Beyoğlu’nda Alper Taş’ın işinin kolay olmayacağı baştan beri bir sır değildi elbette. Ama CHP klasiğinden farklı bir profille ortaya çıkan Taş, ilçenin yerinden oynamaz sanılan taşlarını kımıldatıyor ve tabloyu giderek değiştiriyor
Seçim İzlenimleri-M. Ender Öndeş/Beyoğlu
“Sen eski rakamlara aldanma” diyor Örnektepe’li yaşlıca bir kadın. Belli ki, CHP’nin emektarlarından biri… “O zamanlardan bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Buralar her zaman desteklerdi AKP’yi ama şimdi yoksulluk herkesin belini büktü ve bıktırdı milleti. Vatandaş perişan olmuş, bunlardan kurtulmak istiyor” diye devam ediyor. Piyalepaşa’da Alper Taş ve Ekrem İmamoğlu’nun mahalle mitingi öncesinde alanda konuşuyoruz. Ağaçlar Altı, şimdiye kadar hiç gitmediğim, hatta adını bile duymadığım bir mahalle. Kahveler ve küçük bir park… Değişik bir atmosferi var. Bu bölgeye çok uzun süredir gelmemiştim ve özellikle daha ötelerde, Keçeci Piri Mahallesi’nde karşılaştığım yoksulluk şaşırtıyor beni. Mum dibine ışık vermez derler tamam ama bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. AKP’nin öteden beri ‘kale’ diye gördüğü mahalleler, şehrin orta yerinde olduğu halde bildiğiniz yoksulluk alanları durumunda. Ve üstelik yakın bir tehlikeyle de karşı karşıya; çünkü müteahhitlerin iştahını kabartan bir yerde yaşıyorlar. Bilal Erdoğan’ın (AKP kazanırsa İstanbul’un ‘paralel belediye binası’ olacağı söylenen) Okçular Tekkesi epey bir ihtişamlı duruyor ama üç adım öteye gittiğinizde halkın gerçek yaşamı yüzünüze çarpıyor.
Yine aynı bildiriler
“İşler değişiyor, o yüzden Alper Başkan için yalan bildiriler yayılmaya başladı” diyor Örnektepeli CHP’li, “Fark çok azaldı çünkü. AKP de bunu biliyor ama açıklamıyor” diye iddia ediyor. Sonradan, Keçeci Piri’de o malum bildiriyi gördüm. Kuşa kâğıda basılmış “Alper Taş Gerçekleri” başlıklı tipik bir AKP ürünü. İçinde de Taş’ın olağan sözlerinden başka bir şey yok aslında; Demirtaş’a selam göndermiş, yargısız infazlara karşı çıkmış filan gibi şeyler. Ama asıl önemli olan AKP’nin Beyoğlu’nda böyle ‘özel’ bir çalışmaya ihtiyaç duymuş olması. Bu, alandaki yurttaşların ‘paniklediler’ iddiasını kanıtlıyor gibi.
Alper Taş’ın farkı
Ağaçlar Altı, küçük bir alan. Anadolu kasabalarında “kahveler önü” diye tabir edilen yerlere benziyor. Alper Taş’ı izlemek de kolay oluyor, çünkü boy farkı var! Alana geldiğinde herkese dokunmaya çalışıyor, herkesle fotoğraf çektiriyor. Seçim için uyarlanmış bir Karadeniz ezgisi çalınıyor alanda: “En son kararumizi / oy oy uşağum / Alper Taş ile verduk.” Alçılar içinde olan biriyle konuşuyorum arada; çimento makinasına kaptırmış kolunu. “Nasıl oy kullanacaksın” diyorum; “Öbür elim de olmasa kafamla yine basarım o mührü” diyor gülerek. Konuştuğum herkeste temkinli bir iyimserlik hâkim; yaşlıca bir CHP’li açıkça söylüyor: “Alper iyi oldu. Bizim o eski kalantorlardan biri olsaydı yine bir şey olamazdık.
Bu adam bir can getirdi seçime.” Gerçekten de Taş, tipik CHP adaylarıyla kıyaslanırsa belli bir atmosfer yaratmış görünüyor. Yerel seçimlerde genel olarak pek rastlanmayan “aday memnuniyeti” burada oluşmuş görünüyor. Yaş ortalaması hayli yüksek olan kalabalıkta hep aynı havayı seziyorum. Konuşması sırasında mahalle kadınlarının sempatisi açıkça görülebiliyor. Salt rakamsal açıdan bakıldığında geçen seçimlerin tablosu parlak değil ama Taş’ın da söylediği gibi, o rakamlar sabit kalmayabilir. Konuşmalardan anladığım bir başka şey de mahallelerin ‘Kentsel Dönüşüm’ nedeniyle kendisini tehlike altında hissetmesi; o yüzde kürsüden bu konuya ilişkin söylenen her şey ilgi görüyor. Taş, kürsüden “Bu mahalleye asla yanımda bir müteahhitle gelmeyeceğim, siz ne istiyorsanız planları birlikte yapacağız” dediğinde büyük alkış alıyor.
Değişim isteği
Sonuçta, genel olarak Beyoğlu’nda, daha doğrusu Beyoğlu’nun asıl çetrefilli olan mahallelerinde belli bir değişiklik olduğu kesin. Keçeci Piri’de rastladığım eski bir arkadaşım, “Eskiden burada AKP dışında bir bayrak bile asılamazdı, asılsa da gece indirilirdi. AKP burayı çantada keklik olarak görürdü. Şimdi, insanlar seçim bürosuna geliyor, birkaç haftada 4 bin 800 eve girdik ve çok nadiren olumsuz tepki aldık” diyor. Daha sonra başlayan pazar turunda da aynı atmosferi gözlemliyorum. Sonuç üzerine bir şey söylemek tabii ki mümkün değil ama görüldüğü kadarıyla, sıradan bir CHP’li yerine Alper Taş ile başlayan Beyoğlu macerası, belli bir mesafe almış. Bu mesafenin Beyoğlu kalesini yıkacak düzeye ulaşıp ulaşmayacağını ise 31 Mart akşamı göreceğiz.
