Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Documentarist Belgesel Film Festivali bir kez daha Türkiye’den ve dünyanın pek çok ülkesinden belgesel filmlerini seyirci ile buluşturdu. Çok kıt olanaklarla yapılan bu festivalin, belgesel sinemanın gelişimine, üretimine ve seyirci ile buluşmasına yaptığı katkı çok büyük. Zaten sinemalarda gösterim olanağı olmayan belgesel filmler, ana akım festivallerde de çoğu zaman bir süs ögesi muamelesi görüyor. Böyle bir mecrayı açtıkları ve inatla sürdürdükleri için bütün Documentarist ekibini kutlamak gerekiyor. Ne yazık ki Türkiye’de olmamam sebebiyle içerik olarak festivali takip edemediğim için detaylı bir yazıyı festival filmlerini inceledikten sonraya bırakmak zorundayım.
Bir başka belgesel film festivali, Documanterist ekibiyle de zaman zaman ortaklaşan ve Amed’te yapılan Filmamed Belgesel Film Festivali de oldukça önemli bir festival. Ne yazık ki bölgede yaşanan koşullar, kayyumlar nedeniyle bütün maddi ve lojistik desteklerin kesilmesi, festival ekibinin baskı, gözaltı, tutuklamalara maruz bırakılması, ekonomik kaynağın çok kısıtlılığı nedeniyle Filmamed istikrarlı bir şekilde yoluna devam edemiyor. Bazen iki üç yılda bir yapılabiliyor. Ama Filmamed ekibi de bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen festivali terk etmiyor, olanak yarattıkça bu festivali bir şekilde gerçekleştirmenin yolunu buluyor. Bu emek elbette çok değerli. Bir festivali oluşturmak, geliştirmek ve devam ettirmek, hele bu bağımsız bir belgesel film festivali ise, hele Kürt coğrafyasında ise imkansıza yakın bir iş yapılıyor demektir.
Filmamed Belgesel Film Festivali, yerel yönetimlerden destek alabildiği dönemlerde bölgede belgesel film üretimine de çok büyük katkılar sunmakta, genç belgesel filmcileri destekleyerek belgesel sinemanın, kurmaca sinemanın gölgesinde kalmasına izin vermemekteydi. Filmamed Belgesel Film Festivali’nin desteği ile çekilen ya da festivalde gösterilen filmlerin seçimine bakıldığında belgesel sinema kurmaca sinema ayrımının ortadan kaldırılmasına, bu ayrımın tartışmaya açılmasına da önemli bir katkı sunduğunu düşünüyorum. Ben belgesel sinemanın gerçekle bağının, kurmaca sinema üretiminden yahut herhangi başka bir sanatsal yaratımdan daha fazla gerçeğe sadık olduğu ya da olması gerektiğini düşünmüyorum.
Gerçeğin ne olduğu ve gerçeğe bağlı kalma meselesi, nereden bakıldığına göre son derece tartışmalı bir mevzu. Sanat ile gerçek yahut gerçeklik arasındaki bağı belirleyen, belgesel sinema, kurmaca sinema, edebiyat ya da müzik gibi hangi sanat dalıyla estetik yaratımı gerçekleştirdiğiniz ile değil nasıl bağ kurduğunuz ile ilgilidir. Sanatın gerçekle kurduğu ilişki sanatçının nasıl sorusuna verdiği cevap ile ilgilidir yani. Bugün kurmaca belgesel ayrımı özellikle belgesel sinemacılar tarafından ciddi olarak tartışılmakta ve bu ayrımın anlamsızlığı ortaya çıkarılan üretimlerde gösterilmektedir. Umarım Filmamed Belgesel Film Festivali, güçlü bir şekilde yoluna devam eder ve biz de bu tartışmaları bu vesileyle güçlü bir şekilde sürdürebiliriz.