3. Havalimanı’nda direnen işçilere ve ekoloji mücadelesinin sınıf mücadelesi olduğunu bize öğreten Bergama köylülerine saygılarımla…
1997 yılında başlayan Bergama köylülerinin altın madenine karşı yürüttükleri mücadele hala sürüyor. 14 Eylül 2018 günü ekoloji örgütleri, baro, meslek örgütleri temsilcileri, hukukçular, uzmanlar olarak buluştuğumuz ve katıldığımız tarihi dava İzmir 1. İdare Mahkemesi’nde görüldü.
1997 yılının nisanında, içlerinde Rahime Özyaylalı’nın, Hopdediks Dursun Yıldız’ın bulunduğu binlercesi kadın 4000 köylünün işletmeyi işgal ederek başlattığı ekoloji mücadelesi aynı yıl ağustos ayında İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nün işgali ile sürmüştü. Köylüler, meslek ve ekoloji örgütleri; yaşam alanlarına yapılan, tarım alanlarını, ormanları, yeraltı katmanlarını geri dönüşümsüz yıkacak olan, yörede yaşayacak tüm canlıları ve halkı amansız hastalıklara, genetik bozulma uğratacak, yoksullaştıracak, yaşam alanlarını ve geçimlik yaşamlarını ellerinden alacak bu saldırıya karşı başlattıkları hukuk mücadelesini yıllarca sürdürdü. 1992 yılında İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin durdurma ve iptal kararı ise hükümetler tarafından ÇED olumlu kararları verilerek yıllarca yok sayıldı. Maden şirketleri altın ve gümüş elde etmeyi sürdürdü. Siyasi iktidar en son hukuk kararlarının aşılması için çıkarttığı 2009/7 genelgesi ile hukuku yok saymayı sürdürdü.
Eurogold Maden Şirketi ile başlayan Koza Altın Şirketi ile devam eden 25 yıllık bu siyasi ısrar ile şirketler altın ve gümüş elde etmek üzere Bergama’nın altını üstüne getirdi. Madenden çıkarılan ve atık havuzlarında bekletilen atıkların etkilerinin somut sonuçlarının; örneğin her evde kanser vakalarının görülmekte olduğu, atık havuzlarında çözülmüş halde bulunan siyanür, arsenik vd tehlikeli iyonların hava akışkanı ile yağışla, yeraltına sızarak, hayvanlara, bitkilere, toprağa, işçilere, halka yapacağı ve geri alınamayacak olumsuz etkilerin daha fazla sürmemesi için, yıllardır Bergama için mücadele edenler adına İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin vereceği karar tarihi bir karar niteliğindedir.
Yaşamı ve yaşam alanlarını korumak için çeyrek asırdır Bergama Altın Madeni üzerinden sürdürülen bu hadsiz ve işgalci siyasi saldırının durdurulması, siyasi iktidarın yönetim stratejisi haline getirdiği hukuksuzluğa da son verilmesi anlamındadır.
Oldukça önemli ve tarihi bir başka mücadele de İstanbul’da sürmektedir. İstanbul’da binlerce işçi 3. Havalimanı inşaatında yaşadıkları sömürüye karşı direnmekte.
Siyasi iktidarın ve AKP başkanının şovuna ve inadına dönüşmüş 3. Havalimanı projesi Kuzey Ormanları ve Marmara’nın sulak alanları üzerinden sermayeye sunulan yıkım projelerinden sadece birisidir. Hatırlayacağınız gibi 3. Havalimanı projesi, 3. Köprü, Kanal İstanbul ve Yenişehir Rezerv Alanları projesi ile entegre bir siyasi müdahaledir. İstanbul’da sürmekte olan direniş bu siyasi saldırı ve sömürüye karşı 3. Havalimanı işçileri tarafından başlatıldı. Devlet; direnişi sürdüren işçilere ve onlarla dayanışan halklara tüm güvenlik araçları ile saldırdı, onlarca kişi tutuklandı.
Geçtiğimiz aylarda Kanal İstanbul ve Yapı Rezerv Alanları projesinin göstermelik “halkın katılım” toplantısında 3. Havalimanı işçileri gece vardiyasından getirilip emlakçılarla birlikte toplantı salonuna yerleştirilmişlerdi. Yanımızda oturan işçi arkadaşlar patlatma sırasında nasıl tesadüfen sağ kaldıklarını, patlatmalar olurken ölen varsa da bunun duyurulmayacağını ve taşeron sistemi olduğu için hiç bilinmeyeceğini anlatmışlardı.
Bugün o işçiler ölmemek, insanca yaşamak için, güvencesiz çalışma koşullarına ve emek sömürüsüne karşı direniyor.
Biliyoruz ki özgür ve eşit yaşam direnenlerin kazanımları ile örülecektir.
Direnişleri, mücadeleleri mücadelemizdir.