Cümleyi ters çevirin, doğru bir okuma ondan sonra. Çünkü basılı hatıralar, hakikati ters yüz etme vesikaları. Gerçek ya küçülüp silinmiştir, ya şişmiştir, aklın ve gözün sınırlarını aşmıştır. İkisinde de görünmez, ikisinde de “gerçek” yalandan öte bir şey söylemez. Geçmişteki aldatıcının ermiş siluetinde gelecekte dolaştırılması. Ucuz ve boş. Yorucu, yıpratıcı, vakit öldürücü. “Hatıralarım” diye başlayan hokkabaz, “kahramanım” diye noktalayan okur. Zayi olan geçmiş, kör topal sürünen hakikat. Kuşkunun, hilenin, ürkekliğin çağlarından sızdırılan Kürt egemen hatırat. Baş tacı edilen yalan dolan. Hak edilmemiş paye ve unvan. Yalancı, izleyicilerini aldatmanın en iyi yolunun yalan olduğunu düşünmeye alışık ki, bazen gerçeği söylediğinde de kandırması en kolayından. Bu durumda doğruyu dileyen, büyük ustalıkla yalan söyleyenden daha anlaşılmaz.
Tarih yazıcılar var, bir de tarih yapıcılar. Yani malının, mülkünün, konağının gölgesinde keyif kahvesi yudumlayan, bir de onun telve dibine gömüp görünmez kıldığı mertçe dövüşen insanlar. O insanlar ki, “Yokluğa aldırma dostum! Bizim gibi insanlar için sefalet iyi bir yoldaş, bize bir yürek ve ruh veren keyifli, zarif bir sevgilidir” diyen. Adı sanı olmayan, kesesinde meteliği olmayan. Güzel bir zincirle çanağa bağlı, doğdukları gibi ölen, köle ve şişman köpeklerden nefret eden. Sevgisini ve hayranlığını, avını elinden almak için insan gücüne karşı kurnazlığını kullanan güzelim hayvana, özgürlüğün sarhoşluğu içinde ormanları baştan aşağı koşan keskin bakışlı kaplana saklayan. “Beni iyi dinle çocuğum! Biz o cesur yırtıcılardan, o soylu kaplanlardanız” diyen. Parmakları kabzayı kavradığı zaman, korkuya ve yazgıya hükmeden, kendini dünyanın ordularıyla eşit sayan.
Müstehcen falından lafın prensi olarak doğan ehlikeyif Kürdün hatıratı. Hüzünlü çanağına bağlı şişmanlamakta olanı selamlayan. Siyah ahşap arkalıklı bir koltuğa dayanmış, gevşek, hoşnut, bembeyaz bir tebessümle gülümserken, ressamın her zaman şeytani bir bakış vermek isteyebileceği bir aziz havasında kendisini sunan. Sahte parıltılarda büyüyen, ama lütfedilmiş çanağın tutkunu, büyük dağların ötesinden tek hüneri güçlü ve ahlaksız aklının büyüleri olan korkunç bir eseri tamamlamak için gelmiş şarlatandan bambaşka bir şeymiş gibi kendisini tanıtan. Kanlı pazarda kârlı bir takastan dönerken, dünya malında gözü yokmuş gibi, dolandırdığını ihsanlara boğmuş gibi gelip bilgelik divanına kurulan.
Toprağa gömüp üstünü örttüğü ise dardaki yoksula, tehlikedeki kadına, bıçağın altındaki çocuğa çıkar nedir bilmeden yardıma koşan gerçek kahraman. Ödülü, sadece yaptıklarından ibaret olan. Güçlü ve haşin, kahhar ve gaddar zalimi tepelemek için dağları, tepeleri aşan. Kendinden öncekilerin anılarında yol almayı onur sayan. Kendisinden daha cesur, daha iyi, daha güçlü, daha erdemli, daha üstün bir düşmanla karşılaştığında yenilebileceğini bilen ama yine de kaderine aldırmadan yoluna devam eden o yiğit insan. Kimsenin göze alamadığı bir hamleden sonra ardından borçlu bakışlar bırakmamak için “Büyütülecek bir şey yok. Emin olun, hayatımı yitirseydim, fazladan bir şey kaybetmezdim” diyen türünün son örneği o kutlu insan.
Özcesi sadece yalan, kutsal kitap diye başucumuzda asılı duran hatırat. İyiyi alaşağı eden, kötüyü tahta çıkaran. Tapınma, öz anlamında, tapılan varlığı hiçbir şekilde tanımamaktan. Secde eden zihnin bulanıklığından, puslu sayıklamalarından. Güzelin dallarında çirkine çiçek açtıran, cesaretin ağacında korkuyu yapraklandıran, erdemi kovup onun kıtlığında günahkârı dolaştıran. Esen rüzgâr, yağan yağmur, bağların olgunlaştığı yamaçlar, yalın ayak aşılan tepeler, bütün toprak, nefes alınan hava, gitmek, gelmek sevinci, geçen dakika içinde geçici olma sevinci, tabiattaki bunca güzel ve iyi şeylerin sevincini duyan çıkarsız, hür, korkusuz insanı yazıdan, tarihten, zamandan uçuran. Ama şehrin lağımında lokmaya ruhunu satan, nefret eden insanlar arasında, kıkırdayan kadınlar, bıyık buran erkekler arasında, sadece yarının ekmeğini garantileyen her günkü korkunç iş gücü ile körleşmiş ve her dakikası ölüm kokulu aptal bir hayatı göğe çıkaran. Hatırat budur, gerçeğin ve iyinin toplu mezarı, sapkın hülyalarının bedelini ödeten kötünün ölümsüz yadigarları.