KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Devlet Bahçeli’nin ‘iç barış’ açıklamalarını ‘yeni bir oyun peşindeler’ şeklinde değerlendirerek, Kürt sorununun çözümü için ‘Alsın Erdoğan’ı da Özgür Özel’i de İmralı’ya gitsin. Buyur, İmralı oradadır’ çağrısı yaptı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim’de yeni yasama yılının açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile bazı milletvekilleriyle tokalaştı. Bahçeli, hemen sonrasında “iç barış” mesajı verdi. Bahçeli, DEM Partililerle el sıkışma kararını da AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’daki konuşmasından sonra aldığını açıkladı. Bahçeli, bugün Meclis’te yaptığı açıklamada da bir kez daha tokalaşma konusuna işaret ederek, “Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır” dedi.
Medya Haber’de yayınlanan özel bir programda konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Bahçeli’nin açıklamaları ve tokalaşmasını değerlendirdi. Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yer alan habere göre; Besê Hozat, Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasını “Bunlar yeni oyunlar peşindeler” şeklinde değerlendirdi. Hozat, “Bir yaklaşımın varsa “Keremke (buyur), İmralı oradadır” dedi.
Uluslararası komplo
Hozat, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasının 26. yıl dönümüne girildiğine işaret ederek, “Uluslararası komplo, Önder Apo şahsında Kürt halkına karşı, bölge halkına karşı geliştirilen bir komploydu. Önder Apo, uluslararası kapitalist hegemonik güçler tarafından büyük bir engel olarak görüldü. Ortadoğu’ya yönelik bir müdahale söz konusuydu. Zaten bu müdahale 90’ların başında başlamıştı. Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihidir aynı zamanda. Sovyetler’in çöküşüyle birlikte zaten Üçüncü Dünya Savaşı başladı. Saddam’ın Kuveyt saldırısıyla, sonrasında Amerika müdahalesiyle başlayan bir süreç oldu ve yoğunlaşarak devam etti. Uluslararası Komplo da Üçüncü Dünya Savaşı’nın önemli bir aşamasında geliştirildi. 9 Ekim 1998 yılı önemli bir aşamaydı. O süreçte doğrudan Irak’a daha güçlü bir müdahale gündemdeydi. Saddam’ın tasfiyesi hedefleniyordu. Saddam iktidarının devrilmesi hedefleniyordu. Afganistan’a müdahale gündemdeydi. Çok kapsamlı bir Ortadoğu müdahalesi gündeme alınmıştı. Önder Apo, PKK hareketi bunun önünde bir engel olarak görülüyordu. Çünkü bölgede temel devrimci dinamik güçtü. PKK önceliğinde büyük bir mücadele yürütülüyordu. Kürt halkının özgürlük mücadelesi, halkların özgürlük mücadelesi bu halklarda çok ciddi bir bilinçlenme, aydınlanma ortaya çıkarıyordu. Kürt halkını ve bölge halkını mücadele içerisinde tutuyordu ve mücadele büyüyordu. Bölge çapında çok ciddi bir etkiye yol açmıştı. Bu bir engel olarak, tehdit ve tehlike olarak görüldü. O açıdan Önder Apo’ya dönük böyle bir komplo gerçekleştirildi. Böylelikle işbirlikçi, ihanetçi çizginin Kürdistan’da da önü açıldı. Kürdistan’a da bu çizgi hakim kılınmak istendi. Bu çizgiden de uluslararası hegemonik güçler bölge politikalarında, bölgeye müdahalede yararlanmak istediler. Bu anlamda böyle bir komplo geliştirildi” ifadelerini kullandı.
“İmha ve tasfiyenin” amaçlandığı komplonun Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ulus paradigmasıyla boşa çıktığını söyleyen Hozat, “9 Ekim 1998 sonrası da komplo sürekli güncellenerek devam etti. Soykırım saldırıları, topyekun soykırım saldırıları sürdü. Buna karşı büyük bir direniş de gelişti. Bu direnişin merkezi de elbette İmralı’ydı, Önder Apo’ydu. Komplo sonuca, başarıya ulaşamadı. Mücadele ve direniş, komployu boşa çıkardı” diye kaydetti.
