Belediyelere kayyum atanmasının gerekçeleri arasında gösterilen ‘Eşbaşkanlık Sistemi’ne ilişkin değerlendirmede bulunan Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen ‘Eşbaşkalık; kimin imza atacağı meselesi değildir. Dünyanın yarısını temsil eden bir öznenin siyasete taşınmasıdır’ dedi.
Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, Halkların Demokratik Partili (HDP) Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine atanan kayyumları, geri çağırma yöntemi ve “beka sorunu” üzerinden yürütülen tartışmaları değerlendirdi. Kayyumların hukuki tartışmasını yapmanın anlamlı olmadığını, bundan ziyade siyasetteki karşılığının ne olduğunu analiz edilmesi gerektiğini belirten Bilgen, kayyum atamalarında özellikle “beka sorunu” diyerek tarif edilen bir okuma biçimi olduğunu hatırlattı. Bu okuma biçimi içerisinde de özellikle görevden almalarla birlikte bir iradenin kırılacağı, zayıflayacağı ve buradan hareketle de bu durumun sandık sonuçlarına etki edeceğine dair iktidarın bir beklentisinin söz konusu olduğunun altını çizen Bilgen, bu okuma biçiminin ciddi anlamda analize, değerlendirmeye dayanmadığı ve küçük matematiksel hesaplar üzerinden planlar yapıldığını söyledi. Geri çağırma yöntemine değinen Bilgen, “5 yıl boyunca belediye başkanları istediğini yapmasın. Yanlış yaparlarsa da onları durduracak bir mekanizma olsun’ deniliyorsa, yapılacak tek bir şey var o da; geri çağırma sistemidir. Gerçekten insan birini seçtiğine pişmansa, onların parasını kötü ve yanlış kullanılıyorsa, yetkisi suiistimal ediyorsa halk bu kişi hakkında karar versin. Sonuçta bu tartışmaların demokrasilerdeki çözüm adresi halktır” dedi.
‘Kayyum Türkiye demokrasisine zarar veriyor’
Türkiye’de geçmişten bugüne halkın iradesine müdahale edilerek sürekli bu yanlışın tekrarlandığını hatırlatan Bilgen, “Çok partili sistemin hayata geçtiği dönem, tek parti dönemi, 27 Mayıs sonrası, 12 Mart, 12 Eylül sonrası ve 28 Şubat’ta da sonuç itibariyle halkın seçtikleri üzerinde çeşitli yöntemlerle baskı oluşturmak, müdahalede bulunmak, vesayet uygulamasını hayata geçirmeyle ilgili denemeler oldu. Bu denemelerin hepsi ters tepti. Bu bastırma, bu olağan üstüleşme aslında sadece muhatabına zarar vermiyor. Sadece Kürt siyasetine, sadece HDP’ye ya da bir bölgede yaşayan halkın iradesine değil aslında bir bütün olarak Türkiye demokrasine, Ortadoğu’da barışa ve dünyadaki demokrasi arayışlarına zarar veriyor. Ben fotoğrafın daha büyük okunması gerektiği kanaatindeyim. Bu büyük resim içerisinde bazılarının payına daha büyük bedeller ödemek düşüyor. Ama demokrasi tam da budur. Bir şeyi hak ederseniz kazanmış olursunuz ve size ait olur. Yoksa bunu kazanmazsanız bir lütuf, sadece bir masa başında metinlere yazılmış bir şey gibi görülürse bu elbette ki bedeli ödenemediği için korunamayan, geliştirilmeyen, kurumsallaştırılmayan bir geçici kazanım olur” dedi.
