Trump’ın 2016’da ABD Başkanı seçilmesinin ardından kaleme aldığımız bir analizde, Trump ile birlikte “tekelci burjuvazinin bizzat sahaya inerek yönetimi eline aldığı” tespitini yapmıştık. Aradan geçen dört yıl bu tespitimizin, sermaye fraksiyonlarının desteğini alarak devlet bürokrasisini “hizmetçi” statüsüne indirgeyen ve ülkeyi şirket gibi idare eden Trump yönetimince teyit edildiğini kanıtlıyor. Ancak şimdi, çözümsüzlük ve belirsizlik ortamının sonucu olarak, sermaye fraksiyonları arasında Trump konusundaki ayrışmalar görünür oldu. Trump’ın fraksiyonlar arasındaki birleştirici etkisi kayboldu.
Seçim sonuçlarını kabul etmemesine rağmen, “Seçilmiş Başkan” Biden ve ekibine devlet bürokrasi tarafından gerekli bilgilerin ulaştırılmasını onaylayan Trump, Biden’e kabinesinde yer alacak isimleri açıklamasına olanak verdi. ABD Federal İdare Dairesi Biden’in ekibine destek vereceğini açıklamasıyla da özellikle Trump karşıtı Avrupa burjuva medyasında “Trump’ın sonu geldi” biçiminde yorumlar yer almaya başladı.
Ancak avukatlarının bin bir katakulliyle açtıkları davaların eyalet mahkemelerince teker-teker reddedilmesi ve Biden ekibine devlet bilgilerine ulaşma onayını vermesi, Trump’ın seçim sonuçlarını resmen kabul ettiği anlamına gelmiyor. Aksine, “hileli seçim sonuçlarına karşı mücadeleye devam edeceğini” her fırsatta açıklıyor. Görüldüğü kadarıyla seçimi kaybettiği kesinleşmek üzere olan Trump, 20 Ocak 2021’e kadar makamında oturmaya kararlı.
Trump’ın son güne kadar direnmek istemesinin kişisel inatla bir ilgisi yok. Bu tavrının en önemli nedenlerinden birisi, karar yetkisi kendi yönetimindeyken Başkan Biden’in değiştiremeyeceği bazı adımlar atmak ve arkasında topladığı geniş muhafazakâr-gerici-faşizan cephenin yeni yönetime karşı ısrarlı militan muhalefet yapmasını ve ideolojik mücadele vermesini sağlamak. Nihâyetinde 2024’e hazırlanmak. Sonuç itibariyle aldığı yüksek oy oranına ve ABD toplumunun kolay aşılamayacak olan bölünmüşlüğüne daha uzun bir süre güvenebilir.
O açıdan Trump’ın iddia edildiği gibi, “kamuoyu baskısıyla geri adım attığı” pek doğru değil. Eğer bir baskı oluştuysa, o baskı Cumhuriyetçi üst düzey bürokratların ve mali sermaye kesimlerinin yaptıkları açıklamalarla oluşmuştur. ABD basını bu hafta 160 üst düzey bürokratik elitin, “Biden’in kazandığını onayla ve yeni yönetime geçişi sağla” biçiminde bir mektup gönderdiklerini bildiriyordu.
Haberlerde bu mektubun yanı sıra “mali sermayenin önemli temsilcilerinin” de benzer çağrı yaptıkları belirtiliyor. Sahiden de Goldman Sachs bankası, yatırım devleri Blackrock ve Neuberger Berman gibi, önceleri Trump’a destek çıkan mali tekeller, “gerekirse Cumhuriyetçi Partiye verdiğimiz bağışları keseriz” tehdidini savurarak, Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmesini istiyorlar. Ortaya çıkan bu çatlak öncelikle Cumhuriyetçi Parti yönetimini rahatsız ediyor ve parti yönetimi ile Trump arasındaki çelişkileri keskinleştiriyor.
Seçimlerde aldığı yaklaşık 74 milyon oya dayanarak Trump’ın ABD siyaset sahnesinde bir biçimde kalmaya devam edeceğini şimdiden öngörebiliriz. 2024’te yeniden seçilme şansı olacağını söylemek için çok erken, ancak ABD’ndeki toplumsal bölünmenin derinleşmesinde ve rıza üretiminin zorlaştırılmasındaki etkisiyle Biden yönetiminin hareket alanını daraltacağını iddia edebiliriz. Yapısal sorunlar ve çoklu krizler Trump’ın etkisiyle birleşerek artacak ve ABD emperyalizminin, dolayısıyla emperyalist cephenin içinde debelendiği belirsizlik ortamını süreklileştirecektir. Bu gelişme insanlık açısından hiç de hayırlı bir gelecek vaat etmemektedir.