Fazla nezaketten zarar gelir mi?
Ekrem İmamoğlu’nu ilk kez canlı izliyorum. Mahalle mitingi havası zannımca ona daha uygun; herkese dokunuyor, kürsüden herkese laf atıyor, sakin ve eğlenceli bir hava yakalıyor. Anladığım kadarıyla İmamoğlu, ‘sükûnet’ ve ‘nezaket’ kartına oynuyor; daha doğrusu belki de oynamıyor da kendisi bizzat öyle. Erdoğan’ın nefret yüklü söylemine karşı abartılı bir sakinliği var. “Kazanınca de klakson çalmayalım, kimseyi rahatsız etmeyelim” gibi laflar ediyor mesela. Demirören grubuna yanıt veriyor, dalga geçiyor ama yuhalatmıyor ısrarla. Bu kadar kibarlıkla bu ülkede işler yürür mü, o tartışmalı bence ama tarzı bu ya da bilerek yapıyor. Ancak, bu kadar hileli seçimlerin olduğu bir ülkede, kafa kafaya giden oylar tablosunda bu yöntem, şahsen bende endişe de yaratıyor. Seçim akşamı göreceğiz tabii ama ‘kalpler kırılmasın’ söylemi, hileye karşı 24 Haziran’daki geri çekilmeye yol açarsa, yeni bir ‘adam kazandı’ durumuyla karşılaşır mıyız, bilemiyorum.
Hava dönüyor, iyimserlik artıyor
Miting sonrasında Alper Taş’la ayaküstü konuşuyorum “Geçen seçimin rakamları parlak görünmüyor, siz sahada ne hissediyorsunuz?” diye sorduğumda, “Biz bu seçime girerken arada yüzde 8 fark vardı. Şu anda aldığımız verilere göre bunu kapattık. Yükselişe geçtiğimizi düşünüyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse şu an kafa kafayayız. Çok çekişmeli bir yarış oluyor” diye yanıtlıyor. Taş, bunda ekonomik krizin de kendi çalışmalarının da rolü olduğunu düşünüyor: “Ekonomik kriz faktörü var ama daha önemlisi yıpranmışlar, halktan çok kopmuşlar, çok yukarıdalar, çok tepedeler, sırça köşklerde yaşıyorlar artık. Bir de bizim çalışmamızın da burada büyük katkısı var. Yani hem öznel hem nesnel faktörler var. Çok canlı bir çalışma yürütüyoruz. Bizzat onların yoğun olduğu düşünülen yerlerde çalışıyoruz.”
Oy depoları çözülünce…
Beyoğlu denildiğinde ilk algının İstiklal Caddesi ve Taksim olduğunu hatırlatıyorum. “Öyle değil işte” diyor, “Oranın dışında muazzam bir bölge var. Biz tam oralarda çalışıyoruz. Kasımpaşa, Halıcıoğlu, Sütlüce, Çıksalın, Kulaksız… Yani AKP’ye daha fazla oy veren yurttaşların yaşadığı yerlerde her tarafa giriyoruz, birleştirici güç oluyoruz. Cihangir’e de, Hacı Ahmet’e de, Kasımpaşa’ya, Kaptanpaşa’ya da aynı dille seslenebiliyoruz. Ama esas yoğunluğumuz AKP’nin deposu olarak tanıtılan yerler oluyor. Bunu gördükleri için bu defa karalama çalışmalarına başladılar. Uyduruk şeylerle bizim oralarda yarattığımız etkiyi kırmaya çalışıyorlar. Dindar-muhafazakâr kesimlere dokunduk, temas kurduk, orada AKP açısından bir çözülme başladı, insanlarla konuşuyoruz, olumsuz bir tepki de almıyoruz, tersine çok sıcak karşılanıyoruz. Bu havayı kırmak için yalanlara başvuruyorlar.”
Kürtlerin tavrı belli
Kürtlerin yoğunluklu olduğu bölgelerde de sıkıntı olmadığını vurguluyor Alper Taş: “Tepkiler çok iyi. Destekleri bizden yana. Burada üç faktör var zaten. Biri Kürtlerin yoğun olduğu mahalleler. Ki, onlar bizi destekliyor. İkincisi, Cihangir, Gümüşsuyu, Firuzağa gibi ‘Tarihi Beyoğlu’ bölgesi. Üçüncüsü ise kentsel dönüşüm meselelerinin olduğu Kaptanpaşa, Piyalepaşa, Fetihtepe gibi… En önemli sorun tapu sorunu bu bölgede. AKP hep kandırmış insanları. 100 binin üstünde seçmeni, 21 bin haneyi ilgilendiren ve yıllardır çözülemeyen çok ciddi bir sorun var burada. AKP’nin bu bölgelerde etkinliği var, biliyoruz ama biz de sıkı çalışıyoruz ve bu sahadan belirli bir oy oranı aldığımızda seçimi kazanacağımızı biliyoruz.” İstanbul geneli için de iyimser konuşuyor Alper Taş, “Orada da tablonun lehimize olduğunu düşünüyorum. Yani genelde sahadaki hava lehimize aslında… Elbette karşımızda devlet var; devletle mücadele ediyoruz, çok dikkatliyiz bir yandan ama Türkiye’nin gerçekliği de bu.”