Belki size ‘bak demiştik’ ukalalığı olarak gelecek ama yazamadan edemedim ve bu yüzden özellikle ısrarla yazmamız gerektiğini düşünüyorum. Geçen hafta Paris’te Ekososyalist Michael Löwy ile görüştüğümüzde şöyle diyordu:
“Bu mücadele içinde onlar doğal sistemi kavrıyor ve politikleşiyor. Ve aynı zamanda örgütlenmeyi geliştiriyor. Yani evde musluğu sıkı kapa, ah güzel ama yeterli değil. Biz kolektif olarak örgütlenmek zorundayız. Yani önemli olan bu ve bu şekilde örgütlenebilirsek başarılı olabilir. Bence bu çok önemli. Öncelikle biz var olan bütün sosyal ve ekolojik mücadeleyi desteklemeliyiz. İndian-yerli topluluklarını, çiftçileri, bazen kent topluluklarını. Ayrıca biz ‘Bedava Toplu Taşıma’ mücadelesini örgütlemeliyiz bu çok önemli. Neden yoksul insanların benzininden fazla vergi almaya çalışıyorsun eğer ‘Bedava Toplu Taşıma’ uygularsan daha az insan otomobil kullanır. Herkes metro, otobüs, tren kullanır ve bu yol uygulandığında daha az yakıt harcanır. Yani ‘Bedava Toplu Taşıma’ çok önemli. Şu anda Paris’te buna ilişkin bir tartışma var. Paris belediye başkanı daha çok ortanın solu bir başkan, ‘Olabilir, belki, yapabiliriz’ diyor. Sonra ‘işte zor’ filan. Eğer bir sosyal hareket olsa, bunun için mücadele etse bu gerçekleşir, bu olur. Bence bu çok önemli. Kuşkusuz bu hareketin bununla birlikte bir Ekososyalist mesajı vermesi de önemlidir, ‘Biz sistemi değiştirmeliyiz’ diye. Yani ‘iklimi değiştiremezsin sistemi değiştir.’”
‘Bedava Toplu ulaşım!’ aranızda uzun yıllardır, bu yazıları okuyanlar bilir. Trafik sıkışıklığına karşı, ekolojik bir çözüm olarak 10 yıldan fazladır önerdiğimiz bir şeydi, ‘bedava toplu ulaşım.’ Şu anda Paris belediyesinde tartışılan, dünya da ilk defa Lüksemburg’un bütün ülke için- ufak bir ülke olsa da ilk olması önemli- kabul ettiği, Almanya’da bir çok belediyede tartışılan şeyi bu kadar yıl önce halkın belediyelerinin programına girmesi için ısrarla ve ısrarla yazmıştık, konuşmuştuk.
Bir önceki yerel seçimlerden önce, -sanki başka bir yüzyılmış gibi geliyor insana 5 yıl önce, geziden hemen sonra- halkın belediyelerinin programının temel ilkelerinden birisi olması için bir daha yazmıştım, oldukça çok. ‘Kent-Komün -Ekoloji’ kitabı bu yazıların bir kısmını topluca kapsıyor zaten, hangi yazılardı diye internetten bulamazsanız eğer.
Biraz çuvaldız batırmadan edemeyeceğim, tabii ki kayyum antidemokratik bir uygulama, bu su götürmez bir gerçek ama bütün toplu taşımayı bedava yapan, ekolojik demokrasiyi pratiğe geçirmiş yüzden fazla belediyeye kayyum atamak daha zor olmayacak mıydı?
Bu uygulamaların bütün dünyada uygulamaya geçecek olması, bir alternatif olarak ortaya çıkması, mesela Diyarbakır Belediyesi’nden sonra Paris Belediyesi’nin uygulamaya kalkması -şöyle yazıyım- her şey bir yana havalı olmayacak mıydı?
Ve ayrıca bu söylediğim ‘havalı’ işler meşruiyeti güçlendirir, besler, sadece boş kelimeler olmadıkları sürece.
Bütün bunları hatırlatmam, sadece içimi dökmek için ve büyük bir keyifle, biz yıllar önce söylemiştik diye değil. Artık şu zorlu ‘aday’ seçimleri tamamlandığına göre, bu kadar yıldır yinelediğimiz şeylerden birini, ekolojik belediyelerin programına koymamak için bir neden var mı?
Halkın belediyelerinin vaatlerinden biri mutlaka ‘Bedava Toplu Ulaşım’ olmalıdır.
Eğer bu hala ‘Yerel Yönetim Programı’nın içinde olmayacaksa birisi bana nedenini açıklayabilir mi?