Dil Kürtçe’de yürek, kalp anlamına gelir. Varlığın yaşam bulması için ona can verecek olan kalbinin atması gerekir. Xwîn (Kan) Xu’nun (Kendinin) can bulması, uyanması için gereken hücresel hareketin dolaşımını Dil’ın atması ile mümkün olur. Bu hal doğumların her birinin milyon kere tekrar etmiş kalıtımsal gerçeğidir. Dil sadece Xu’yu canlandırmaz, Xu’nun tüm kalıtımsal varlığını ve ruhunu canlandırır. Dil zamanın tüm mirasının Moru (Mührü) olarak göğüs kafesimizin sol kenarında atar. Tüm zamanlarda özgür olan Dil göğüs kafesimizde zindanına girer. Beden Dil için zindandır. Bu nedenle esir alınma Kurmanci’de “Dil Girtin” olarak mana bulur. Ruh aslında zamanda ve mekânda özgürken her bedende yeniden esir alınır. Zamanın ruhunda Dil özgürlük ateşi olarak bedenlerde zindana girmeyi göze alır. Zamanın ruhu özgürlüğün devamlılığı için Dil’in ahlaki devamlılığını, her varlıkta nakşetmek için esir olmayı göze alır. Ve tüm duygular göğüs kafesinin esaretinde özgürce eyleme geçer. Aşk, öfke, sevgi, nefis, cesaret v.b. Dil’in göğüs kafesindeki özgürleşme eylemleri olarak yaşamda görünür olur.
Adîl Kurmanci Adil demektir. Dil kavramı üzerine inşa olmuş bir kelimedir. Dil’in özgürleşme eylemi sürecindeki ahlaki temel yasalardır. Tüm zamanda ve mekânda bu yasalar kolay kolay değişmez. Birbirinden uç farklılıklar göstermez. Varlığın birlikte yaşamını eşitleyen doğal yasalardır. Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz 10 temel Şir (süt) yasalarıdır. Yeryüzünde her kom bu yasalar ile ayaktadır. Her inanç bu yasalar üzerine inşa olur.
Aqîl (Akıl) Dil (Kalp) kavramı üzerine inşa olan diğer kavramdır. Aqil Dil’ın görünür eylemlerin organize edicisidir. Yani ritmik ihtiyaçlar için hareket eyleminin belli bir organizasyon dahilinde çalışmasını sağlayan organımız. Öbür yanda ise bu ritmik organizasyonun yaşama iş, eylem, iletişim olarak bedenin birlikte yaşamını devam ettirir. Sosyal olarak tüm yaşam organizasyonunda canlı varlıklar arasında insan olma sıfatını kazandıran sosyal eylem gücü olan düşünme eylemini açığa çıkarır.
Adalet yine Dil kelimesi üzerine inşa olur. Türk kelimesinin Kürt kelimesi üzerine inşa olması gibi. Ayrı değil ama o olmadan varlık bulamıyor. Onunla savaşmadan inşa olmuyor. Onun kanını görmeden rahat edemiyor. O dil ise onun zindanı olarak kendini geliştiriyor. Aslında oradan inşa olmuş, ama özgürleşme korkutuyor onu. Özgürlüğü görmek, adalet emrini dinlemek, varlığını sorgulatıyor. Çünkü o kendini özgürlüğün zindanı olma görevini almış, bu görevlerin değişmesi gerekiyor.
Lakin inşanın yeni bir evresine giriyoruz. Türkiye halkları seçime hazırlanıyor. Özgürlük sevdalıları Anadolu ve Mezopotamya halkları tüm renkleri yürekten birleşmeyi başarıyorlar. Dünya kurduğu kafeste özgürleşme deviniminin heyecanını hissediyor. Heyecanlanıyor, korkuyor, seviniyor, Dil’in tüm eylemlerini hissediyor.
Adalet emrediyor devlete, halklar, adalet için birleşiyor. Kadim zamanların yemini üzerine, ne atılan tokadı, ne parça parça bedenleri sürülenleri, ne sokak ortasında katledilenleri, ne Mahirleri, ne yakılan ormanları, ne terteleye dönen zelzeleyi, ne Batman sokaklarında hırlayanı, ne de dağ başında uşaklığı ile teslimat yapanı, hepsine birlikte adalet emrediyor halklar. Dil’in sabrı analara duyulan hürmetin cesaretidir.
Yeşil ve Sol seçim deklarasyonunu açıkladı. Dîsa Em! Yine Biz! Öyle, bizler tarihin kadim evlatları olarak yine buradayız. Hiç ayrılmadığımız için dünya bu vicdan ile ayakta. Her canlı bu vicdanla nefes alıyor. Wejdan’ı (Vicdan) esir etmeye çalışanlara karşı, özgürlüğün ateşini harlayarak güçleniyoruz.
Korku da çağıran bir eylemdir. Korkuları özgürlüğün habercisidir.
Bi Dil Dîsa Em! Tüm yüreğimizle Yine Biz!