Cemevlerinin konut olarak değerlendirileceği kararının ardından Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Geçmez, ‘Sanki bir elektrik derdimiz varmışçasına yansıtıyorlar. Bizim derdimiz cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesidir’ dedi
Derya Doğan / İstanbul
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, 16 Şubat’ta Beştepe’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası açıklama yapan Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliğinin ticarethane statüsünden konut statüsüne dönüştürüleceğini belirtti. Erdoğan, “Böylece dernekler, vakıflar, cemevleri dahil, ticarethane statüsünden fatura ödeyen kuruluşların elektrik bedelleri önemli oranda düşecektir” ifadelerini kullandı.
‘En azından utanç oldu’
Cemevlerine kesilen fahiş tutardaki elektrik faturaları için bir süredir tepkilerini dile getiren ve ‘Faturaları ödemeyeceğiz’ diyen Alevi örgütleri, 9 Şubat’ta İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaparak, faturalar için dava süreci başlattıklarını duyurmuştu. Erdoğan’ın cemevlerinin konut statüsünde değerlendirileceğini açıklamasının ardından ise Alevi örgütlerinin tepkisi merak konusu oldu. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Geçmez, konuya dair şunları söyledi: “Toplumsal bir tepki artık kendiliğinden oluştu. Bir vicdani tepki herkes tarafından ortaya konuldu. ‘Tamam ibadethane kabul etmiyorsunuz ama ticarethane neyin nesi oluyor’ gibi. Mecbur kaldılar, hane statüsüne aldılar. Tabii bu bir eşitlik sağladı mı? Elbette ki sağlamadı. Bu bir pozitif adım olarak görülebilir. En azından bir utanç oldu, ticarethaneden haneye çevrildi. Ama öbür taraftan baktığımızda halen utanç devam ediyor. Cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeme, toplumsal bir eşitliği sağlayamama durumu var. Sadece diğer inançlarınkini hizmet olarak görüp ücretsiz hizmet vermelerine de itiraz ediyoruz.”
‘Derdimiz elektrik değil’
Cemevlerinin kurulduğundan beri ticarethane statüsünde işlem gördüğünü belirten Geçmez, 2005 yılından bu yana sürdürdükleri mücadeleyi hatırlattı. Geçmez, “Elektriği, suyu, inşaat kullanım ruhsatı, ticarethane statüsünde. Biz 2005 yılında Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı olarak bu konuda dava açtık, aleyhimize sonuçlandı. 2017’de de Danıştay’a dava açtık. Danıştay da aleyhimize sonuçlandırdı. Enerji Piyasası Denetleme Kurumu gibi, ilgili yerlere yazılar yazdık, Diyanet’i işaret ettiler. Burada isteğimizi sanki bir elektrik derdimiz varmışçasına yansıtıyorlar, bu çok incitici bir şey. Bizim derdimiz cemevlerinin ticarethane statüsünden çıkartılıp ibadethane statüsünde kabul edilmesi ve hiç kimseye de bedava hiçbir şeyin verilmemesidir. Biz eşitlik istiyoruz. Ne camiye ne cemevine ne kiliseye ne sinagoga ücretsiz elektrik verilmesin ama ticarethane statüsü de uygulanmasın hiçbir yere. Vergilerden arındırılmış, safiyane, maliyeti neyse o maliyet üzerinden enerji satılsın. Yani biz bedava bir elektrik istemiyoruz.”
‘Hepsine eşitlik getirilsin’
Geçmez, tüm inanç merkezlerinin eşit bir konuma getirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Kimseye ücretsiz bir şey vermesinler. Sonuçta bütün Türkiye’nin vergileriyle oluşan bir Türkiye bütçesinden bahsediyoruz. Evet bu bütçede ne Aleviler ne Sünniler ne Hristiyanlar ne Yahudiler inançlarını yerine getirecekler diye başkalarının ödediği vergilerden keyif yapmasınlar. İnanıyorlarsa kendi ibadethane giderlerini karşılamak gibi mükellefiyetlerinin olduğu bilincine varsınlar. Cemevlerine diğer ibadethanelere sağlanan imkanlar sağlansın demiyorum. Hepsine bir eşitlik getirilsin, hiçbirine ücretsiz herhangi bir şey verilmesin, ama ticarethane statüsü de verilmesin” ifadelerini kullandı.
‘Kurtuluş eşit yurttaşlıkta’
Faturalarla başlayan tepkilerin Alevi örgütlerini harekete geçirdiğine dikkat çeken Geçmez, “Diğer Alevi örgütleri de ilk defa itiraz ettiler, bu da kıymetli bir şey. Eşit yurttaşlık kavramının artık Türkiye’de kaçınılmaz bir şey olduğu gerçektir. Yani laik demokratik bir anayasanın kaçınılmaz bir şey olduğunu biliyoruz. İnsanların dilleri, dinleri ırklardan ötürü horlandığı değil, tam tersine her alanda eşit görüldüğü, anayasanın güvence altına alınması, bir ülkenin kaçınılmaz bir görevidir diyorum. Daha doğrusu parlamentoya giden milletvekillerinin, onları parlamentoya gönderen halkların bir kaçınılmaz görevidir. Biz bundan sonra bunu savunmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin kurtuluşunun da burada olduğunu farkındayız. Bu yapılmazsa yapılan adımların hiçbir kıymeti kalmayacağını bilmesini istiyorum herkesin” diye konuştu.