Üçüncü dünya savaşı
Abdullah Öcalan’ın komployla Türkiye’ye getirildikten sonra yaptığı “Üçüncü Dünya Savaşı” tespitine değinen Hozat, “Şu anda Üçüncü Dünya Savaşı tüm yoğunluğuyla bölgede yaşanıyor. Savaş giderek derinleşiyor ve yayılıyor. İsrail’in işte Lübnan’a saldırısını, Gazze’ye saldırısını sadece Gazze ve Lübnan’da sınırlı ele almamak lazım. Türkiye’nin Kürtlere saldırısını, soykırım saldırısını sadece Kürtlerle, Kürdistan’la da sınırlı ele almamak lazım. Bütün bölgeyi etkiliyor. Bu savaş, bir dünya savaşıdır. Dünya savaşının merkezidir. Şu anda dünya savaşı, Ortadoğu’da yoğunlaşmış, derinleşmiş durumdadır. Böyle değerlendirmek lazım. İsrail’in arkasında büyük güçler var; Amerika var, İngiltere var, Avrupa var. İsrail bu güçlerden destek alarak saldırıyor. Aslında bir konsept, bir strateji uygulanıyor. İsrail bunun pratik uygulama gücü, vurucu gücüdür mevcut durumda. Öyle görmek lazım. Bu saldırıların hedefinde İran var. Birçok kesim de değerlendiriyor. İran’ı hedefleyen, İran rejimini hedefleyen bir savaş durumu yaşanıyor. Bu konuda İsrail ABD’nin, İngiltere’nin, Batı’nın desteğiyle giderek bölgede de etkisini, gücünü arttırıyor, etkili duruma geliyor. Ve bölge giderek bu hegemonik güçlerin İsrail’in çıkarları temelinde bir şekillenmeye, yeniden bir dizayna tabi tutulmaya çalışılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘Türkiye ve İran darbe yedi’
Yaşanan saldırılarda Hizbullah’ın büyük bir darbe yediğine dikkati çeken Hozat, “Adeta ölümcül bir darbe yedi. Elbette tamamen tasfiye olması zordur, ciddi bir toplumsal tabanı var. Fakat büyük bir darbe yediği de çok açıktır. Hizbullah’ın darbe yemesi, İran’ın darbe yemesidir. Hamas çok ölümcül bir darbe yedi. Hamas’ın darbe yemesi, Türkiye’nin darbe yemesidir. İran’ın darbe yemesidir. Bu açıktır. Hamas’ın 7 Ekim saldırısının arkasında kesinlikle Türkiye var. Türkiye, Hindistan’dan Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Avrupa’ya uzanacak o enerji yol projesini sabote etme temelinde böyle bir saldırının gelişmesinde büyük rol oynadı. Farklı güçler de rol oynadı. Rol oynamadı değil ama Türkiye çok belirleyici bir rol oynadı. Sonrasında da Hamas üzerinden sürece, denkleme dahil olmak istedi. Ateşkes yapılması için, bunda arabulucu olmak için her şeyi yaptı. Hiçbir girişimden sonuç alamadı” diye kaydetti.
