Amerikan Ermeni Asamblesi’nin Kafkasya Uzmanı Aline Ozinian, Karabağ jeopolitiğine dair sorularımızı yanıtladı
Mehmet Ali Çelebi
Dağlık Karabağ Savaşı katmanlaşınca Ermenistan yönetimi sık sık Rusya’ya destek çağrısı yaptı. Moskova’da yapılan Karabağ ateşkesi bozulduktan sonra Rusya Başkanı Putin Rossiya 1 TV’ye demecinde, ilkelere değil pragmatizme bağlı olduğunu gösterip durduğu noktayı özetledi: “Büyük politikada dost diye bir şey yoktur. Olmamalı. Büyük politikada, siyasi görevini yürüten herhangi birinin temsil ettiği devlet ve halkın çıkarları vardır. Bir ülkeyi temsil eden kişinin öncelikle o ülkenin çıkarlarını düşünmesi gerekir.” (Sputnik Türkçe/12 Ekim 2020) Ancak İran’ı başta olmak üzere diğer Kafkas cumhuriyetleri de tehdit edecek İhvan-Selefi ateşiyle oynanması Rusya’yı, Türkiye’ye makas değiştirtmeyecek alaşımda ‘kısmi strateji değişikliği’ne zorlayacak görünüyor.
Röportajın bu bölümünde Ermenistan’da yaşayan Amerikan Ermeni Asamblesi’nin Kafkasya Uzmanı Aline Ozinian, Rusya’nın pozisyonunu, ABD’nin İskandinav Barış Gücü önerisine Vladimir Putin yönetiminin reaksiyonunun ne olabileceğini, Paşinyan’ın Putin’e mektubunu, Madrid Prensipleri ve 5+2 rayonu meselesini değerlendirdi.
- Rusya’nın Temmuz 2020 Tovuz Savaşı’nı araya girmeyerek izlemesi gibi 27 Eylül’de başlayan savaşı da izlemesi nasıl okunmalı? Vladimir Putin yönetimi punduna getirip Suriye ve Libya’daki gibi Karabağ’da da askeri üsler mi kurmak istiyor?
Türkiye’deki uzmanlar ne kadar sağlıklı değerlendiriyor bilmiyorum ama Rusya başından beri çok ölçülü bir siyaset izledi Karabağ sorununda. İlk önce şunu ayırmak lazım. Karabağ derken ne anlıyoruz. Bir, 80’lerin sonunda popülasyonunun yüzde 80’inin Ermenilerin oluşturduğu bir Karabağ bölgesi var. Bir de bunun etrafında 7 rayon dediğimiz farklı bölgeler var. Ki bu 7 rayonda Ermenilerin popülasyonu ilk bahsettiğimiz bölge gibi çoğunlukta değil. Yani bu bölge Karabağ’ın güvenliğini korumak için bir tampon bölge olarak düşünülmüş. Ve bu yüzden buradaki Azerbaycanlılar çıkarılmış. Benim bahsettiğim Karabağ Ermen popülasyonun, o dönem yüzde 80 şu an yüzde 100 olduğu bölge. Şimdi bu bölgenin kaderi konusunda Rusya çok net. Rusya içerde yaşayan Ermenilerin bu bölgede kalmasını istiyor ve bu bölgenin özerk olmasını istiyor. Aynı Gürcistan bölgesinde özerkliğini elde eden Osetya ve Abhazya gibi. Yani tırnak içinde ayrılıkçı bölgelerin ayrılmasından yana Putin. Yedi rayon hakkında tabii ki farklı planları olabilir. Bir Lavrov Planı var biliyorsunuz. Karabağ’a bir statü verilmesinin akabinde 7 bölgenin Azerbaycan’a iade edilmesi üzerine kurulu bir plan var. Bu planı hayata geçirmek istiyor olabilir Putin yönetimi. Aslında sorunun nihai çözümü de böyle olacaktır, masada olacaktır. Ermeni tarafı da çoğu zaman üstü kapalı olarak “bu bölgeler zaten pazarlık için tutulan bölgelerdir” demiştir. Gidip görseniz anlarsınız zaten tek bir ağaç bile dikilmemiştir. Sanki iade edilmesi için -tabii ki şartlar uygun olduğu zaman- elde tutulan bölgeler.