‘Bir kopuş yaşanıyor’
Mesele HDP olunca kayyum atandığını fakat geçmişte AKP yönetiminde olan belediyelerde başkanların istifa etmesiyle meclisin başkanını seçtiğini anımsatan Bilgen, “Elbette bu kabul edilemez bir durumdur. ‘Yasa önünde eşitlik’ denilen evrensel ilke, insanlık tarihin en önemli kazanımlarından olan bu temel hukuk ilkesi tam da bunu ifade eder. Yani Balıkesir, İstanbul ve Bursa’da geçmişte ne uygulamışsanız Van’da da, Mardin’de de, Amed’de de onu uygulamak zorundasınız. Ki insanlar özel bir muameleye tabi olmadıklarını, herkes için söz konusu olanın kendileri için de geçerli olduğunu düşünsünler. Ama şuan ki durum açık bir ayrımcı, olağanüstü ve özel uygulamadır. Bu durum bir halkın iradesine saygı duymamak, yok saymak ve tanımamaktır. Belediye başkanları, meclis üyeleri hizmetlerle ilgili eksik, yanlış yapabilirler. Burada esas olan asıl özne halk ise o zaman bunları değerlendirecek olan da halktır. Halk değerlendirir ve tercihlerini ortaya koyar. Şuan bir kopuş yaşanıyor ve aslında bugün yaşadığımız süreç bu kopuşu derinleştirmektir. Bu kopuşun özellikle Ortadoğu’daki yanlış politikalar, yanlış Suriye politikalarının tetiklediği kopuşla buluşması potansiyeli son derece yüksektir” diye konuştu.
‘Eşbaşkanlık bir imza değildi’
Eşbaşkanlığın bir suç unsuru olarak ilan edildiğini vurgulayan Bilgen, bunun bir imza iktidarı olmadığını kaydetti. Bilgen, “Yani eşbaşkalık kimin imza atacağı meselesi değildir. Bu bir formalite hiç değildir. Hayatın içinde, kendi gerçekliğinde, dünyanın, hayatın yarısını temsil eden bir öznenin, bir gerçekliğin siyasete taşınmasıdır. Bizim iddiamız her şeyi bilen bir başkan modeli değilse, halkla yetkileri paylaşarak yönetime katılmasını sağlamak bütün sıkıntıların çaresi ve ilacıdır. Yarın Kars’a kayyum atarlar mı onu bilmem ama bizlerin tek teminatı halktır. Halkı ne kadar yönetime katabilirsek, ne kadar şeffaf, ne kadar hesap verilebilir bir yönetim inşa edebilirsek, burada halka rağmen bir müdahalenin gerçekleşme ihtimali o kadar zayıflar. Halk yönetime dahil edildikten sonra şehir kendi kendini yönetecektir. Şehir kendi kendini yönettiğinde, kendi üretim araçlarını inşa ettiğinde, kendi tüketim dayanışma alışkanlıklarını inşa ettiğinde hiçbir müdahale onların umduğu, beklediğini sonucu doğurmayacaktır. Biz süreci tam olarak böyle okuyoruz. Sonuçta bunun bir arka planı var. Dünya, demokrasi, insanlık tarihi aynı zamanda yerel yönetimlerin inşa tarihidir. Temsili demokrasi bütün dünyada bitmiştir. Dolayısıyla yerel demokrasinin de temsili demokrasinin ötesinde sonuçları olması gerekiyor” diye belirtti.
‘Toplumun tercihleri tehdit olarak okunuyor’
İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin hazırladığı ve basına düşen kayyum raporunda geçen “güvenlik zafiyeti olan yerlerle merkezi yönetim tarafından kayyum ataması yapılmalı” ifadelerine değinen Bilgen şöyle devam etti: “Aslında bu her şeyi özetliyor. AKP kurulduğu dönemde belediye başkanları ve valilerle ilgili bugün ki iktidarın yaklaşımı neydi ve nereye geldi? O zaman seçilmiş valiler vaat ediyorlardı. Yani ‘artık atanmışlar seçilmişler üzerinde bir vesayet kurmasın valiler de seçimle gelsin’ tartışması yapılıyordu. Şimdi son derece merkeziyetçi yönetim var. 2000 yılların başında seçilmiş valiler tartışması yapılıyordu ama şimdi ise tam tersi bir durum var. Bırakın seçilmiş valileri, atanmış belediye başkanlarından medet uman bir anlayış var. Bu halktan kopuş, toplumdan korku ve toplumun tercihlerini bir tehdit olarak okuma alışkanlığıdır. Yani toplumdan korktuğunuzda ve kaçtığınızda siyasetten her şartta kaybedersiniz.”
Türkiye’nin şuan Osmanlı’nın son dönemindeki yanlışları tekrarladığını hatırlatan Bilgen, sözlerini şöyle tamamladı: “Osmanlı son dönemlerinde çareyi otoriteleşme ve merkeziyetçilikte gördü ve koca bir imparatorluk 30 yılda darmadağın oldu. Bugün de aynı yanlışı yapmamak, yetki