Derya Doğan
Çoğunluğu Suriye ve Irak’tan gelen, aralarında Somali ve Afganistanlıların da olduğu binlerce mülteci, Polonya Belarus sınırında, bir yandan açlıkla mücadele ederken, diğer yandan dondurucu soğuğa karşı hayatta kalma savaşı veriyor.
Yemek ve barınacak yer bulamayan mültecilerden, resmi olmayan rakamlara göre en az 10’u açlık ve hipotermi (donma) nedeniyle hayatını kaybetti. İnsani yardım grupları ve gazetecilerin girişine izin verilmeyen Polonya-Belarus sınırındaki duruma ilişkin, Almanya gazetesi Bild, yaşanan insanlık dramının arkasında Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanı sıra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğunu iddia etmiş, her üç liderin, mültecileri, AB’nin yaptırımlarına karşı silah olarak kullandığı belirtilerek, mültecilerin hava yoluyla Moskova, İstanbul, Antalya, Hewlêr ve Şam’dan Minsk’e taşındığı öne sürülmüştü.
Belarus muhalefeti ise, ülkeyi şiddet ve baskıyla yönetmeye çalışan devlet başkanı Lukaşenko’yu, mülteci krizinin baş sorumlusu olarak görüyor. Muhalefetin “diktatör” olarak adlandırdığı Lukaşenko’nun, Belarus’ta yarattığı siyasi krizin üzerini, mültecileri kullanarak örtmeye çalıştığı belirtiliyor.
‘İçerideki siyasi kriz sebep oldu’
2020 Belarus devlet başkanlığı seçiminde aday olan Belaruslu insan hakları aktivisti ve Belarus muhalefet lideri Sviatlana Tsikhanouskaya’nın danışmanı Franak Viačorka, sınırda yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mülteci krizinin arkasında Lukaşenko rejiminin politikaları olduğunu söyleyen Viačorka, şunları aktardı: “Bu insani krize, 2020’deki hileli seçimler ile Lukaşenko rejiminin büyük baskısı ve aktivistlere yönelik organize ettiği işkencelerle başlayan siyasi kriz sebep oldu. Şimdi Lukaşenko, odağı, içerdeki siyasi sorunlardan, mülteci krizine çevirmeye çalışıyor. İnsanları Orta Doğu’dan Polonya sınırına taşıyan bu proje, tamamen Lukaşenko tarafından tasarlandı ve yönetildi. Elbette hava yolları, turizm şirketleri, konsolosluklar, kolluk kuvvetleri gibi birçok aktör var. Bu yüzden nasıl organize edildiğini çözmek oldukça karmaşık. Ancak arkasındaki başlıca beyin takımı Lukaşenko rejimi.”
‘Türkiye, Lukaşenko’ya yardım etmemeli’
Mültecilerin sınıra taşınma sürecine de değinen Viacorka, göç eden insanların çoğunun İstanbul üzerinden geldiğini hatırlatarak, Belarus’un devlet destekli havayolu şirketi Belavia’nın da Türk Hava Yolları (THY) ile bu uçuşlara katıldığını belirtti. THY’nin, tartışmaların ardından aldığı Irak, Yemen ve Suriye’den yolcuları taşımayı durdurma kararına da değinerek, “Belli ülkelerden yurttaşları Türkiye uçuşlarında kabul etmeme kararı doğru bir karar. Türkiye bu işin bir parçası olmamalı ve Lukaşenko’yu yardım etmemeli. Bu zalim oyunu oyun, iktidarda daha uzun süre kalmaya yardım etmek için oynanıyor” dedi.
‘Türkiye Belarus’un dostu olabilir ama şimdi değil’
İnsan kaçakçılığı projesinin de dahil olduğu provakasyonda Avrupa Birliği’nin, Lukaşenko’ya yardım eden şirketler, kurumlar ve insanlara yaptırım uygulamayı tartıştığını da belirten Viačorka, “Diğer şeylerle birlikte Türk Hava Yolları da insanları taşıyarak buna dahil olduğu için tartışılıyor. Ancak bildiğimiz, Türk Hava Yolları tutumunu değiştirdi. Artık uçuşlarına bu yolcuları almayacaklar. Bu birinci adım. Elbette Türkiye’nin Belarus hükümetiyle hiçbir projeye, organizasyona dahil olmasını istemiyoruz. Türkiye, Belarus’un büyük dostu olabilir ama şimdi değil. Şu anda rejimle uçuş, ticaret, yatırım gibi herhangi bir iş birliği iyi ve faydalı olmayacaktır. Türkiye Lukaşenko’ya karşı genel tutumunu değerlendirmelidir. Bence Türkiye, Avrupa Birliği’nin, Lukaşenko rejimini kontrol altına alma çabalarına katılmalı.”
‘Rejimin kırılganlığının göstergesi’
Lukaşenko’nun geri atmaktan başka bir seçeneği olmadığını dile getiren Viačorka, bunun birkaç ay içinde gerçekleşebileceğini söyledi: “Baskının şiddetlenmesi ve mülteci krizi, rejimin güvensizliğinin ve kırılganlığının göstergesi. Dışarıdan ve içeriden yeterince baskı görürseniz, geri adım atmaktan başka şansınız kalmaz. Bunun nasıl ve hangi yollarla gerçekleşeceğine ilişkin birçok senaryo var ama yıllar değil aylar içinde olacağını düşünüyorum. Bu dönem, tam da en hassas ve kırılgan dönem.”
‘Mülteciler Lukaşenko’ya neden inansın?’
Mültecilerin Belarus’a gelmek istemesinin özel bir sebebi olmadığını, daha çok Almanya’ya ve Avrupa Birliği’ne gitmek istediklerini düşündüğünü ifade eden Viačorka, Belarus’taki mevcut duruma değinerek, şunları söyledi: “Lukaşenko’nun kendilerine yardım edeceğini düşünmeleri büyük bir hata olur. Haberleri okumalılar, buradaki durumu takip etmeliler. Belarus’ta binlerce insanın dövüldüğünü, tutuklandığını bilmeliler. Neden Lukaşenko’nun aynılarını kendilerine de yapmayacağına inansınlar? Şu anda birçoğu sınırda donuyor ve ne yazık ki onlara yardım edebilecek hiçbir insan hakları örgütü yok. Sınırda çok sayıda kişi öldü ve durum giderek kötüleşiyor.”
‘Daha fazla kurban istemiyoruz’
Sınırdaki durumu şiddetlendirecek herhangi bir ihtimalin engellenmesi gerektiğini belirten ve “Daha fazla kurban istemiyoruz” diyen Viačorka, sözlerini şöyle tamamladı: “Elbette provakasyon ihtimali var. Lukaşenko’nun askerleri, Polonyalı askerleri, mültecilerle kışkırtmaya çalışıyor. Mültecilerin, elçilik üzerinden yasal yerleştirmeye başvurması ve Birleşmiş Milletlerin onlar için sığınma teklifinde bulunması iyi bir çözüm olacaktır. Bu çözüm için bir adım olabilir çünkü anladığım kadarıyla birçoğu geri dönmeyecek.”