Karabağ’da askeri üs mü kurmak istiyor Putin? Askeri üs çok iddialı olabilir. Belki kendi askeri gücünü Rus Barış Gücü askerlerini sokmak isteyebilir. Rusya’nın savaşı izlemesinde bir tuhaflık yok. Rusya yüzde 100 Ermeni tarafı değil. Zaten kendileri de bunu birçok kez açıkladılar. “Biz Azerbaycan’la, Türkiye’yle, Ermenistan’la farklı dinamikler üzerine kurulmuş ilişkileri olan bir ülkeyiz” dedi Putin. Açıkça savaşa müdahil olmayacaktır Rusya. Biraz seyredecektir. Yani kim kazanıyor diye seyredecektir. Kaybeden tarafa güç vermek istemeyecektir Putin. Rusya’nın Ermenistan’a verdiği askeri yardım savaşın 20. gününden sonra başladı. Savaşın 20. gününde neyi anladılar? Ermenistan’ın Azerbaycan’ı yüzde 100 olmasa da geri püskürtebildiği ortaya çıktı. Yani uluslararası ilişkiler açısından herkes güçlü olana yatırım yapmak istiyor. Eğer dördüncü günün sonunda bütün Azeri ordusu Karabağ’a girmiş olsaydı tabi ki Putin’in de tutumu farklı olacaktı. Bu anlamda Putin’in savaşı izlemesini normal görmeliyiz.
Ama diğer taraftan da üstü kapalı olarak, belirli bir süre sonra Ermenistan’ın Azerbaycan’ı püskürtebildiğine inandıktan sonra Ermenistan’a yardım yaptığını da kaydetmeliyiz. Ve tabii ki Putin’in bu işin sonuçta masada çözülmesini arzu ettiğini de vurgulamamız gerekiyor. Şöyle bir şey eklemek isterim izin verirseniz. İlk defa böyle büyük bir savaş, ilk defa böyle büyük hacimli bir savaş oluyor. Ama bu savaş sırasında bir şeyler daha oldu. Örneğin her ne hikmetse çatışmanın ilk anında TRT canlı yayın yapabildi bölgeden. Yani Azerbaycan sınırından. Yani orda bir basın grubu vardı mesela. Ve onun orda olması “saldırgan Ermeni” imajını yandaş basın aracılığıyla Türkiye halkına aktarmada çok büyük rol oynadı. Zaten uzun süredir negatif bir algı haline gelmişti Ermeniler. Tüm bunları “Saldırgan Ermenistan, saldırgan Ermeniler, işgalci Ermenistan” diye bir araya getirip “eski düşmanı” çok iyi modifiye etti Erdoğan rejimi. Çok güzel hortlatabildi. Zaten biliyorsunuz Ermeni nefreti Türkiye’de çok geniş tabanı olan bir nefret. Her alandan dindar olsun, solcu olsun, muhafazakar olsun her alanı ve herkesi konsolide edebilen bir nefretti. Ve bununla birlikte zirveye ulaştı. Bir anlamda da Türkiye böylece kendisine yeni bir iç ve dış düşman yaratmış oldu.
Şuşi ve Laçin Koridoru…
- Bakanlar Moskova’ya çağrıldı. Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Zograb Mnatsakanyan ve Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un Moskova üçlü masa toplantısından 10 Ekim 2020 öğle itibariyle ateşkes çıktı. Uyulmadı, 18 Ekim’deki ikinci ateşkese de uyulmadı. 20-21 Ekim’de iki dışişleri bakanı yeniden Moskova’ya gitti, ardından ABD’ye gittiler. 26 Ekim’de ABD görüşmelerinden üçüncü ateşkes çıktı. Üç ateşkese rağmen neden kalıcı ateşkes, barış yapılamadı?
