DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayları Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni ile adaylıkları ve İstanbul’a dair planları hakkında konuştuk
Heval Elçi – Meltem İnci
31 Mart 2024 seçimlerine günler kaldı. Seçimler yaklaşırken en büyük merak ise DEM Parti’nin yerel seçimlerdeki tutumuydu. Özellikle gözler İstanbul’daydı. DEM Parti, İstanbul Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adaylarını Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni olarak belirledi.
Beştaş ve Çepni ile İstanbul’da dair sorunları, ekonomiyi, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi, depremi ve kadın politikalarını sorduk.
- İstanbul gibi binlerce yıldır kültür beşiği olan bir kenti halklarla beraber yönetmek için talip oldunuz. DEM Parti de biraz İstanbul’a benziyor diyebiliriz. Peki İstanbul’a nasıl projelerle geliyorsunuz?
Beştaş: İstanbul Türkiye demek. Bizim İstanbul’a ilişkin projelerimiz ve çözüm yöntemlerimiz, partimizin programı ve ilkeleri doğrultusunda İstanbul’u daha mutlu daha yaşanılır, daha huzurlu, daha güvenli bir kent yapma iddiası içeriyor. Bizim kendi hazırlıklarımız şüphesiz var ve bunu önümüzdeki günlerde paylaşıyoruz olacağız ama şu anda öncelikli olarak kentin dinamikleriyle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Biz kentin sorunlarını sadece merkezi bir şekilde ele alıp şunu istiyoruz, şunu yapacağız demekten ziyade çevreyle, Kanal İstanbul’la, doğa talanıyla, imarla, depremle ilgili kurumlarla görüşüp onların önerilerini dinleyip bu sorunlara dair ortak bir çözüm derdindeyiz.
Ayrıca şunu da hemen ifade etmek isterim; paydaşlarla beraber Kürt halkının talepleri meselesinde kafamız oldukça berrak. Kreşlerde anadilde bakım ve eğitim, kadınlara ilişkin hizmetlerde çalışmalarımız her şekilde devam ediyor. İstanbul’a dair çok güzel düşüncelerimiz, önerilerimiz ve yaşama geçireceğimiz projelerimiz var.
Bizim projelerimiz AKP’nin ya da benzerlerinin süper projeleri gibi değil. Biz bu kente muazzam bina dikmeyi önermeyeceğiz, Kanal İstanbul gibi rant ve yıkım projeleri önermeyeceğiz. Biz, kadınlarla, gençlerle, Kürtlerle, emekçilerle, tüm halklarla bu kenti yönetmeye talibiz
Çepni: İstanbul DEM Parti’nin odak noktalarından birisi, herhangi bir kent değil bizim için. Bu sebeple İstanbul’un herhangi bir sorunu da kendisine özgü değil. İstanbul’un sorunlarını tüm Türkiye açısından değerlendirmek gerekiyor. İstanbul bir zenginlik kenti gibi anlatılmaya çalışılsa da yoksulların da kenti, deprem kenti, gençlerin ve kadınların kenti; bir ekoloji kenti ve aynı zamanda ekolojik yıkımın en yaygın yaşandığı kentlerden biri, tarım açısından en yoksunlaştırılan kentlerden aynı zamanda. Dolayısıyla bu kentin bütün sorunlarına dair partimizin çok fazla çalışması var ve bütün sorunlara dair çözüm önerilerimiz var. Ama bizim projelerimiz AKP’nin ya da benzerlerinin süper projeleri gibi değil. Biz bu kente muazzam bina dikmeyi önermeyeceğiz, Kanal İstanbul gibi rant ve yıkım projeleri önermeyeceğiz. Biz bu kentteki deprem, kentsel dönüşüm, kadın yoksulluğu, işçi sınıfının yaşadıkları, gençlerin sorunları, emeklilerin sorunlarına dair daha öncesinde programatik olarak ortaya koyduğumuz görüşleri İstanbul özelinde özelleştireceğiz. Bu sorunlara dair çalışan bilim insanlarıyla, akademisyenlerle bulaşacağız ve bu sorunları birlikte çözeceğiz. Biz bu kenti bu şekilde yönetmeye talibiz.
