Selçuk Kozağaçılı’nın babasının cenaze törenine elleri kelepçeli götürülmesine tepki gösteren ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Av. Güray Dağ, ‘Bu ne yasalara nede insanlığa sığmaz. Suç duyurusunda bulunacağız’ dedi
Aybüke Edis-Elif Aydoğmuş/İstanbul
Kasım 2017’den beri cezaevinde bulunan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan eski Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı, 26 Ocak’ta hayatını kaybeden babası Ayhan Kozağaçlı’nın önceki gün gerçekleşen cenaze törenine elleri kelepçeli olarak götürüldü. Konya Merkez Musalla Halkabi Köş Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından toprağa verilen Ayhan Kozağaçlı’nın cenaze törenine katılması için sadece 5 saat izin verilen Av. Selçuk Kozağaçlı, cenaze süresince elleri kelepçeli tutuldu. Bu duruma tepki gösteren ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Dr. avukat Güray Dağ ve ÇHD Ankara Şube Yönetici’si avukatı ve eşi Betül Vangölü Kozağaçlı gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
Ne insanlığa ne hukuka sığar
Dağ, mevzuatta kelepçe takılmasının hiçbir durumda zorunlu olmadığına değinerek “CMK’ya göre ancak kişinin kaçması ihtimalinin olgu olarak ortada bulunduğu durumlarda kelepçe takılıyor. Kozağaçlı 2013’te ve 2017’de yurtdışındayken hakkında dava açıldığını öğrendiğinde, aynı davadan tutuklanan arkadaşları olduğu halde kendisininde tutuklanacağını bilerek ülkeye geri döndü. Yine en son yaklaşık bir yıl önce hakkında arama kararı çıkarıldı. Bunu duyduğunda kendisi adliyeye gitti. Ve buna rağmen yine kaçma şüphesiyle tutuklandı. Kozağaçlı’nın kaçma düşüncesi olmadığı halde elleri kelepçeli tutuldu” diye konuştu. Kozağaçlı’nın ellerinin kelepçeli cenazeye getirilmesinin hiçbir hukuki tarafı yoktur diyen Dağ, söz konusu durumun siyasal iktidarın yönlendirmesiyle yapıldığına dikkat çekti. “Bir insanın babasının vefatı gibi son derece insani bir durumda bile, mezarı başında kelepçesinin açılmamasının hukuki ve vicdani bir açıklaması yok” diye konuşan Dağ, yapılanın siyasi iktidarın özgürlükçü avukatlara dönük düşmanca tavrının sonucu olduğunu belirtti.
‘2 gün izin yerine 5 saat verildi’
Yasal mevzuatın cenaze durumunda tutuklu ya da hükümlüye 2 güne kadar izin vermesine rağmen Kozağaçlı’ya sadece 5 saat izin verildiğini söyleyen Dağ, “Acısını yaşamasına dahi izin verilmedi. Annesiyle kardeşleri ve sevdikleriyle acısını paylaşmasına bile izin verilmedi. Dün yaşanan bu durumun ne hukukla ne insanlıkla hiçbir alakası yoktur” dedi. Dağ son olarak cenaze töreninde Koağaçlı’ya karşı sergilenen bu tutumun görevi kötüye kullanma durumu oluşturduğunu söyleyerek “O jandarma personeli hakkında, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevlileri hakkında, gereken hukuki işlemleri mutlaka yerine getireceğiz. Bu böyle kalmayacak. Çünkü açık bir suç var bunu kabul etmek mümkün değil” diye konuştu.
‘Üzüntülü ve öfkeliyiz’
Selçuk Kozağaçlı’nın avukat olan eşi avukat Betül Vangölü Kozağaçlı, ölüm haberini aldığın da Silivri Cezaevi’nde bulunan eşine haberi vermek için gittiğini fakat görüşmeye izin verilmediğini söyledi. Kozağaçlı, sözlerine şöyle devam etti: “10’u 20 geçe cezaevine gitti. Bana saat 10’dan sonra giriş işlemi yapmadıklarını söylediler. Durumu anlattım, cenazemiz olduğunu söyledim. Avukat görüşü 00.00’ kadar olduğu halde Selçuk ile görüşmeme izin verilmedi. Bu kadar olağanüstü bir durumda bu yapılan keyfi bir tutumdur. Defin için nakil başvurularında Adalet Bakanlığı’na yazı yazılması gibi bir prosedür yok. Savcılık, idare ve jandarmanın onayıyla işlem gerçekleşiyor. Selçuk için ayrıca Adalet Bakanlığı’nın onayına ihtiyaç duyuldu. Bu da keyfi bir uygulamaydı. Konya’da evimize 3 kez geldiler, taziye evini kontrol ettiler. Sadece 5 saat izin verdiler. 5 saat boyunca elinden kelepçe çıkarılmadı. Sadece lavabo ihtiyacı ve camide namaz için çok kısa bir süreliğine çıkarıldı. Keyfi olduğu buradan çok net anlaşılıyor. Onların kutsal saydığı durumlarda güvenlik zafiyeti yok. Ama 1 buçuk yıldır rahatsızlığı nedeniyle oğlunu gidip göremeyen anneyle kucaklaşırken böyle bir kutsallığı yok. Üzüntülü ve öfkeliyiz. Selçuk’un bileğinden çıkarılmayan kelepçeyi biz onur nişanesi olarak görüyoruz. Utanmıyoruz.”