Üçüncü ateşkes de geldi Amerika tarafından. Ateşkes nelere bağlı? Şunu anladık, ateşkes önayak olan ülkelere bağlı değil. Çünkü ilk başta Lavrov önayak oldu. Daha sonra Macron önayak oldu. Şimdi de Trump önayak oldu. ve hiçbirinin ateşkesi işlemiyor. Neden işlemiyor? Çok can kaybı var. İki taraftan da çok can kaybı var. Ermenistan verilerine göre 1100 asker hayatını kaybetti, sivil kayıplar da var. Azerbaycan tarafından hiçbir sayı söylenmiyor. Ermenistan resmi kaynaklarına göre 6500’ün üzerinde asker kaybı olduğu söyleniyor. Sivil toplum örgütlerinin raporlarına göre 4500 asker kaybı olduğu söyleniyor. Asker kaybı dışında büyük bir maddi kayıp var. Durmadan Bayraktar İHA’lar düşürülüyor. Tanklar bombalanıyor. Şunu demek istiyorum: 26 senedir bütün paranızı yatırdığınız silah-ekipmanlar tahrip oluyor. Ve söylemeseniz de, insanlara kendi tabirleriyle şehit haberleri gidiyor çocuklarıyla ilgili. Bunu sizin rasyonalize etmeniz gerekiyor. Bunu rasyonalize etmek de nedir “toprak aldık” demektir. Şunun için söylüyorum: Ateşkes nelere bağlı? Azerbaycan için söylüyorum, ateşkes çok toprak alabilmeye bağlı. Azerbaycan’ın bu durumda masaya oturması makul değil. Şu açıdan, çok büyük kaybınız var. Yani en azından Azerbaycan için büyük önem atfedilen Şuşi şehri ya da Laçin Koridoru bugüne kadar alınmış olmalıydı. Bu kadar zarara karşılık kritik konumların alınmış olması gerekiyordu. Alınamadı. Tabii ki bur durumda Aliyev’in masaya oturması ve ateşkese razı gelmesi… Halkı kendisine sorar: ‘Biz bu kadar zararı niye verdik eğer sen bu pozisyonunla ateşkes yapacaksan. İlerleyemeden niye masaya oturduk.’ Yani ateşkes Azerbaycan’ın ilerlemesine bağlı. O da arzu ettiği ilerlemeyi sağlayamıyor.
- Putin’in Türkiye de dahil AGİT Minsk Grubu’ndaki birçok ülkenin masada olması gerektiği açıklaması oldu…
O AGİT dahilinde Türkiye’nin masada olmasına dair bir çağrı. Yani Türkiye’nin kafasındaki masada olma planı değil o. Son görüşmede Fransa, Amerika ve Rusya’nın masada olacağı söylendi. Türkiye gibi başka ülkeler de var AGİT üyesi. O formatta zaten hakkı var Türkiye’nin masada olmasının. Ama bu formatın değişeceği anlamına gelmiyor. Türkiye’nin istediği role sahip olması anlamına gelmiyor.
İskandinav Gücü mü Rus Gücü mü?
- Rusya ile Ermenistan arasındaki 1992-2002 yılları arası şekillenen Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü anlaşması dile getiriliyordu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın ekim ayının son günü resmi talebi oldu Putin’e yazdığı mektupla. Mektupta 29 Ağustos 2006 tarihli Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşması vurgusu vardı. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın, “Doğrudan Ermenistan topraklarında çatışmalar yaşanması halinde Rusya gerekli bütün desteği verecektir” açıklaması oldu. Nasıl okumak lazım, nereye varır?
Ermenistan Başbakanı Paşinyan Rusya’ya mektup yazdı ve ‘Sizin bize vereceğiniz desteğin sınırlarını çizebilir miyiz? Bize ne kadar destek olacaksınız’ dedi. Çünkü sorun gittikçe büyüyor, can kayıpları çoğalıyor. Türkiye’nin desteklediği Azerbaycan’ın ne yapacağını öngöremiyor Ermenistan. Yani Ermenistan’a da bir saldırı olabileceği konuşuluyor. Çünkü F-16’lar Ermenistan sınırında uçuyor. İHA’la, SİHA’lar gözlem yapıyor. Bir gerginlik var. Bu açıdan bir mektup yazıldı Putin’e. Sizin de takip ettiğiniz bir cevap geldi Putin’den. Putin’in bu anlattığı 5+2 bölgelerinin Azerbaycan’a devri olasılığı vs Lavrov Planı dediğimiz plan. 2007’de konuşulan Madrid Prensipleri dahilinde de tartışılmış birşey. Yani Aslında bugün Putin’in dediğinde yenilik yok. Tekrar hatırlatıyor Putin ve Ermenistan’a şu sözü veriyor, ‘Kolektif Güvenlik Antlaşması gereği Ermenistan hedef alınırsa biz Rusya olarak müdahil olacağız.’ Bu da aslında yeni bir söz değil. Bu şu demek: ‘Türkiye destekli bir Azerbaycan, Ermenistan’a operasyon yaptığı zaman karşısında Rusya’yı bulacak.’ Bu zaten Kolektif Güvenlik Antlaşması gereği bildiğimiz bir gerçek. Ama tabi bunun bugün Putin tarafından söylenmesi bir anlamda da Türkiye’ye bir mesaj. Yani ‘Siz Ermenistan’a karşı bir girişimde bulunursanız karşınızda bizi bulacaksınız’ demek.
