Toplumsal endişe, her geçen gün daha da artıyor. Kaynağında temel iki neden var: Geçim ve virüse yakalanmama derdi. Yani ayakta kalma kaygısı. Geçim endişesi son iki yıldır sürüyor. Sağlık meselesi ise yakın bir süreçle başladı! Son bir aylık süreç, geçimle sağlığın birlikte yuvarlanmasına sahne oldu. Hem de birbirini besler vaziyette. Bunu sağlayan motor güç ise belirsizlik hali… Yuvarlanma, ilk pandemiden ölümün yaşandığı 14 Mart’ta sokağa çıkma yasaklarına dair yoğun zirveleşen taleplere hükümetin kulak tıkamasıyla başladı. İş kontrolden çıkınca bu kez önce şehirler arası seyahate yasak geldi. Çözüm olmayınca, 31 ilde hafta sonları sokağa çıkma yasağı ilan edildi. O bile ikilemle verildi. Sonra yasaklar 23 Nisan ile 4 güne, 1 Mayıs ile 3 gün ve 19 Mayıs’la tekrar 4 güne çıkarıldı! Geçim meselesine gelince, ilki çalışma hakkı tanınan ve tanınmayan ayrımı ile başladı; fabrika çalışırken, konfeksiyona yasak geldi. Onu Vergi Beyannamelerinin bildirimindeki ayrım izledi. Kimine 518 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu’na göre beyanname zorunluluğu getirilirken, kimine mücbir sebepten muafiyet hakkı tanındı. Yetmeyince bu kez “kısmı çalışma ödeneği” çıktı. Onda da kimi yararlandı kimisi yararlanmadı. Kaynak meselesinde durum değişmedi. KDV ödemeleri ertelenmedi. Borçlar, çekler, vergiler, kredi borçları için top bankalara atıldı. Onlar da işi maliyete vurdu. Sokağa çıkma yasağında dahi adamı olan dükkânı işletti! Sigortası olan işçiye kısmı çalışma hakkı tanınırken, sigortasız olanlar ortada kaldı. Hibe tohum desteğinde bile 21 il kapsama alınırken, bir o kadarı devre dışı bırakıldı. Avrupa’ya maske ihraç edilirken, ülkedeki maskeler bir türlü dağıtılamadı. Bu tablo bize aslında tek adam sistemini mutlaklaştıran bilinçli bir belirsizlik politikasını işaret ediyor. Ancak bu gidişle aç ölmek korkusu, hastalıktan ölmeyi öteleyecek gibi…
§§§§
Tarlada 2, markette 7 lira…
Covid-19 ile birlikte son 10 günlük sebze meyve, krizin patladığı 2019’un nisan ayına göre daha uygun fiyatlarla satışta. Örneğin, Türkiye’nin en büyük sebze meyve hali olan Antalya halinin fiyatlarını karşılaştırdığınızda da bu görülüyor. Bir yıl önce yani 29 Nisan 2019’da domates: 4.00-5.00, kokteyl (oval): 6.000, sivri biber: 2.60, patlıcan: 1.60, salatalık: 1.20, kabak: 1.70. TL. Bir yıl sonra yani önceki gün, domates, 2.70, domates (oval): 3.50, sivri biber: 1.80, patlıcan: 1.60, salatalık: 2.20. kabak: 1.80 TL. Bu fiyat farklılığı diğer şehir halleri için de geçerli. Farklı fiyat sadece bununla da sınırlı değil. Aynı zaman dilimi içinde de söz konusu. Örneğin, Antalya ile 1 saat mesafedeki Kumluca hali arasında 20 kuruş ile 1.00 TL’ye varan oynamalar var. Hallerdeki fiyatlar üç aşağı beş yukarı böyle. Peki alışveriş yaptığımız marketlerin durumu. Hiç sormayın! Domates ortalama 4.00 TL’den başlıyor pembesi 11.50 TL’ye varıyor. Patlıcan ve biber, ortalama 7.00 TL’den satılıyor. Dün ve önceki gün market ve semt pazarına baktım, fiyatlar böyle. Tere, maydanoz, roka, dereotu ortalama 2. TL’den satılıyor. Soğan demeti: 4 TL, kıvırcık/marul: 4 TL, ıspanak: 4,5 TL… Kuru soğan: 3.00-3.50 ve patates: en az 5.00 TL, limonun kilosu: 12 TL. Özetle bir kilo domates, birer kg. patlıcan, biber, salatalık, soğan ve patates, havuç ile yanına limon ve yeşillik dahi ettiğinizde fiyatı 50 TL’yi buluyor. Asıl soru fiyatlar geçen yıla göre neden düştü? Satışlardaki düşüşte, ihracattaki gerileme etkili ancak asıl neden girdi maliyetleri. En başında da akaryakıt geliyor. 2019 Nisan sonunda İstanbul’da benzin litre fiyatı 6,98, motorinin litre fiyatı ise 6,36 idi. Bir yıl sonra benzinin litresi İstanbul’da 5,12 liraya, motorinin litresi 5,19 liraya indi. Kısaca geçen yıl 100 TL’ye 14 litre benzin alabilirken, önceki gün aynı parayla yaklaşık 19.5 litre benzin aldım. Fark 5.5 litre. Dahası var. dünyada petrol varil fiyatı 15 doların altına indi. Bizde hâlâ yüksek. Çünkü vergi büyüğü akaryakıttan alınıyor.
§§§
4 Mayıs’ı unutma! Bir çıra/çıla yak.
4 Mayıs 1937… Tehcir, tenkil, tedip yani Dersim 37-38 kırım kararının çıktığı tarih. Yok etme kadar yaratılan bilinç kaybı da bir o kadar trajik. 37-38’in gerçek boyutları ne kadar biliniyor şüpheli. Dersim’in bugün içinde bulunduğu durumun bundan bağımsız olması düşünülemez. Hedeflenen de bu değil miydi? İnanmıyorsanız “gayet gizli” ibareli “Tunceli Tenkil Harekatı’na dair Bakanlar Kurulu Kararı”na bakalım: “Bu defa isyan etmiş mıntıkadaki halk toplanıp başka yere nakil olunacaktır. Ve bu toplama ameliyesi de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak hem bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik (2000) kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır. Mülahaza: Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür. Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çalışmak lazımdır.” Xo wira meke!!!