Hrant Dink Vakfı’nın 2009 yılından beri hazırladığı “Medyada Nefret Söylemi Raporları”nın bu yılki konusu çocuklar oldu. Rapor kapsamında 2018 yılı Haziran ayı boyunca Birgün, Cumhuriyet, Hürriyet, Karar, Ortadoğu, Sabah, Sözcü ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan ve “çocuk” kelimesini içeren 2459 haber metni ve köşe yazısı incelendi, çocukların bu haberlerde ne kadar ve nasıl temsil edildiğine bakıldı. Hazırlanan rapor geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşıldı.
Medyada çocuk temsili çocuk hakları açısından oldukça önemlidir. Çünkü temsil ya tüm mekanizmalarıyla birlikte toplumun sahip olduğu çocuk algısını yansıtır ya da yeni bir algının oluşmasında belirleyici olur. Her ikisi de çocuk politikaları açısından anlam taşır. Bu yüzden çocukların medyadaki temsili izlenmesi ve deşifre edilmesi gereken bir alandır.
Sınırlı bir tarih aralığını ele almış olsa da sonuçları oldukça çarpıcı olan raporda, TUİK’e göre Türkiye nüfusunun 28,7’sini çocuklar oluşturuyor. Ancak böylesi büyük bir nüfusa sahip bir grubun medyada benzer bir oranda yer almadığı vurgulanıyor.
İncelenen haberlere bakıldığında ise; eğitim, sağlık, spor, kültür ve sanat, çocuklarla ilgili önemli haber alanlarını teşkil ettiği görülüyor. Bu konular etrafında üretilen haberler, çocukların “gelişmekte olan”, “eksik bireyler” olduğu yönündeki toplumsal kabullere de uygun şekilde, çocukları “öğrencilik”, “gelişme çağındaki genç beden” gibi temsillerle sunuyor.
Rapora göre; yazılı basın, çocukların meselelerine, ancak çocuklara ses vermeyen gözlemler ve genellikle yetişkinlere hitap eden metinlerle değiniyor.
Gazetelerin, çocuklara doğrudan ya da dolaylı olarak yer verdiği metinlerin birçoğunda çocukları dramatik birer öğe olarak sunmaya eğilimli olduğu gözlemleniyor. Haberde daha dokunaklı ya da dikkat çekici bir sunum elde edilebilmesi için, çocukların söz konusu olay ya da durumla ilişkisindeki trajik öğeler ön plana çıkarılıyor. Özellikle siyasi içerikli köşe yazılarında ve haberlerde çocuklar, metinlerde yer verilen siyasi argümanlar için destekleyici unsurlar olarak kullanılıyorlar.
Çocuklarla ilgili haberler ve köşe yazılarının niceliği ve niteliği düşünüldüğünde, medyanın yazarı ya da okuru olarak çocukların gazetelerin hedef kitlesi içinde görülmediği söylenebilir. Yazılı basının çocuklarla ilişkisindeki bu kısıtlılığın yansımaları, medyanın geleneksel ve dijital tüm araçlarında görülüyor.
Rapora göre; çocukların ‘tehlike’ ya da ‘risk’ altında oldukları gerçeği, ‘tehlike’ oluşturdukları algısıyla iç içe geçebiliyor; çocukların içinde bulundukları hak ihlalleri düğümü görmezden gelinerek yeni ihlallere zemin oluşturabiliyor.
Yani çocuk haklarına saygı göstermeyen, ayrımcılık yapan, çocukları nesneleştirerek kullanan, özel hayatlarına saygı duymadan kişisel bilgilerini rahatlıkla yayan, seslerine yer vermeyen, onları hak ve özgürlük sahibi bireyler değil, sadece korunmaya muhtaç, güçsüz varlıklar olarak gösteren medya Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmiş oluyor. Oysa çocuk haklarına saygılı medya mümkün.
Peki ama çocuk haklarına saygılı medya ne demek? Çocuğa saygılı medya; çocuğu koruyan, onu gerçek sorunlarıyla ve potansiyelleri ile görünür kılan, onu fiziksel ya da duygusal olarak incitmeyen, sömürmeyen bir medyanın yanı sıra onların düşüncelerine ve seslerine saygı gösteren ve yer veren bir medya demektir ve rapora göre bu mümkündür. Raporda buna ilişkin; Söz Küçüğün Radyo Programı, Aylık Gazete, Denge Zaroken, Haber Blogu, Erciş’in Genç Sesi, Gazete Eki, Agos Öğrencilerle ve Radyo Şalala gibi örneklere de yer veriliyor.
Şeyma Özkan’ın yanı sıra benim de katkı verdiğim raporda 2016 yılında KHK ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin 2006 yılında gerçekleştirdiği “Eksi 18 Medya Grubu”na da değiniliyor.
“Eksi 18 Medya Grubu”na katılan çocuklar; Murat Çelikkan, İrfan Aktan, Coşkun Aral, Ercan Arslan, Nilüfer Zengin, Kemal Özmen gibi gazetecilerle bir araya gelmiş ve “Benim Medyam” adlı bir bildirge yayımlamıştı. Bu bildirgede yer alan bazı maddeler şöyleydi: “Benim medyam RTÜK’e gerek olmadan kendini kontrol edebilen bir medya olmalıdır”, “Reyting uğruna insanları şiddet içerikli haber, film vb. göstermeyen bir medya olmalıdır”, “Fazla üstünde durulmayan yakın tarihimiz hakkında bize bilgiler verebilen bir medya olmalıdır”, “Çocukların haklarını savunacak bir medya olmalıdır”, “İnsanların düşüncelerini açıkça belirten, doğru haberler yapan bir medya olmalıdır”.
Ne dersiniz? Bu bildirge sizce de hala geçerliliğini sürdürmüyor mu?
Hrant Dink Vakfı tarafından hazırlanan raporun tamamına buradan <https://hrantdink.org/attachments/article/1543/Turkiye-yazili-basininda-cocuklarin-temsili.pdf> ulaşabilirsiniz.