‘Türkiye çıkmazda’
İran’ın hedefte olduğunu dile getiren Hozat, “Mevcut durumda İran hedeftedir fakat aynı zamanda Türkiye’nin bölgede yürüttüğü politika, dış politikası, iç politikası, bölge politikası açısında da çok büyük bir darbe yedi. Böyle bir durum da ortaya çıktı. Şu anda Türkiye’nin denge politikası tıkanmış durumdadır. Türkiye, Rusya ile Amerika arasında, Avrupa ile Asya arasında sürekli bir denge politikası yürüttü. Yıllarca bunu kullandı. İşte Ukrayna sorununu da kullandı, Gazze-İsrail savaşını da kullanmak istedi. Her bir kriz çıktığında bu denge politikasını kullanmak istedi. Irak’ta, Suriye’de bunu çok etkili kullandı. Artık bu politikanın sonuna doğru gidiliyor. Ciddi bir tıkanma yaşıyor, çıkmaz yaşıyor Türkiye. Böyle de bir durum var ortada. Bu savaş tamamen enerji yollarını kontrole, denetime geçirme, enerji kaynaklarını denetime geçirme, bölgeyi yeniden dizayn etme savaşıdır. 21. yüzyılın siyasi dengelerini, ekonomik dengelerini, siyasi sistemini yeniden kurma, yeniden düzenleme savaşıdır bu savaş. Şimdi bu savaşta Türkiye giderek kan kaybediyor. İran ciddi zayıflıyor. Zaten Suriye’nin, Irak’ın durumu ortadadır. Amerika’nın, İngiltere’nin, Batı’nın desteğiyle de İsrail giderek etkisini artırıyor, gücünü artırıyor. İsrail ekseninde giderek böyle bir bölgeyi dizayn durumu ortaya çıkıyor” dedi.
‘İsrail Türkiye’ye saldırmaz
Bölgede yaşanan gelişmelerin AKP-MHP’yi ciddi bir çıkmazın ve paniğin içine soktuğunu belirten Hozat, “Türkiye üzerinden de şöyle bir şey yürütülüyor. Türkiye bir NATO ülkesidir. Elbette öyle Erdoğan’ın iddia ettiği gibi İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı falan yoktur. Bunların hepsi bir özel savaştır. Muhalefeti dizayn etmenin, Türkiye’nin iç siyasetini dizayn etmenin taktik siyasetidir. Böyle bir durum söz konusu olmayacak. Öyle İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı falan da yoktur. Türkiye’nin bütün korkusu Kürtlerdir. Kürtlere karşı bir soykırım politikası yürütüyor. Bu soykırım politikasının zayıflamasını istemiyor. Bu soykırım saldırılarının, savaşının zarar görmesini istemiyor. Engelsiz bir biçimde, sorunsuz bir biçimde bu soykırım savaşını sonuca götürmek istiyor. Kürtlerin Ortadoğu’da derinleşen bu kriz ve kaos ortamından, bu savaş ortamından yararlanmasını istemiyor. Böyle bir durumun olmaması için de içeride, dışarıda panik atak bir biçimde bir arayış içerisine girmiş. Elbette bu savaşın Suriye’de yansımaları olacak. Şimdiden zaten saldırılar yoğunlaşmış durumda. Suriye’deki Hizbullah’a dönük de çok ciddi saldırıların gelişeceği açıktır. Zaten saldırılar sürüyor. Suriye rejimi de etkileyecek” ifadelerini kullandı.
Irak ve Suriye’nin durumu
Savaşın Suriye ve Irak’a olası yansımalarına da değinen Hozat, “Suriye rejimi Amerika, İsrail, Batı ekseninde bir siyaset mi yürütecek? Türkiye ile uzlaşarak, anlaşarak bir siyaset mi yürütecek? Yoksa Kürtlerle anlaşmayı, uzlaşmayı kendi çıkarına görüp, kendi iç sorunlarını demokratik biçimde, Suriye’yi demokratikleştirme temelinde, Kürt sorunu da demokratik çözme temelinde bir arayışa mı yönelecek? En doğrusu budur. Suriye’ye kazandıracak olan da bu seçenektir. Aynı biçimde bu savaş, Irak’ı da yoğun etkileyecek. Bu saldırılar zaten uzun zamandır başlamış. Heşdi Şabi üzerine saldırılar çok yoğun. Irak’taki saldırılar, özellikle son bir yıldır çok yoğunlaşmış durumdadır. Bu saldırılar doğrudan onlar şahsında İran’ı hedefliyor. İran’ın Irak’taki etkisi kırılmak isteniyor bu saldırılarla. Türkiye de çok yoğun çalışıyor. Kendisine bağlı Sunnileri örgütlemeye, etkili hale getirmeye çalışıyor. Amerika aynı biçimde Irak’ta da yeniden bir Sunni-Şii dengesi kurmaya çalışıyor. Kendi güdümünde, kendi denetimindeki kesimleri etkili hale getirmeye çalışıyorlar. İran etkisini tamamen kırmaya çalışıyorlar” diye kaydetti.
