Seçim tarihinin belli olmasından sonra siyasi alan deyim yerindeyse “bit pazarı”na döndü. İttifaklar ve pazarlıklar almış başını gidiyor. Türkiye’nin enflasyon sorunu yetmezmiş gibi bir de siyasi enflasyon devrede. Cumhur İttifakı 90’lı yılların peşinde koşarken o dönemden yeni bir transfer daha yaptı, eli kanlı ve şanlı Hizbullahçıların partisi HÜDAPAR ittifaka katıldı. Hizbullah denince aklıma ilk gelenler, domuz bağı ile öldürme, öldürdüklerinin üzerine beton dökme ve tabi ki Sivas Katliamı. Belleklerimizde bu canice öldürmeler yer etmiştir. Çıkış yeri İstanbul ve yeni alanı Bingöl olmasına karşın, o yıllarda merkez olarak Batman şehrinde devlet tesislerinde askeri eğitim almışlar, simgeleri olan enseye sıkılan “tek kurşun” ile de birçok faili meçhul cinayete neden olmuşlardır. Balık hafızalı bir toplum olduğumuz için bu partilerin geçmişleri konusunda bellekleri tazelemek gerekiyor. “Allah’ın partisi” anlamına gelen Hizbullah din maskesini kullanarak bu cinayetleri işledikten sonra sığındıkları yerler en yakın karakollar olmuştur. Özellikle de PKK’li olarak tanımladığı kişilere karşı devlet desteğiyle cinayetler işlemişlerdir. 92 yılında Özgür Gündem gazetesi çalışanlarını ve 93 yılında da Mardin milletvekili Mehmet Sincar’ın öldürülmesinde de parmakları vardır. Diyarbakır Şehitlik Mahallesi’nde emniyet mahallinden çok uzak olmayan caddede 20 kişilik bir ekip emniyet müdürü Gaffar Okan’ı çapraz ateşe alarak 5 polis ile birlikte öldürdü. Bu suikastın ardından Hizbullah ismi kullanılmaz oldu ama bir müddet sonra Mustazaflar Derneği olarak ortaya çıktı ve silahsız siyasi bir mücadele verileceği belirtildi. Bu dernek “kutlu doğum” haftası etkinliklerinde ön plana çıktı ama kapatıldı. 2012 yılında da Hür Dava Partisi faaliyetlerine başladı.
Bir yerde HDP’ye alternatif bir parti olarak görev yapmaya başladı. Tüzüklerindeki federasyon, özerklik gibi taleplerinin söylemden ibaret olduğu belli. Bu söylemler esasında parti kapatılmasının nedeni olabilecek konulardır. (HDP’ye verilen kapatmalar ve sebeplerini biliyoruz.) HDP’ye alternatif, dini tabanı olan bir partinin bölgede 2018 seçimlerinde %0,31 aldığı oya bakılırsa Cumhur İttifakı’na neden dâhil olduğu daha çok anlaşılır.
Ülkede Hizbullah ile birlikte mafya da bugünlerde aktif bir rol oynamaya başladı. Çakıcı’nın neden tahliye olduğu daha da belirginleşti. Alaattin Çakıcı’nın basın danışmanı Ferhat Aydoğan’ın, Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin ile Maraş’ta görüştüğü basına yansıdı. Jandarma denince akla ilk gelen kişilerden biri de eski Jandarma Genel Komutanı ve MİT Başkanı Teoman Koman. Dolayısıyla JİTEM. Teoman Koman’ın adı sır gibi koruma altında. Susurluk Komisyonu’na çağrıldığında “Onlar kim ki beni çağırıyor, ifade vermem” demişti. Bize başka bir suçlunun da görüşünü hatırlatıyor. JİTEM ve Hizbullah’ın kurucusu olarak anıldı ama açığa çıkmadı. Kirli savaş döneminde en önemli devlet yapılarında bulunan bir kişi ama sırları halen kafaları karıştırıyor.
Eskilerin ve yenilerin işbirliği ile seçimlere giriyoruz. “Ben devletim, nasıl uygunsa öyle davranırım” anlayışı hâkim. Milliyetçilik ve din üzerinden seçim kazanmak temel ilkeleri.
Muhalefet ittifaklarını yaparken çok daha dikkatli olmalı ve yapıcı, bütünleştirici davranmalı. “Mühür kimdeyse” deyimini bir köşeye yazmalı ve ona göre adımlar atılmalı.