Gelişmeler nereye varır? Şuna varır: Pazarlığa varır. Yani artık masaya oturup haritayı önlerine koyar taraflar ve bir nihai sonuca bağlanır. Ki bu nihai sonuca varılması gerekiyor. 26 yıldır bir ateşkes var ama, hep diyoruz ‘ateşkes barış demek değil. Ateşkes çözüm demek değil.’ Çözülmesi hayırlı olur diye düşünüyorum. Kafkaslara bir sürü donmuş sorunlar var. Karabağ da bunlardan biri. Sorun böylece nihai çözümüne ulaşabilir. Esas olan Karabağ’a statü verilmesidir. Türkiye ve Azerbaycan’ın söylemlerine baktığımızda bırakın statüyü 90’lı yıllarda yüzde 80’inin Ermeniler tarafından oluştuğu, yani 7 rayon dışındaki Karabağ’ın bile Ermenilerde kalmasına tahammül yok. Herşeyi istiyorlar. Bu söylemlerden sonra pazarlığa girişirler mi? Çok mümkün değil. İstenen askeri ilerleme sağlanamadı, kafalarında Laçin’i almak vardı, kafalarında Şuşi’yi almak vardı. İkisinin de çok büyük anlamı var Azerbaycan tarafı için, Türkiye için. Buraların alınamaması, askeri olarak yenilgiye uğramaları onları masaya ikna edecek kadar ağır bir yenilgi midir, ya da onlar ağır yenilgiye rağmen yine de ilerlemeyi mi kafalarına koymuşlar bunu sadece kendileri biliyorlar. Azerbaycan’ın da Türkiye’nin de genel dış politikalarında zaten akılcı davrandıklarını söylemek mümkün değil. O yüzden rasyonel olarak iki ülkenin ne karar vereceğini söylemek gerçekten mümkün değil. Çünkü kendileri rasyonel değil, verdikleri kararlar rasyonel değil.
Amerikalılar tarafından ortaya atılan İskandinav Barış Gücü gündeme geldi. Şimdi bu dışarıdan bir Barış Gücü’nün girebilme olanağı Rusya’yı büyük ölçüde rahatsız edecektir. Buna karşı adım Rus Barış Gücü’nün sokmak isteyebilirler. Ama Rus Barış Gücü’nün girmesi için Azerbaycan’ın da okey vermesi gerekiyor. Ama Rusya işte bu okeyi bekleyemeyebilir. Resmi olmayan askerlerini gönderebilir. Yani üstü kapalı olarak destek verebilir. Türkiye’nin dış politikası rasyonel değil, kaos üzerine kurulu. Türkiye’nin gazını alan Azerbaycan’ın da sağlıklı kararlar verdiğini söylemek mümkün değil. Çok açık birşey var Azerbaycan askeri anlamda çok büyük kan kaybetti, güç kaybetti. Tabii ki Ermenistan da kaybetti, ama saldıran taraf Azerbaycan olduğu için bu kadarını hesaplamamıştı. İkincisi de Rusya olup bitenden rahatsız ve beklenmedik bir müdahale gerçekleşmesi söz konusu.
Aline Ozinian kimdir?
Aline Ozinian 2015 yılından bu yana merkezi Washington DC’de bulunan Amerikan Ermeni Asamblesi’nin Doğu ve Kafkasya Uzmanı olarak çalışıyor. Alin Ozinian, Uluslarası İlişkiler ve Doğu Bilimleri eğitiminden sonra Yerevan Devlet Üniversitesi’nde Siyaset Bilimleri Fakültesi’nde doktora çalışmasını sürdürüyor.
Londra merkezli International Alert’de Kafkas Bölgesi Koordinatörü, Civilitas Vakfı’da Türkiye Bölümü Genel Sorumlusu olarak çalışan Ozinian, Türkiye-AB İlişkileri ve Türkiye’de insan hakları ve azınlık hakları konularında çalışma yürüttü. Uzun yıllar Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Türkiye-Ermeni halkları uzlaşması başta olmak üzere farklı projelerde görev aldı, bir çok rapora imza attı. “Türkiye’deki Kaçak Çalışan Ermenistanlı Kadınlar” çalışması AB’nin “Göçmen Çalışmaları” ödülüne layık görüldü. Türkiye, Ermenistan ve yabancı basında yazıları yayınlanıyor.
(Bitti)
*Birinci bölüm için tıklayınız