Yerine kayyum atanan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bekir Kaya’ya son bir ayda yargılandığı iki davada toplam 18 yıl hapis cezası verildi. Kaya’nın avukatı, bu kararların hukukla ilgisinin olmadığını belirterek, iktidarı işaret edip ”kararların merkezi belli” dedi.
İçişleri Bakanlığı kararı ile yerine kayyum atanan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bekir Kaya, tutuklu yargılandığı bir dava kapsamında Van 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün hakim karşısına çıktı. Yargılandığı dava duruşmasında Kaya’ya, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama”, “Örgüt üyesi olmak”, “Suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunma” ve “Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamalarıyla 8 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Duruşmaya cezadan çok Bekir Kaya’nın sözleri damga vurdu.
Kaya, hakkındaki suçlamalara dair yaptığı son savunmasında, “Ben bireysel olarak mağdur olabilirim, eşim, çocuğum mağdur olabilir. Bunlar bireysel mağduriyetlerdir. Benim yaşadığım mağduriyetlerin en sonunda büyük bir toplumsal kazanca döneceğini çok iyi biliyorum” dedi.
Kaya’ya, Yargıtay’ın bozma kararı üzerine Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçtiğimiz ay yeniden görülen “KCK Van Ana Davası” duruşmasında da yine 8 yıl 9 ay hapis cezası verilmişti. Son bir ay içerisinde görülen iki dava duruşmasında verilen cezalarla Kaya’ya toplamda 18 yıl hapis cezası verilmiş oldu.
Verilen bu cezaları Kaya’nın avukatları olan Van Baro Başkanı Murat Timur ile Sabahattin Kaya Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘Hukukla ilgisi yok’
Davanın hukukla hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyen Van Baro Başkanı olan Av. Murat Timur, şunları dile getirdi: “Bekir Kaya hakkında açılan iki dava da siyasi süreçlerle yürüyen davalardı. Özellikle siyasi iktidarın seçimle alamadığı yerel yönetimleri kayyum atayarak ve belediye faaliyetlerini kriminalize ederek böyle bir süreç yürüttü. Yakın dönemde yapılacak yerel seçimler öncesi alelacele iki dosyadan da Bekir Kaya’ya ceza verilmesi bu yargılamanın hangi amaçla yürütüldüğünü açıkça göstermektedir. Yargılama sırasında adil yargılama ve savunma hakkı hiçe sayılarak cezalandırma yoluna gidildi” dedi.
‘Kaya duruşuyla örnek oldu’
”Hukukla hiçbir ilgisi bulunmayan bu yargılama ile belediye başkanının toplum içerisinde onurunun zedelenmeye çalışılıyor” diyen Timur, Bekir Kaya’nın toplum ve kamuoyu vicdanında onurlu bir yere sahip olduğunu ve hep de böyle anılacağını belirtti. İddianamenin tamamı ve mahkeme kararının siyasal suçlamalar içerdiğini belirten Timur, sözlerine şöyle deavm etti: ”Bekir Kaya’nın değerlendirmeleri de bu siyasal suçlamaların teşhiri şeklinde olmuştur. Bekir Kaya mahkeme önündeki onurlu duruşuyla hem toplumdan hem kamuoyu nezdinde büyük bir örnek olmuştur. Bekir Kaya bu duruşu ile siyasetin de nasıl yapılması gerektiğinin altına not düşmüştür.”
Timur, dava ile ilgili temyiz süreci tamamlandıktan sonra Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapacaklarını da belirtti.
Avukat Kaya: Büyük bir yalan örneği
Müvekkilleri Kaya’nın yargılandığı dosyaya baktıklarında tüm siyasal çalışma ve faaliyetlerin suç sayıldığı üzerinde duran Avukat Sabahattin Kaya ise şunları söyledi:”Bir kere sivil-siyasi faaliyet yürüten birinin ‘silahlı örgüt üyesi olduğu’ iddiasında bulunmak, en büyük yalan ve iftiradır. Sivil siyaset yürüten hiçbir Kürt siyasetçi, silahlı değildir veya silahlı bir faaliyet yürütmemiştir. Ancak verilen cezalara baktığımızda ‘silahlı örgüt üyeliği’ suçundan ceza verildiğini görmekteyiz. Bu bile başlı başına büyük bir çelişki ve yalan örneğidir.”
Kaya, Kürt parti yetkililerinin ve seçilmişlerinin yargılandığı dava dosyalarına baktıklarında tek bir şiddet eylemine dahi rastlamanın mümkün olmadığını da vurguladı.
‘Kararın merkezi belli’
Kürt siyasetinin büyük bir yargı kıskacına alındığını ve müvekkilleri Bekir Kaya’nın davasının da siyasi olduğunu belirten Av. Kaya, sözlerini şöyle tamamladı: “Operasyonların eş zamanlı ve yapılış biçimine bakıldığında bu siyasi operasyonların tek merkezden yönetildiği çok net bir biçimde görülmektedir. Bu merkezin de Ankara olduğu ve operasyon talimatlarının da siyasi iktidarca verildiği çok açık. Çünkü Türk hukukunda Türkiye genelinde tüm başsavcılıkları koordine eden bir başsavcılık sistemi yoktur. Her ilde bir başsavcılık mercii vardır. Ama belediye başkanlarına, milletvekillerine ve parti çalışanlarına yapılan eş zamanlı operasyonlara bakıldığında bu koordinenin yargı dışındaki bir gücün sağladığı çok aşikardır. Genelde bu operasyonların sinyalini Cumhurbaşkanı veya İçişleri Bakanı veriyor. Hatta çoğu kez imayla da yetinmeyerek doğrudan bir tehdit diliyle hedef göstererek siyasi operasyonların yapılacağını alenen ilan ediyorlar. Kaya’ya ceza verilmesi de işte tam da bu ilanın sonucudur.”