyle halktır. Diğer partilere oy verenler nasıl halk ise HDP’ye oy verenler de halktır. HDP’yi kriminalize edip HDP yönetimlerini değil doğrudan doğruya halkı cezalandırmayı da hiç kimse demokrasilerde kendisi için mubah konuma taşıyamaz. Biz bir yerde aday çıkarmadığımızda, CHP lehine feragat ya da başka bir parti lehine feragat etmişiz gibi propaganda yapmanın tersinden anlamı şudur: aday çıkardığımız yerlerde AKP lehine mi karar vermiş oluyoruz? Böyle bir mantık olmaz, siyaseti böyle kurgularsanız toplumu ikiye bölen yaklaşımlara prim vermiş olursunuz. Bu yaklaşım kimseye fayda sağlamaz.”
‘Leyla Güven’in eylemi tarihi bir fırsattır’
Yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak ve DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’e verilen cezalara ilişkin görüş belirten Bilgen, “Bu doğrudan doğruya bu iki kadın siyasetçiyi seçenlere yönelik cezalandırma girişimidir, o iradeyi yok saymaktır. Siyasetçiler suç işleme hakkına sahip değildir ama siyasetçilerin söyledikleri sözler nedeniyle cezalandırılması aslında onları seçen halkın cezalandırılmasıdır. Bu nedenle HDP’nin halk siyaseti yapmasının Türkiye siyaseti açısından bir avantaj bir imkan ve fırsat olarak görüyoruz. Leyla Güven’in kendi hayatını ortaya koyması, adeta kendi taleplerini değil, toplumun barışını kendi geleceğinin ana belirleyicisi olarak ortaya koymuş olması, Türkiye’nin barışı ve demokratikleşme açısından tarihi bir fırsattır. Nasıl ki kadın siyasetçilere ceza veren anlayış, bütün halkı cezalandırmaya yönelikse, Leyla Güven’in taleplerine kulak tıkamak da tüm Türkiye’de barış isteyenlerin cezalandırılmasıdır” diye konuştu.
‘Neden Suriye’de savunmuyorsunuz?’
Ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bilgen, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “ Suriye yönetimi ile alt düzeyde temaslarımız sürüyor” açıklamasını işçin şunları söyledi: “Türkiye’nin Suriye meselesinde temel kriteri toprak bütünlüğü ise bunu sağlamanın yolu bütün toplum kesimlerinin Suriye’nin geleceği ile ilgili söz söyleme hakkının sağlanmasıdır. Bunun dışında toprak bütünlüğünü sağlamanın yolu insanlık tarihinde bulunabilmiş değil. Türkiye, Venezüella’da darbeye karşı çıkıyor ve orada kurucu meclisin iyi bir formül olduğunu düşünüyor. Bir ülke ister dış tehdit isterse iç savaş ile karşı karşıya kalsın, kurucu meclis ve yeni bir anayasa yapımı bir arada yaşamının önemli bir yolu ise Venezuela’da savunduğunuzu Suriye’de neden savunmuyorsunuz? Niye Suriye’de bütün kesimlerin katılacağı kurucu meclis ve anayasa yapım sürecini siyasetinizin merkezine oturtmuyorsunuz? Yanlış politikaların bedelini bütün Türkiye ödemek zorunda kalacaktır.”
HABER MERKEZİ