Türkiye’ye çağrı
“Kürt düşmanlığı Türkiye’yi bitirecek” diyen Hozat, “Biz tekrar Türkiye’ye diyoruz ki; bundan vazgeç. Bu sana bir şey kazandırmayacak. Bu seni bitirecek. Kürtlerle anlaş, Kürtlerle uzlaş, Kürtlerle müzakereye otur. Kürtlerin haklarını, hukuklarını tanı, özgürlüklerini tanı, dilini tanı, kültürünü tanı, siyasi haklarını tanı. Türkiye’yi kurtaracak tek şey, Kürdistan’da demokratik çözüm, Türkiye’nin demokratikleşmesi. Bu, Türkiye’yi kurtarır. Sonuçta Önder Apo’nun çözümüne geliyoruz. Bölgedeki güçler savaşta ısrar ettikçe, Kürt düşmanlığında ısrar ettikçe, şiddet politikasında ısrar ettikçe bir sonuç alamazlar. Gerçekten bu yıkım demektir. Ama demokratik çözüme, barışa yöneldikçe bu, bu güçlere kazandıracak. Bölgeye de kazandıracak. Tabii ki en çok da halklara kazandıracak. Bu bir gerçek. Bu anlamda gerçekten bölge çok tehlikeli bir süreçten geçiyor. Bu savaş yayılacak. Herkesi etkileyecek. Bu anlamda Önder Apo’nun demokratik ulus, demokratik konfederal çözüm projesi tek kurtuluş projesidir. Kürt halkı açısından da bölge halkları açısından da, bölge devletleri açısından da bu durum böyledir. Aksi durumda gerçekten bölge büyük bir kan gölüne dönecek. Büyük bir yıkım yaşayacak. Bu, herkese kaybettirecek” çağrısı yaptı.
Bahçeli’nin tokalaşması
Bahçeli’nin DEM Partili milletvekilleriyle tokalaşmasını da değerlendiren Hozat, şunları söyledi:
“Türkiye’nin korkusu nedir? Öyle İsrail Türkiye’ye saldırıyor meselesi değil. Bu savaş ortamından ‘Aman aman Kürtler yararlanabilir. Kürtler daha fazla kazanım elde edebilir. Benim yürüttüğüm soykırım politikaları çöpe gidebilir, tamamen tasfiye olabilir, Uluslararası Komplo tamamen ortadan kalkabilir’ diyor. Bütün korku panik budur. Bu savaştan ‘Suriye’de Kürtler yararlanabilir, Irak’ta yararlanabilir, olur ya her yerde Kürtler yararlanabilir’ diyor. O yüzden Bahçeli’nin o Kudüs İttifakı da bu anlama geliyor. Suriye’yi de, Irak’ı da, İran’ı da yanlarına alarak anti-Kürt ittifakı kurarak böyle Suriye’de, Irak’ta, her yerde Kürtlerin üzerine gidip soykırımı tamamlamak istiyorlar. Kuzey Suriye’ye, Rojava’ya saldırıda Suriye rejiminin, İran’ın, Irak’ın desteğini almak için bu politikayı yürütüyor.”
