Yaşamın ve yaşatmanın çok değerli olduğu evrensel doğa döngüsü içerisinde insanlık da kendi özellikleri ile yer almakta ve en büyük halkayı oluşturmaktadır. Canlılar içerisinde bu döngüyü sağlayanın yegâne varlık ise dişi, yani ‘Ana’dır. Ana kavramı Türkçe’de; bir şeyin temeli ya da bir yerde bulunan aynı tür şeylerin en işlevlisi, en büyüğü anlamlarına gelmektedir. Bu kavram doğrultusunda dahi ele alınırsa ‘ana’ her şeyin en büyüğüdür ve o halde öyle yaklaşılması da gereklidir. Fakat bugün var olan açlık grevi eylemcilerinin ANA’ larının içine girmiş olduğu haykırışları suç olarak ele alan yaklaşımlarla, Türk yargısı ve kolluk kuvvetleri Türk Dil Kurumu’yla çelişmekte ve suç işler pozisyona düşmektedirler.
Doğru bilinenlerin yanlışa döndüğü AKP iktidarı döneminde doğrular ve yanlışlar bir kez daha yer değiştirmiştir. Daha düne kadar çocuklarını ölüme terk eden, onlara işkence yapan anneler cezalandırılıyorken; bugün çocuklarını ölüme terk eden ve işkence yapan devlete karşı evlatlarını koruyan, korumak için de sadece haykıran ya da cezaevleri önünde belki de tabutları çıkacak olan evlatlarını bekleyen analar cezalandırılmakta ve hakaretlere maruz kalmaktadırlar. Ak ile karanın birbirine karıştığı bir ülke olan Türkiye’de birgün güneş aslında batıdan doğuyor derlerse kimse şaşıramayacaktır. Çünkü beyaz tülbentler yasaklandı, bağırmak yasaklandı, ‘her şey çok güzel olacak’ cümlesi yasaklandı, çocuklarını korumak istemi yasaklandı, hatta haykırmak dahi yasaklandı. Fakat aklıselim bir Türk hukukçu neler oluyor dahi demedi, hatta hukuk bu ayıpları saklayan bir maske görevi gördü. Türkiye’de neden güneş batıdan doğmasın ki?
İslamiyet’e göre, güneşin batıdan doğması kıyamet alameti değil miydi? O zaman bu, Türkiye’de gerçekten de kıyamet kopuyor demektir. Hatta kıyamet değil, kıyametler kopuyor demektir. Belki de o kıyametler çoktan koptu ve bizler cehennemdeyizdir. Cennet anaların ayakları altındaysa; bugün cennette gibi yaşamayı tüm insanlık için isteyen ve evlatları için cenneti arzulayan analarımızın ayaklarının altı dövülüyorsa, coplanıyorsa gerçekten de bizler cehennemde yaşıyoruz demektir. Cennet gibi olabilecek Türkiye’yi cehenneme çevirenler ise cehennem zebanilerinin ta kendisidirler. O zaman bu zebanilerde vicdan aramak ne kadar akla uygun olmaktadır. Vicdanı sorgulayacak aşamayı çoktan geçmişe benziyoruz. Bugün yapılacak en iyi şey bu cehennemden çıkmak olacaktır. Bunun için de tüm günahlardan arınmak gerekmektedir. Eğer bugün bu cehennemi yaşamamıza sebep olan durum geçmişte yaşadığımız hatalar ve yanlışlarsa, yani işlediğimiz suçlarsa bunu en erken fark eden yine ‘Analarımız’ olmuştur. Ki bugün günah çıkarmak için analık hakkının gereklerini yerine getirmek için canları pahasına mücadele yürütmektedirler. En doğal hakları olan dünyaya getirdikleri evlatlarına sahip çıkma haklarının gereklerini yerine getirerek bize yine demokrasi, vicdan ve bugüne kadar sessiz kalmanın suç olduğu dersini vermektedirler. Yani bugün Türkiye’de insanlık bu duruma sessiz kalarak en büyük suçu işlemektedir.
Açlık grevleri gibi bedenini gıdım gıdım ölüme yatırma durumu hala devam ediyor iken, şimdi de hapishanelerde iki grup ölüm orucuna başladı. Gıdım gıdım bedenin erimesi durumu artık daha hızlanmış, muhtemelen bunun sonunda alacağımız ölüm haberleri daha da kesinleşmiştir. Şimdi bunu bilen tutuklu annelerin bunu önlemeye çalışması nasıl suç sayılsın ki? Bu bir suç değildir, tam tersi buna sesiz kalmak ve ölüm oruçları gibi çok olağanüstü bir süreç yaşanıyorken her şeyin olağan olduğu gibi davranmak en büyük suç ve en büyük ayıptır. Bu durum başka bir ülkede yaşanıyor olsaydı, bu ülkeyi bata çıka yönetmeye çalışanlar şimdiye kadar ‘insanlar neden ölüyor diye’ ülke gündemlerine koymuşlardı. Fakat; kör sağır ve dilsizleri oynamak, bu durum reelde var iken yokmuş gibi davranmak, Türkiye’nin gündemine hala da girmemiş olması en büyük insanlık suçudur. Bu suçu ne bu eylemcilerin anaları ne diğer analar ne Türkiye halkları ne de Kürt halkı affedecek ve bu Türkiye’nin hukuk tarihine büyük bir suç olarak geçecektir. Fakat bu suçu yıkacak olan da beyaz tülbentli tutsak analarımız, ‘kutsal analarımız ‘olacaktır.