- DEM Parti hep ‘kent uzlaşısı’ hareket edeceğini söyledi ve ‘kent uzlaşısı’ sadece seçime dair bir şeymiş gibi algılandı. Oysa ‘kent uzlaşısı’ bir model. Sizler İstanbul’da seçildiğinizde nasıl bir ‘kent uzlaşısı’ sistemi işletmeyi planlıyorsunuz?
Çepni: Akademik demokratik mücadele yürüten bütün kesimler aslında bizim ‘kent uzlaşısı’ dediğimiz şeyin içerisinde. Birlikte yürüteceğiz yani. Seçim sürecinde kastettiğimiz buydu. Sadece temsili olmaktan öte bazı partileri, bazı kurumları muhatap almaktan öte; kentlerdeki sorun alanlarının çözümü için çalışan tüm kesimlerle demokratik ve özgürlükçü temelde bir araya gelmemizdi. ‘Kent uzlaşısının’ nasıl bugün içini dolduruyorsak, seçimlerden sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Bunun ABC’si şu; sorunlar belli, bu sorunlara rantçı, kar odaklı bakmayan, insan odaklı bakan tüm kurumlarla çalışmaya ve beraber yönetmeye devam edeceğiz.
- DEM Parti seçmeni birçok kez muhalefet partilerine şans tanıdı ve İstanbul gibi metropol kentlerde kilit parti rolü üstlendi. Bu kilit rolüne rağmen, özellikle Kürt seçmen, ne muhalefet ne de iktidar tarafından görülmemeye devam etti. Öte yandan DEM Parti kendi adayları ile girince de hedefe oturtulmaya çalışıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel “DEM Parti’nin stratejisi bize kaybettirecek” diyebildi. AKP adayı Murat Kurum, puşi takıp Kürtçe konuştu, hemen ardından başka bir yerde bozkurt işareti yaptı. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beştaş: Her şeyden önce samimi bulmuyoruz. Popülist, bulunulan yere uygun tutum sergileme tutumu kabul edilemez tabi ki. Halka sadece oy verinceye kadar şirin görünüp, herkesin istediği dili kullanmak ya da onun taleplerini kabul ediyormuş gibi göstermek DEM Parti açısından asla kabul edilemez. Biz meselelere ilkesel yaklaşıyoruz. Murat Kurum’a da cevap vermiştim; Kürtler ve bozkurt işareti yan yana olmaz diye. İki kelime öğrenip Kürtçe bir şeyler söyleyeceksin sonra Kürtçe tiyatro yasaklanınca çıtın çıkmayacak; Kürtçe konuştuğu ya da müzik yaptığı için Taksim’in göbeğinde insanlar şiddette uğrayacak yine bir şey demeyeceksin! Bu sadece Kurum için değil aynı zamanda İmamoğlu için de geçerli. Kürtçe yasaklara dair bugüne kadar kendisinden bir şey duymadık. Tiyatro yasaklarına, saldırılara dair herhangi bir söz etmiş değil. Kürtler söz konusu olduğunda partilerin birbirinden farkı yok. Kürtlere dönük, Kürt halkının taleplerine dair yaklaşımları aynı. Farkları yok bizim için, tekçilik zihniyeti diye ifade edebilirim.