İmralı çağrısı
“Kürt halkının artık gözü açılmış. Bölge halklarının da gözü açılmış” diyen Hozat, “Bölge devletleri de az çok neyin ne olduğunu biliyor. Suriye’yi bu hale getiren Türkiye’dir. Büyük bir yıkımı yaşatan Türkiye’dir. On binlerce çeteyi Suriye’deki rejime karşı örgütledi. Irak’ı bu hale getiren de Türkiye’dir. Bu çok açıktır yani. Şimdi ne yapıyor? İçeride muhalefeti dizayn etmeye çalışıyorlar. İşte geçen gün Bahçeli, mecliste DEM Parti yönetiminin elini sıktı, selamlaştı. CHP ile Özgür Özel’le bir diyalogları var; basında yoğun gündem oldu. Hepsine sıcak mesajlar veriyor. İç cepheyi güçlendirelim diyor. O diyor, Erdoğan diyor. AKP-MHP rejimi iç cepheyi güçlendirme adı altında Türkiye’nin bekası, ulusal çıkarları adı altında İsrail Türkiye’ye saldıracak lafı çerçevesinde muhalefeti bir bütün kendi çıkarları, politikaları temelinde yeniden dizayn etmeye çalışıyorlar. Ortada muhalefet bırakmamaya çalışıyorlar. Muhalefeti tamamen tasfiye etmeye, etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Yeni bir oyun kuruyorlar. Devlet Bahçeli DEM Parti ile selamlaştıktan sonra basıncılar soru sormuş. Demiş ki ‘dışarıda biz barış isterken elbette içeride barış gerekiyor. İçeride de barış isteyeceğiz. MHP bir Türkiye partisidir. MHP böyle bir adım atmadan diğer partiler böyle bir adım atamaz’ diyor. Böyle çeşitli açıklamalar yapmış. Tamam, yani o zaman Bahçeli’ye de şunu diyoruz. Madem ki diyorsun artık ‘iç barışı’ sağlayalım, madem Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin bir dediğini iki etmiyor; Devlet Bahçeli Erdoğan’ı da, Özgür Özel’i de yanına alsın, İmralı’ya gitsin. İmralı’ya gitsin, Önder Apo’yla otursun. Kürt sorununu görsün, müzakere etsin. Kürt sorununu çözsünler demokratik temelde” şeklinde konuştu.
‘Yine bir oyun peşindeler’
Hozat, Devlet Bahçeli’ye çağrı yaparak, şunları söyledi:
“Devlet Bahçeli, AKP MHP faşist rejiminin temel aktörüdür. Şu anda Türkiye, Devlet Bahçeli’nin zihniyetiyle yönetiliyor. Türkiye’yi Devlet Bahçeli yönetiyor, MHP yönetiyor. Devlet Bahçeli çözüm istesin, kimse bir şey diyemez. Alsın Erdoğan’ı da Özgür Özel’i de, İmralı’ya gitsin. Gider mi? Gitmez. Çünkü bunlar yeni bir oyun peşindedir. Bunların derdi öyle Kürtlerle barışmak, Kürtlerle anlaşmak, Kürtlerin haklarını tanımak değil. Kürt sorununu çözmek, Türkiye’yi demokratikleştirmek değil. Dertleri bu değil. Bu derdi Önder Apo taşıyor. Önder Apo’nun bütün derdi, çabası Kürt sorununun demokratik çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesidir. PKK’nın bütün çabası, Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Bunların böyle bir derdi yok. Bunlar yeni bir oyun, yeni bir hile, yeni bir komplo örüyorlar. Bu soykırım politikalarını yürütmek için içeride muhalefeti tamamen etkisiz hale getirme, Kürtlerde kafa karışıklığı yaratma, çok gereksiz, yersiz çeşitli beklentileri varsa böyle kesimler koyma, Kürtleri mücadelesiz bırakma, pasifleştirme, mücadele, direniş iradesini kırma, beklentiye koyma, demokratik siyaseti beklentiye koyma, etkisini, aktivitesini kırma; yapabilirse içeride bir operasyon yapma, DEM Parti içerisinde de, demokratik siyaset içerisinde de yapabilirse, başarabilirse bir parçalanma yaratma, buna teşne olan bazı kesimler varsa, kulak kabartan bazı kesimler varsa onların kafasını daha fazla bulandırma, Kürtlerle karşı karşıya getirme, CHP’yi tamamen teslim alma, kendi hizmetine koyma, muhalefet gücü olmaktan tamamen çıkarma, bu soykırım politikaları etrafında herkesi hizalandırma amacındalar. Oyun budur. Gerçek budur. O tokalaşmanın altında yatan niyet budur. Amaç budur. Bunun çok açık görülmesi gerekiyor.
