Tayfur Cinemre’nin motosikletiyle ODTÜ’den başlayıp Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarına tanıklığa giden yolculuğunu anlatan “Beyaz Motosiklet, Devrimin Beyaz Küheylanı” belgeseli Ankara’da izleyici ile buluşacak
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kurucuları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının 50’inci yıldönümünde “Beyaz Motosiklet, Devrimin Beyaz Küheylanı” ilk gösterimiyle Ankara’da izleyiciyle buluşacak.
Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yarın gala gösterimi yapılacak olan belgesel filmi, 1968’de üniversiteye başlayan ve öğrenci hareketlerine katılan, dönemin öğrenci liderlerinin yanında mücadele eden Tayfur Cinemre’nin motosikletiyle Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) başlayıp, cezaevine, arkadaşlarının katledilmesine tanıklığa giden yolculuğunu anlatıyor. Belgesel gösteriminin yanı sıra belgeselde yer alan, Sena Şat’ın illüstrasyonlarından oluşan resim sergisi ve “Sorularına Yanıt Bulan Saatler” projesi olan, filmde ismi geçen ve katledilen 26 devrimci için durdurulmuş saatlerin yer aldığı sergi de gezilebilecek. Sergiler 11 Mayıs’a kadar açık olacak.
Belgeselin yapımcılarından Aslı Esma Karaca ve Sibel Tekin, belgesel yapım sürecini ve konusuna dair konuştu.
Tekin ile Karaca, 10 Ekim Gar Katliamı’nda hayatını kaybeden Ata Önder Atabay için yapılan beste üzerine yaptıkları kliple ilk ortak işlerini yaptıktan sonra Karaca’nın aklında olan belgesel fikrini paylaşmasıyla birlikte farklı şehirlerde çekimler, röportajlar yaparak belgeseli hazırlamaya başladılar. Belgesel ismini ise Tayfur Cinemre’nin söz konusu motosiklete “Bizim küheylanımız” demesinden alıyor.
Bu hikayelerle büyüdüm
Belgesel filminin yaklaşık 20 yıllık olduğunu ancak 6 yıldır üzerinde çalıştıklarını ifade eden Karaca, “İlk gençlik yıllarımda hep bu hikayeleri duyarak büyüdüm. 80lerin terörize ortamında ve 80 darbesi sonrasında bir dedem ‘gençlere yazık oldu’ derken diğer dedem ‘iyi oldu anarşistlere’ derdi. Yetişirken etkilendim. İlk gençlik çağındaki isyan, özgürlük isteği dönemi olur. Bendeki karşılığı bu gençlerin hikayelerini takip etmek oldu. Nasıl olmuş, nasıl inanmışlık, bunlar nedir diye başladı. Sanat tarihini incelediğimizde, yaklaşımım; sanatın değiştiren, dönüştüren olmasından yana. Bu anlamda yaptıklarım toplumu dönüştüren değiştiren bağlamda işe yaramasını istediğim işlerdi” dedi.
Hüseyin İnan’ın mırıldandığı türkü
Cinemre’nin anlattığı hikayeyi hatırlata Karaca, “Hüseyin İnanla birlikte, örgütlenme için Adana’ya giderken, Toroslarda İnan’ın ona ‘beyaz atlı’ adında bir türkü mırıldandığını anlattı. Şarkıyı arayıp bulduğumda Cem Karaca – Moğollar tarafından konser kaydına ulaştım. Hem şarkının sözleri, hem müzik anlatmak istediğimiz hikayeye uygundu. Tayfur amcaya da dinlettim o da çok etkilendi. Onun zamanında klasik türkü formunda söyleniyormuş. Belgeselin müzikleri için başından beri aklımda Cahit Berkay/Moğollar vardı, bunun üzerine tamamen emin oldum” diye aktardı. Hikayesinde, sinemacı arkadaşlarından fikren destek aldığını belirten Karaca, Halil Özer’in “Bu motosiklet yol hikayesi. Yolu takip et, onları nereye götürmüş? İşkenceye, cezaevine, mezarlığa götürmüş; böyle rota belirleyebilirsin” demesiyle önünü çok açtığını ifade etti. Hikayeyi net biçimde anlatmak istediklerini dile getiren Karaca, “Bu hikayenin içinden çok fazla kurgu çıkar fakat biz tanıklarıyla birlikte anlatmanın yolunu kullanarak, benzetmeci değil göstermeci anlatım yolunu seçtik” diye belirtti.
47 kuşağını 68 kuşağı yapan neydi?