Meral Danış Beştaş: Bu seçimde biz ne kilidiz ne de anahtar; biz kendimiziz. Biz ne kimseye kaybettirmek için yola çıktık ne de kimseye kazandırmak için. Biz Türkiye yurttaşlarına, halklarına; İstanbul’a kazandırmak için yola çıktık. Emin olun İstanbul ve DEM çok uyumlu
Kilit parti olmaya dair ise bu seçimde biz ne kilidiz ne de anahtar; biz kendimiziz diyebilirim. 2019’da kalan bir algı var. Biz, “Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacağız, anahtar rolünü yerine getireceğiz ve iktidarın tekçi, zulmeden, baskıcı politikasına bir dur diyeceğiz” demiştik. Deyim yerindeyse sarı kart göstereceğiz dedik ve bunu da başardık. Ama bu seçim için böyle bir şey söz konusu değil. Bu tartışmalar aslında DEM Parti’nin etki gücünün ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bizim İstanbul’daki adaylığımız üzerinden kıyamet kadar yorum yapılıyor. Yapılmasının bizim açımızdan bir sıkıntısı yok ancak bize dair başkalarının arka bahçesi, ön bahçesi, şununla temas halindeler, şuna kaybettirip buna kazandıracaklar gibi tartışmalar yapmamaları tavsiyemiz. Biz ne kimseye kaybettirmek için yola çıktık ne de kimseye kazandırmak için. Biz Türkiye yurttaşlarına, halklarına; İstanbul’da da bütün İstanbullularla DEM Parti olarak niye İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aday olduğumuzu, bu kenti en iyi şekilde yönetebileceğimizi anlatacağız. Emin olun İstanbul ve DEM çok uyumlu. Ama DEM Parti’yi tartışmayı çok seviyorlar.
Çepni: Söz konusu partilerin birbirinden farkı birisinin iktidarda bir diğerinin muhalefette olması. Meselelere özünde aynı yaklaşımlara sahipler, çözüm yöntemlerinde ise bazı nüans farklılıkları var. Bunu şöyle somutlayabiliriz; DEM Parti’nin İstanbul’daki seçim yarışına girişini yalnızca DEM Parti’nin alacağı oy oranıyla tartışmıyorlar. DEM Parti’nin buluştuğu her insan DEM Parti’nin özgürlükçü programıyla buluşmuş olacak demek, DEM Parti’nin programı demek kadim sorunların çözümü demek. Örneğin Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenen siyasi anlayışlar topluluğunun yerle bir olması demek. Biz İstanbul’da şovenizmle zehirlenmiş milyonlarca işçiyle, emekçiyle, halklarımızla buluştuğumuzda ve onlara DEM Parti’yi anlattığımızda artık AKP’nin de CHP’nin de anlatacağı bir şey kalmayacak. DEM Parti’den korkunun asıl sebebi budur. Kara propagandanın da sebebi budur. Biz kimsenin reddiyesi üzerinden tanımlamıyoruz, bizim paradigmamız enternasyonal bir paradigmadır, tüm dünya için bir çözüm modelidir. Biz DEM Parti olarak kendi adaylarımızla programlarımızla seçime giriyoruz ve kazanmaya odaklanmış durumdayız.
- Seçim startını vermenizin akabinde DEM Parti’nin en güçlü olduğu ilçelerden biri olan Esenyurt’ ilçe örgütüne baskın düzenlendi ve eşbaşkanlar tutuklandı. Seçime günler kala nasıl bir atmosfer bekliyorsunuz? Özellikle iktidarın artık kayyım atamadan adaylara dönük saldırıları başlattığına dair yorumlar da göze çarpıyor
Beştaş: Baskının ardından Esenyurt ilçe binamızdaydık. Sürekli devam eden siyasi kırım dediğimiz politikanın seçim döneminde daha çok yükselmesini hep yaşadık ve yaşamaya hala devam ediyoruz. İki ilçe eşbaşkanımız ‘propaganda’ iddiasıyla tutuklandı. Seçim çalışmaları sırasında, seçim listelerinin verileceği son gün! Yani partimize yönelik, 2015’ten bu yana, 7 Haziran’dan önce başlayan ve bugüne kadar devam eden kesintisiz bir operasyon, soykırım var. Bu aslında iktidarın kendi elindeki olanaklarla; devlet aygıtıyla, yargıyla, kollukla yaptığı bir şey. Ve seçim çalışmasını da bu alanda yapıyor. Esenyurt gibi bir ilçenin eşbaşkanları seçim çalışması yapmak yerinde cezaevinde olacak. Aynı şekilde Gençlik Meclisi üyelerimiz sürekli gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya. Urfa adayımızın çekilmek durumunda kalması gibi birçok örnek var ve bu etik bir siyaset değil. Biz rekabet ediyoruz ve rekabet ettiğin bir partiyi yargı ve kolluk eliyle etkisiz kılmaya çalışmak rekabetin ruhuna aykırı. Bu özgür bir yarış olmuyor. Sanırım her seferinde aynı yöntemi deneyip sonu almaya çalışıyorlar. Ama gayet iyi biliyorlar ki biz vazgeçmeyiz.
