Haydi bakalım muhalifim diyen partiler, DEM Parti’ye bakın ve hizaya gelin.
Eğer belediye kazanmayı değil de, AKP-MHP iktidarını azınlıkta bırakmayı asıl hedef sayıyorsanız, DEM Parti ne yapıyorsa onu yapın.
DEM Parti ne yapıyor?
Birincisi AKP-MHP iktidarını azınlıkta bırakmak için kendi seçmenlerini seferber ediyor. Biz DEM Partili adayların sokak sokak gezilerinin hızına yetişemiyoruz. Var güçleriyle kendi seçmenlerini harekete geçirmekle kalmıyor, geçen seçimlerde Erdoğan’ın dindar Kürt seçmenden aldığı oyların yönünü değiştiriyor. Siz de üç beş yerde kazanacağız diye on onbeş yerde oy kaybedecek laflar edeceğinize Türkiye çapında oylarınızı arttırmaya çalışın. Önümüzdeki etap belediyecilik değil, demokrasiciliktir.
İkincisi, DEM Parti alanları dolduruyor. Bunun önemi açık: Bu seçimde eğer diğer muhalif partiler de iktidarı azınlığa düşürmek için var güçle çalışırsa, Erdoğan-Bahçeli ikilisi azınlıkta kalacak ve azınlıkta kalan bu iktidar planladığı ekonomik saldırıya ve Irak ile Suriye topraklarından 45 bin kilometre karelik toprağı işgal etmek için Türkiye’yi savaşa sokmaya kalkışamayacak. Meşruiyetini kaybeden bu iki konuda tek adım atamaz. Çünkü meşruiyetini kaybeden iktidara karşı, Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri “dur” diyecek. DEM Parti “dur” diyecek güçleri Newroz alanlarında gösterdi. Siz de gösterin. Eğer vurguncu, mafyoz sermayenin işbirlikçisi değilseniz böyle yaparsınız. Eğer ABD’nin Türkiye’yi önce Irak’a sokuşturup, ardından İran’la savaşa tutuşturmasına karşı iseniz böyle yaparsınız. Yapmazsanız, ABD emperyalizminin işbirlikçisi olursunuz.
Üçüncüsü, sizi bir hayli aşıyor. DEM Parti hem ekonomik krizden çıkışın, hem de savaş bataklığına sürüklenmekten kurtuluşun, dolayısı ile hem halk refahının, hem barışın, hem de demokrasinin çözüm yolunu gösteriyor. İhtilalden, sabotajdan, şiddetten filan söz etmiyor. Anlamı büyük, hayata geçirilmesi çok ama çok basit bir talepte bulunuyor: Öcalan’a özgürlük. Uyduruk yargının verdiği ceza, “umut hakkı” ilkesi temelinde dolmuş. Çeyrek asırdır hapiste. Öcalan Türkiye için tehlike değil. Devletin bir ara kabul ettiği, o nedenle şimdiki Dışişleri Bakanı’nın “sayın” diye hitap ettiği Öcalan ünlü Diyarbakır Newrozu’nda silahlı yoldan barışçı yola geçiş sürecini başlatmış. Silahlı bir ayaklanmanın önderi olarak hüküm yemiş, şimdi ise barışçı mücadelenin, üstelik dünyanın da böyle dediği önderi. İmralı kapısını açarsanız ne yapacak? Barış yapacak. O halde ne diye tutuyorsunuz? Kararnamelerle ülkeyi yönetiyorsunuz ya, sonuçlarını herkes yaşıyor. O kararnamelerle ekonomiyi batırdınız, demokrasiyi diktatörlüğe çevirdiniz. Ülkeyi Üçüncü Dünya Savaşı’na SİHA’larınıza güvenerek soktunuz. Şimdi o SİHA’lar Karayılan’ın açıklamasıyla dut yemiş bülbüle döndü. Kurtuluşunuz tek bir imzaya kaldı. Erdoğan bir kararname imzalasın, İmralı kapısı açılsın. Muhalifseniz Erdoğan’dan, o gururuna yedirmiyorsa, İmralı kapısının anahtarını isteyin.
Dördüncüsü, siz güya diplomasi yapıyorsunuz. Gittiğiniz her ülkeden PKK’ye karşı savaşta yardım istiyorsunuz. KDP’yi AKP-MHP’nin koalisyon ortağı yaptınız. Irak devletini zorluyorsunuz. İran’la ileride kozunuzu paylaşmadan önce Kürtleri aradan çıkarmak için olmadık taklalar atıyorsunuz. Muhalifler neye karşı muhalif? Devletinizin diplomasisi savaş hazırlığı yapıyor. Hazırlandığı savaşın ucu nükleer bölgesel savaşa açılıyor. Bir tanesi patlasın, ülkemizin topraklarında ot bitmez. Keçiler bile açlıktan ölür. Ne yapabilirsiniz? Siz savaş-barış meselesinde hiçbir şey yapamazsınız. Kuyruğunuzu devlet kapmış. Ama bir şey yapabilirsiniz, Öcalan’a özgürlük diyen DEM Parti’ye düşmanlık etmeyin. Bunu yaptığınız zaman ve eğer AKP-MHP iktidarını azınlığa düşürdüğünüz gün, DEM Parti’ye destek veren halk İmralı kapısını parçalar.
O zaman ne olur? Artık tekrarlamaktan usandım. Öcalan çıkar. Elli milyon Kürt halkı onun etrafında ulusal birliğini kurar. (Barzani ya halkının iradesine boyun eğer ya da Ankara’ya kaçar). Yalnız sivilleri birleştirmez. Üç-dört yüz binlik silahlı Kürt öz savunma güçleri de birleşir. Üstelik “hava savunma sistemi” de var. Bu seçimde azınlığa düşecek olan iktidar, bu gücün karşısında siyah savaş bayrağını indirir, bembeyaz, ak mı ak barış bayrağını çeker. O çektiği zaman Irak da, Suriye de, İran da savaş dışı olur. Yani Öcalan tek kurşun attırmadan Üçüncü Dünya Savaşı’nı başladığı ve sürdüğü yerde sona erdirir. Çünkü bu dört devlet savaştan çekildiği zaman, hiçbir küresel devlet “savaş vekaleti” vereceği tek bir devlet bile bulamaz. Barış olur.
DEM Parti ne yaptığını biliyor.
Ey muhalif partiler, siz ne yaptığınızı biliyor musunuz?