Devlet Bahçeli’nin, AKP’nin, Erdoğan’ın böyle bir niyeti, yaklaşımı varsa ‘kerem ke’ (buyur) İmralı oradadır. Sizin denetiminizdedir, işkence, tecrit sistemini kendiniz kurmuşsunuz, mutlak bir tecrit uyguluyorsunuz. Yıllardır Önderlikten haber alınamıyor. Şimdi Devlet Bahçeli de istese oradaki tecridi bir saat içerisinde bitirebilir. Çok kirli, çok sinsi bir politika yürütülüyor. Bu da tamamen Kürt soykırımını, politikasını yürütmeden muhalefeti tamamen devre dışı bırakmayı, Kürt halkını tamamen etkisiz hale getirmeyi hedefliyor.”
CHP’ye eleştiri
CHP’nin izlediği politikanın AKP-MHP’nin siyasetine hizmet ettiğini söyleyen Hozat, şöyle devam etti:
“Adeta böyle ekmeğine yağ süren, koltuk değneği olan, geçmişteki rolünü, misyonu sürdüren bir siyaset yürütüyor. Yani öyle ciddi bir muhalefet yaptığı falan yoktur. Giderek de kendisini muhalefet gücü olmaktan düşürüyor. CHP’nin verdiği bütün mesajlar bu anlama geliyor. Yine belli ki bu iktidarın bekası adına CHP’yi de bir bütünen yanına çekmeye çalışıyorlar. Mevcut haliyle de böyle buna açık bir duruş sergiliyor CHP. CHP’nin şimdiye kadar tecride karşı tek bir sözü olmadı. Orada korkunç bir hukuksuzluk uygulanıyor. Ahlaksızca bir siyaset uygulanıyor. İnsanlık dışı bir uygulama var. Bu Türkiye’deki o hukuk dedikleri hukuku ortadan kaldırıyor. Korkunç bir çürüme yaratıyor. Türkiye’deki siyasette, toplumdaki bu çürümenin, kirlenmenin, çeteleşmenin, mafyalaşmanın, fuhuşun, her türlü kirliliğin, çirkinliğin, çocuk cinayetinin, kötülüklerin temel kaynağı bu Kürt soykırım politikalarıdır, işkence-tecrit politikalarıdır. Bu politikalar her türlü kirlenmeye zemin açıyor. Çünkü bu kirli siyasetle kirlileri tasfiye edeceklerini, ortadan kaldıracaklarını düşünüyorlar. Yıllardır, yüzyıldır bunu yürütüyorlar. Bu çeteleri bunun için örgütlüyorlar.
Normalleşme İmralı’dan başlar
CHP’nin tecride karşı, savaşa karşı bu kadar kirlenmeyi yaratan bu politikalara karşı tek bir politikası yoktur. Kürt sorununun çözümüne dönük, barışa dönük tek bir politikası, tek bir sözü yoktur. Normalleşme söylemleri almış başını gidiyor. Normalleşme de AKP-MHP faşist iktidarına, politikalarına hizmete dönüşmüş durumdadır. Eğer bir normalleşme olacaksa, her şeyden önce İmralı’daki işkence-tecrit sisteminin ortadan kaldırılması lazım. Bir normalleşme olacaksa Devlet Bahçeli’nin, Erdoğan’ın, Özgür Özel’in İmralı’ya gidip Önder Apo’yla oturması lazım, görüşmesi lazım. Normalleşme İmralı’dan başlar.”
HABER MERKEZİ