- DEM Parti’ye ve sosyalist devrimci hareketlere dair saldırılar da sürekli bir şekilde devam ediyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çepni: DEM Parti’ye yönelik saldırılar da sosyalist devrimcilere yönelik saldırılarda aslında aynı. İkisi de mücadelenin odak noktaları ve ikisi de aynı nehre su taşıyan birleşenler bunlar. Yaptıkları şey ise bu coğrafyadaki özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin tutarlı yürütücüleri olmaları. DEM Parti ve DEM Parti’yle beraber yürüyen enternasyonalist-sosyalist yapılar bir an susarlarsa, dururlarsa bugün karanlık diye tanımlanan siyasi atmosfer katmerlenir. Bu yürüyüşlerde susmadıkları, durmadıkları, ilkelerinden taviz vermedikleri için umut halen var. İktidar açısından bu durum kendisinin beka sorunu, tarihte eşine az rastlanır bir çürüme, yolsuzluk ve hırsızlık düzeni yaşatırken susan bir halk kitlesi istiyorlar ve bunu ortandan kaldırmaya çalışanlar bizler olduğumuz için saldırıyor.
- 21 Şubat’ta YSK’ye aday teslimine dair kamuoyunda çeşitli spekülasyonlar yaratılmaya çalışıldı. Oysa partinizin genel merkezi hemen bir açıklama yapmıştı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Çepni: Dün parti binası basıldı ve arkadaşlarımızın tüm materyallerine, bilgisayarlarına el konuldu. Bu bilgisayarlarda bizim vermemiz gereken belgeler vardı. Gecikmeler niye oldu diye ısrarla soruluyor. Sebeplerden birisi de bu. Arkadaşlarımız büyük bir emekle telefonlarla bu sorunları çözmeye çalıştı. Gözaltı, tutuklama, saldırı bir tarafa bir de seçimin son gününde yapılmasının başka bir manası vardı.
Beştaş: Bizim dosyamız 16.55’te teslim edildi ve bir sorun yoktu. Zaten ilan da edildi YSK tarafından. Bu tartışmalar sanırım saatin gecikmesi sebebiyle oldu. 16.30 değil de son beş dakikada olması. Esenyurt’ta baskın olması, saldırılar, trafik, E5’te olan bir kaza birçok sebep var. Ama tartışmayı çok seviyorlar ve onlara yeni bir malzeme çıktı. İlk andan itibaren genel merkezimiz açıklama yaptı sorun yok diye. Bilerek bu tartışma yürütüldü. Merak etmeyin biz adayız. Bir yere gittiğimiz yok buradayız.
Türkiye’de totalde kadınların ne kadar problemi varsa İstanbul’da misliyle yaşanıyor. Biz köklü bakıyoruz, kadın özgürlükçü bir belediyecilik diyoruz, eşbaşkanlık sistemini öneriyoruz. Mesela İstanbul en büyük Kürt kenti ama Kürtçe yok. Çok dilli bir belediyecilik olacak
- Mevcut belediye başkanı Ekrem İmamoğlu seçim çalışmasını geçmiş çalışmaları üzerine kurguladı. Bu çalışmalar içinde kadın özelinde çalışmalar ön plana çıkıyor. AKP’nin adayı Murat Kurum, kadınların toplu taşımalarla eve bırakılması gibi seçim vaatleriyle sahalarda yerini aldı. Sizin İstanbul’a özgü nasıl projeleriniz olacak? İstanbul’da kadınların en büyük problemi ve ihtiyaçları nedir sizce?
