Huyumuz kurusun, beleşçiyiz vesselam. Bu beleşçilik padişahımızdan bakkalımıza kadar huy olmuştur.
Geçen gün Tercüman gazetesinin 1001 eser arasında iftiharla bastırdığı Oruç Bey tarihini okudum. Allahım yarabbim, ne iftihara değer bir eser o! Alibaba’nın Kırk Haramileri gibi bir şey. Yerimiz dar, bir-iki örnek vereyim:
“Polina diye bir hisar vardı. 5. Murat Gazi hisarı alamadı. Dua etti. Hisar kendiliğinden yıkıldı. Sultan Murat Gazi, Lala Şahin’i gönderdi. Hisardaki esirleri ve malları toplayarak getirdi…” “Sonra Sultan Murat, Eflak iline sefer etti. Tuna’yı geçti. Akın verdi, yani soygun ve talana izin verdi. Büyük doyumluluklarla (yani zengin soygun malı ile) geldiler. Gelip Edirne’de oturdu. Hicri 826. Miladi 1423.”
Gelelim zamanımıza. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kıbrıs Rumları İngiliz idaresine karşı başkaldırdılar. Şefleri Başpiskopos Makaryos idi. Öldüler, öldürdüler. Makaryos hapsedildi. Sürgüne gönderildi. Ama adadaki kozmopolit, çoğu dönme Müslüman ki onlara Türk diyoruz. Hiç ses çıkarmadılar. İngiliz üs ve alanlarında işçi olarak çalıştılar.
Bu Rum-İngiliz mücadelesi 1955’e kadar sürdü. Sonra İngiltere bizim akıllı Başbakanımız Menderes’e şöyle bir fit verdi: “Eğer siz Rumlara bir hak verirseniz, biz de isteriz deyin!” Yani eğer siz Rumlara hak vermezseniz biz de istemeyiz. Ve böylece bir curcuna başladı. Hâlâ da sürüyor.
Bizim paşalar ve onların maşa piyonları Anavatan Cumhuriyetimizi berbat etmişler. İstiyorlar ki, dışarıda hayali ve gülünç cumhuriyetler kursunlar. Arkadaşların gözünde beleşçi kahramanlar olsunlar. İşte KKTC bunlardandır ve milli kahramanımız da Kıbrıs Fatihi Bülent Ecevit’tir.
Şimdi de Kuzey Irak’ta beleş bir Türk Cumhuriyeti peşine düşmüşler. 1920’den bugüne kadar Kürtler Kuzey Irak’taki vatanları için canla başla Araplara karşı mücadele ediyorlar. Örneğin Şeyh Mahmud-i Berzenci ve Baba Barzani gibi. Bugün dahi oğul Barzani ve Celal Talabani aynı uğraş içindeler.
Ama oradaki Türkmenler kıllarını kıpırdatmıyorlar ve hiçbir zaman da kıpırdatmamışlardır. Daima Araplarla flört etmişlerdir. Ama şimdi yine beleşçi huyumuz tepkili. “Efendim madem ki Kürtlere hak veriyorsunuz; biz de isteriz!” Baş üstüne efendim. Kerkük sizin olsun. Hazır boru hattı da varken. Petrolü Türkiye’ye akıtın, ondan sonra da gel keyfim gel…
Yaşasın beleşçilik!
———————-
14 Temmuz 1991