DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, birlikte tutuklandığı Zeynel Abidin Bulut’a verdiği röportajda, ‘Bu kervan durmaz. Biz gazeteciyiz ve bu suç değil. Bütün basın kuruluşlarına bu hukuksuzluk karşısında daha fazla ses çıkarmaya çağırıyoruz’ dedi
Diyarbakır’da gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı 16 Haziran’da tutuklanan Xwebûn gazetesi editörlerinden Zeynel Abidin Bulut, birlikte tutuklandığı 15 meslektaşından biri olan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan ile Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde röportaj yaptı. Bulut’un Xwebûn gazetesinde yayımlanan röportajında, gazeteciler yönelik operasyonun amaçları ve Kürt gazetecilerin karşılaştığı baskılar irdelendi.
Basını susturma planı tutmadı
AKP-MHP’nin seçimlere daha rahat gitmek için bütün demokratik kurum ve sivil toplum örgütleri üzerindeki baskısını arttırdığına dikkati çeken Altan, “Toplumu tecrit altına almak ve susturmak istiyor. Bu planın temel esası ise basının susturulmasıdır” dedi. Bu plan çerçevesinde özgür basına karşı “darbe” yapılmak istendiğini söyleyen Altan, “Bu operasyonla basının büyük bölümünü tasfiye etmek ve susturmak istediler. Operasyonun kapsamına bakıldığında bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Tutuklanan arkadaşlar genelde görsel alanda ve farklı farklı kurumlarda çalışıyordu. Sadece tutuklamalar olmadı aynı zamanda çalıştıkları yerlerdeki ekipmanlara da el konuldu. AKP, tüm bunlarla toplumun da gözünü korkutmak istedi. Ancak amaçlanan gerçekleşmedi.”
Kötülüklerini Özgür Basın teşhir etti
AKP’nin özellikle özgür basından çok korktuğunu belirten Altan, “Çünkü bütün kötülükleri Özgür Basın tarafından teşhir ediliyor. Bundan kaynaklı gözü kara bir şekilde saldırıyor. Son yıllarda muhalif gazeteciler etkisizleştirilmişti. Sadece Kürt ve bazı sol gelenekten gelen basın kamuoyunun sesi oluyordu. Bu sesi de kısmak istediler” dedi.
Herkes kurumlarına sahip çıkmalı
Kürt basın çalışanlarının 1990’lı yılardan bu yana baskı ve şiddete maruz kaldığını ifade eden Altan, “Arkadaşlarımız, sokak ortasında yaşanan katliamlara rağmen geri adım atmadılar. Bu baskılara karşı durdular ve her geçen gün daha da büyüdüler. 2011’de ‘KCK’ adı altında gazetecilere yönelik büyük bir operasyon yapıldı. 2016’da FETÖ gerekçesiyle ilan edilen OHAL’de onlarca Kürt basın kurumu kapatıldı. Bir tane açık yer bırakmadılar. Ancak yine de yeni yerler açarak yoluna devam etti. Dışarıdaki arkadaşlarımız da bu zulmün devam edeceğini düşünmemeli. Herkes kurumlarına sahip çıkmalı. En başta da gazetecilik değerlerine sahip çıksınlar. Bu zulme en büyük cevap olacaktır. Bu sahiplenme olursa bu zorlu günler de kolaylıkla atlatılır” şeklinde konuştu.
Gazeteci örgütlerine çağrı
Daha önce hakkında birçok soruşturma açıldığını ancak ilk defa tutuklandığını ifade eden Altan, “Ancak çok garipsemedim. Çünkü bu işi yapanlar her zaman böylesi bir durumla karşı karşıya kalabileceğini bilir. Yine de çalışmalardan koparılmak zor bir durum” diye kaydetti. Altan, kendilerine destek veren tüm meslektaşları ve çevrelere teşekkür ederek, şunları söyledi: “Bugün tutuklu olabiliriz ancak bu devran böyle gitmeyecek. Dışarıdaki arkadaşlarımızın gönüllerinin bizimle olduğunu biliyoruz. Bunu yaptıkları eylem ve açıklamalarla gösterdiler. Bundan sonra işlerinin başlarına geçip, çalışmalarını daha da ilerletmeliler. İktidarın, çalışmalarından çok korktuğunu bilmeliler. Biz tutukluyuz ancak gençlerin bizim kalemimizi yerde bırakmayacaklarını biliyoruz. Bu kerwan durmaz. Apê Musa, Cengiz, Hafiz ve Ferhatların bıraktığı miras gençler tarafından sürdürülecek. Biz gazeteciyiz ve bu suç değil. Bedeli ne olursa olsun hakikati topluma ulaştırmaktan vazgeçmeyiz. Bütün basın kuruluşlarına bu hukuksuzluk karşısında daha fazla ses çıkarmaya çağırıyoruz.”
HABER MERKEZİ