Beştaş: Onların kadınların yaşamını daha da iyileştirme gayeleri olduğunu düşünmüyorum. Bunu da kendi partilerinin gösterdikleri adaylarda kadın oranlarına bakınca görebiliyoruz. Bu kadar tesadüf olabilir mi, 56 adaydan 54’ü erkek. Bu bir ölçü mü diyeceksiniz ki nicelik büyük bir ölçü değil ama bu siyaseti ve niyeti gösteriyor. Meclis’te karar mekanizmalarında kadınların esamesi bile okunmuyor neredeyse. Tırnak içinde söyleyeyim vitrin ve göstermelik gibi. Bu AKP ve MHP için de geçerli. Biz ise köklü bakıyoruz, kadın özgürlükçü bir belediyecilik diyoruz, bu paradigmayla hareket ediyoruz, eşbaşkanlık sistemini öneriyoruz. Kürdistan’da da böyle.
İstanbul’a gelecek olursak Türkiye’de totalde kadınların ne kadar problemi varsa İstanbul’da misliyle yaşanıyor. Trafikten, eve, ulaşımdaki zorluğa kadar ekstra bir zahmet çekiyor. İstanbul sokakları güvenli diyorlar ama değil. Şiddet, istismar haberleri her gün üçüncü sayfa haberi olarak geliyor. Kadınlar eşlerinden yakınlarından şiddet gördüklerinde onları koruyacak bir mekanizma yok, sığınak yok. Belediyeler sorumluluklarını yerine getirmiyor. Bunların hepsini düzelteceğiz. Kadınlara “anne kart” vermişler. Miktarı bile çok cüzi. Kadınları kendilerine bağlamak, mecbur bırakmak istiyorlar. Yoksullaştırıp yönetilebilir bir yoksulluk politikası izliyorlar. Bizim yönetimimizde kadınların emeğinin, değerinin bu kadar düşürülmesi, yoksullaştırma politikasını devam ettirilmesi söz konusu olamaz. Kadınlar yönetimde irade olacak. Uzlaşı ile oluşturulacak ve sadece “anne kartı” değil bu konuda kadınların yaşam alanları nefes alacağı alanlar, sığınaklar birçok düşüncemiz var ve hayata geçireceğiz. İlk defa yapacağımız şeylerde olmayacak, bizim belediyecilik deneyimlerimiz var. Oralarda çamaşır evlerinden tandır evlerine kadar hepsini kurduk ve oralarda çalıştık İstanbul’da da bu modeli geliştirip uygulayacağız.
Ayrıca kadın alanında neler yapacağımıza dair kendimiz de sürekli konuşuyoruz. Kadın kurumlarıyla yine bir araya geleceğiz. Mesela İstanbul’u kadın kenti yapmak iddiasıyla geldik. İstanbul’da bir tane bağımsız kadın aday var, partilerden ise sadece ben kadın aday olarak buradayım. İstanbul’da Türkiye’nin her tarafında olduğu gibi kadına yönelik şiddet devam ediyor. Bunu önlemek için koruma mekanizmalarını devreye sokmak; sığınaklar gibi, yaşam evleri gibi alo şiddet hattı gibi şeyleri tabi ki yaşama geçireceğiz. 31 Mart sonrasında mesela İBB’nin de alo şiddet hattı varmış ama sadece Türkçe dilinde hizmet veriyor. Tıpkı İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı gibi. Oysaki hep söylediğimiz gibi İstanbul en büyük Kürt kenti. Kürt kadınları şiddet görebilir mi o zaman diyor mevcut başkan İmamoğlu? Böyle bir yaklaşım var. Mesela çok dilli bir belediyecilik olacak bizim belediyeciliğimiz.