Klasik 68 dönemini anlatan filmlerin dışına çıkmak istediklerini vurgulayan Karaca, “Bir yerlerde saklanmış gizlenmiş bir görüntü var mı? Bir fotoğraf var mı? Birinin kişisel arşivinden bir şey çıkar mı? Bunun peşinden çok koştuk. Çok zaman kaybettik. Sonunda Firuzan beni ikna etti. ‘elindekilerle ne yapıyorsan yap yoksa olmayacak.’ Sonunda da elimizdekilerle bir şey yaptık. Firuzan’ın 47’lileri anlatma biçimi ve motivasyonu, o kitabın, o dehşet kitabın hikayesi, zaten filmin sonu da onla bitiyor. 47’lileri 68’liler yapan neydi sorusuyla. Yani film sonunda bunu anlatıyor. 47 kuşağını 68 kuşağı yapan neydi? Film, aslında bu sorunun cevabı” diye konuştuk
2017’de başladık
Tayfur Cinemre’yle Karşıyaka Mezarlığı’nda tanıştıklarını anlatan Karaca, “Kendisini ve motosikletini anlatmak istediğimi söyledim, bir söyleşi gerçekleştirdik, ses kaydı aldım. İki sene sonra bir daha gittim yine ses kaydı aldım. O zaman Tayfur amca dedi ki ‘habire gelirler böyle ses kaydı alırlar görüntü alırlar hiç bir şey olmaz’ Ben bundan çok etkilendim. Kendi kendime, ‘Ben onlardan biri değilim ben yapacağım bunu’ dedim. Keşke O’na da deseydim. Ama muhtemelen o hissetti yapacağımı. Hatırla Sevgili dizisinin dizi danışmanlarından birisiymiş. Hep birileri gelirmiş anlattırmış, dinlermişler ve bitmiş. Bu sefer kalmayacağını O’na söyleyebilmiş olmayı isterdim ama söylemedim. 2017’nin 6 Mayıs’ında onlarla anmaya gidip filmi çekmeye başladık” diye belirtti.
Gölgede kalan kadın devrimciler
Belgesele konu olacak ve anlatılacak çok hikayenin olduğunu hatırlatan Karaca, şöyle devam etti: “Sibel’in ‘artakalan’ diye bir fikri var. Her olaydan sonra artakalan bir kişi anlatılacak. Örneğin, Kızıldere olayında Ertuğrul Kürkçü, 68’de bir sürü savaşçı kadın var. Adı hiçbir yerde geçmeyen, gölgede kalan kadın devrimciler de bizi tetikliyor. Onları da görünür kılmak önemli. Filmi çekmeye başlayınca zaten resmi olarak bir şeyler yapılacağını umuyorduk, biraz hassas, toplumsal yanını gören her insan bize yardım etti. Genelkurmay arşivine girmeyi istedik ve dilekçe verdik. Olmaz dediler. Sakıncalı görülüyor. Meclis’te bazı vekil arkadaşlardan soru önergeleri hazırlamalarını istedik. Bir cevap olmayınca, gazete arşivleri vs. kullandık. Aslında bakılırsa biz tarihi anlatıyoruz.”
Sol tarihe hakikatler yansımadı
Çekimlerden bir sene sonra Cinemre’nin hayatını kaybettiğini anımsatan Tekin de kalan kısmı arşivlerden tamamladıklarını söyledi. Tekin, “Cinemre, belgeselin kaba kurgusuna şahit oldu ama son halini göremedi. Pandemi sebebiyle çekimlere ara vermek durumunda kalmıştık. Biz de bir sene daha bekleyelim katliamların 50’nci yılında gösterelim istedik. En çok etkilendiğim kısım, Türkiye sol tarihinde 68 denildiğinde belli isimler akla geliyor. Biz bu belgeselde kolektif mücadeleyi verip gölgede kalmış, ismi çok anılmayanları vermeye çalışıyoruz. Filmin parçası olmaktan mutluyum. Türkiye sol tarihine hakikatlerin çok yansımadığını da tanıklarından dinleyerek görmüş olduk, bunu da izleyenler anlayacaktır” dedi.
Farklı görüntüler
“Cinemre hikayeyi öyle bir anlatıyor ki gözünde canlanıyor her şey” diyen Tekin, şunları dile getirdi: “Sena da Tayfur’un anlattıklarını çizerek görsel hale getiriyor. Filmin festivallere katılması maddi imkanlar dahilinde olacak. İmkanlar el verdiği sürece başvuru yapacağız. Festivaller son zamanlarda politik meselelere dokunmak istemiyor. Politik filmleri ve belgeselleri gösteren nadir festival var. Documentarist bunlardan birisi. Karakterlerin canlandırdığı isimlerin az sayıda çamurlu fotoğraflarına ulaşıp filme koyduk. Diğer 68′ kuşak belgesellerine göre daha farklı görüntüler kullandık.”
ANKARA