- İstanbul büyük bir işçi kenti aynı zamanda. DEM Parti, İstanbul’da işçiler için neler yapacak?
Çepni: Bizim İstanbul’daki bütçemiz yoksulların bütçesi olacak. Biz bu bütçe planlamasını yapamadığımız koşullarda “başkası bir veriyordu biz iki veriyoruz” demek olur. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bu bütçe yoksulların bütçesidir. Planlama böyle olacak. İşçiler DEM Parti’dir aynı zamanda. DEM Parti bu coğrafyadaki en büyük işçi partisidir. Kürtler açısından da böyledir. DEM Parti, Kürt partisidir ama aynı zamanda Kürt işçilerin de partisidir. Dolayısıyla bizim işçilerle dayanışmaktan öte grevlerini ziyaret etmekten öte onlarla bir arada mücadele yürütme iddiamız var. Onlarla birlikte yürüyeceğiz. Dolayısıyla biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işçilerin özgürce çalışabildiği, insanca çalışabildiği çalışma koşulları ve ücret açısından da insanca yaşayabildiği ama aynı zamanda sendikalaşabildiği bir belediyecilik geliştireceğiz. Bizim sendika anlayışımız devlet sendikacılığı değil, belediye sendikacılığı da değil. Bizim sınıf sendikacılığını savunup bunu hayata geçirme iddiamız var. İşçi sınıfına mesajımız budur. Biz o süper projelerin arkasına gizlenen büyük emek sömürüsünün farkında olan ve onun özgürleştirilmesi için kendisini var etmiş bir partiyiz. Belediyemizde kendisini böyle konumlandıracak.
- İstanbul’da büyük bir deprem tehlikesi var. Rant ve yolsuzluklarla birlikte İstanbul kent planlamasında da depreme hazırlıksız hale getirildi. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerde de bunların sonucu gördük. İstanbul’da deprem için DEM Parti’nin nasıl hazırlıkları ve çalışmaları olacak? İstanbul depreme hazır hale getirilebilir mi?
Çepni: Bizim DEM Parti olarak depremle ilgili, sadece depremden sonra değil deprem öncesinde de Meclis’te, çok fazla derinlikli tartışmalarımız ve çözüm önerilerimiz oldu Türkiye açısından. İstanbul için özel için çalışmalarımız oldu. Biz İstanbul’u depreme dayanıklı hale getirebiliriz bu mümkün ve imkansız değil. Yeter ki rantı değil de halkın ve doğanın sağlığını düşünün. Siz İstanbul’da deprem toplanma alanlarını inşaata açarsanız, toplanan paraları hortumlarsanız, Kanal İstanbul gibi projeyi gündeme getirirseniz depreme hazır bir kent kuramazsınız. “Kentsel dönüşüm” adı altında deprem riski az olan ama rantı çok olan yerleri dönüşüme uğratırsanız, halkı kandırırsanız bu olmaz. Biz tam tersini yapacağız. Kentsel dönüşüm ama yerinde, kentsel dönüşüm ama gerçekten depreme dayanıklı evler yapmak, halkın borçlandırmadan, halkın karşılayabileceği ücretlerle yapmak mümkünse hiç ücret almadan yapmak elbette. Bu perspektif ile yaklaşacağız ve bütçe meselesi. Bunu da halkın bütçesi haline getirdiğimiz koşullarda ki bu çok rahat yapılır.
Beştaş: Tabi ki depreme dair bizim de görüşlerimiz, önerilerimiz var. Depreme dayanıklı bir kenti nasıl yaratabiliriz şu an mevcut palyatif çözümler, köklü olmayan yöntemlerle İstanbul’u büyük bir deprem bekliyor ve bu depreme dair kesinlikle bir hazırlık olmadığını tabi ki de bütün Türkiye’deki yurttaşlar gibi biz de farkındayız. Bu konuda partimizin de çok yoğun çalışmaları var.
- İstanbul’un gündemini meşgul eden konulardan biri de göçmenler. Kamuoyunda tüm sorunların kaynağı gibi gösterilirken aynı zamanda birçok istismara maruz kalıyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Beştaş: Göçmenler meselesi Türkiye’ye akan nüfus, tabi ki Türkiye’nin temel gündemlerinden birisi. Niye Türkiye’ye geliyorlar, komşu ülkelerle ilişkimiz nedir oraya inmek lazım. Bu meseleye yaklaşımımız uluslararası belgeler, ortak değerler, evrensel değerler ve temel insan hakları üzerinden. Suriye’nin herhangi bir kentinden gelmişse mülteci, geliş koşullarının etkenlerinden Türkiye mesul. Dış dünyaya yönelik bir savaş politikasının devam ettirilmesi bu göçü tetikliyor ve doğuruyor. Niye insanlar kendi ülkelerinde yaşamıyor da buraya geliyor? Çünkü oraya savaş ihraç ediliyor. Türkiye bu politikayla bir çıkar ediniyor üstelik. Mesela Avrupa Birliği ülkeleriyle pazarlık yapılıyor, “Siz bana bu kadar para verin, ben kapıları kapatayım, siz para vermezseniz ben kapıları açarım.” İnsanlardan söz etmiyor gibi. Onlardan yararlanabilecek objeler olarak bakıyor aslında. Uzun süredir de bu politika sürüyor ve biz bunun karşısındayız tabi ki. Bu savaş ve çatışmaların sebeplerini ortadan kaldırmalıyız.
Çepni: Yoksulluğumuzun sebebi göçmenler değil, yaşanan sorunların kaynağı da onlar değil. Tüm halkımız bunu bilmeli, biz bunu anlatabilmeliyiz.
- Pazar günü İstanbul Esenyurt’ta Büyük Özgürlük Mitingi gerçekleşecek. İmralı’da uygulanan ve ülkenin dört bir yanına yayılan tecride dair bu mitingde hangi talepler öne çıkacak ve sizin bu mitingdeki İstanbul mesajınız ne olacak?
Beştaş: Talepler çok net. Özgürlük Yürüyüşü’nde de ortaya kondu. O talepler burada da ifade edilecek. İmralı’da uygulanan tecride karşı; hukuksuzluk, işkence, keyfiyet gibi kavramlar yetmiyor. Dünyanın gözünün içine baka baka ben Sayın Öcalan’ı avukatlarıyla, ailesiyle, dış dünyayla temas kurdurmayacağım, ben orada tutuyorum ve bunu istediğim için tutuyorum, bir dayanağım yok, istediğimde görüştürürüm, anlayışı var. Bunun bitmesi gerekiyor. Yeri geldiğinde en ağır kavramları kullanıyorlar ya niye kişiye özgü bir ada hapishanesi kurdular? Demek ki kendileri de farkındalar. Onun önemli bir rol ve Kürt meselesinin çözümünde misyon olarak görüldüğünü. Bunu da deneyimledik zaten çözüm sürecinde. Bu yönüyle mitingin mesajı nettir, özgürlük ve tecridin son bulması.
Çepni: Bu miting aynı zamanda tecridin sadece Kürt halkının, DEM Parti’nin bir sorunu olmadığı, aynı zamanda işçilerin, emekçilerin, sosyalistlerin, tüm emek ve demokrasi güçlerinin bir sorunu olduğunu dolayısıyla görevleri de olduğunu hatırlatmak üzerine de bir miting olacak. Bu çağrıları da içerecek.
- Son olarak DEM Parti İstanbul’a nasıl gelecek, mesajınız ne?
Beştaş: İstanbul DEM Parti’yle daha da güzelleşecek daha da özgürleşecek, kadın kenti olacak. Huzurlu bir İstanbul’u birlikte kuracağız. DEM Parti’yle birlikte İstanbul gerçek İstanbul olacak.
Çepni: DEM Partili İstanbul tarihinde mutlu olmadığı kadar mutlu olacak. Mutluluğu, umudu ve özgürlüğü İstanbul’da beraber yaşayacağız.