Zaman değişti, kadınlar değişti, çocuklar değişti ama “bazı erkekler” sanki hâlâ Antik Yunan’da… Ne demiştik? Antik çağda babalar isterse çocuklarını çalıştırabilir, köle gibi satabilir hatta öldürebilir!
Çocukluk değişen, dönüşen ve her farklı tarihsel dönemde yeniden inşa edilen bir kavram. Her farklı dönem kendi çocukluk algısına dolayısıyla da çocukluk tanımına ve çocuklara ilişkin tutumlara sahip. Çocukluk tarihi içine girdiğinizde sizi “bugüne” dair beklemediğiniz yeni “kavrayışlara” götürebilen bir alandır. Bir süredir Türkiye’de de bu konuda çalışmalar yürütülüyor. Pek çoğu bugünkü çocukluğu anlamaya dair oldukça kıymetli. Çünkü çocukluk tarihi çalışmaları sadece geçmişte değil “şu anda”, “bugünde” çocukların neler yaşadıklarına, bunların nedenlerine ve daha da önemlisi çocukluk sorunlarının nasıl değişebileceğine ilişkin ipuçları veriyor.
Çocukluk tarihi çalışmalarının genellikle batı merkezli bir coğrafyaya ve bilgisine erişebilen dönemlere odaklandığını söylesek mutlaka eksik olur ama yanlış olmaz. Hakkında az da olsa bilgi toplanabilen dönemlerden biri antik çağ. Batı merkezli olduğu için Antik Yunan üzerinden bu dönemde çocukların nasıl algılandığına ilişkin bazı bilgilerimiz mevcut: Antik Yunan’da çocuk babaya ait bir varlık. Baba çocuk üzerinde mutlak hâkimiyet sahibi. Bu hakimiyet çocuğu öldürmeye kadar giden sınırsız bir hal…
Yani antik çağda baba çocuklarını çalıştırabilir, köle olarak satabilir ve hatta öldürebilir. Bu dönemin çocukluk algısına ilişkin tek değilse de en önemli özellik bu.
Birkaç gün önce BM Kadın Birimi önemli bir araştırmanın raporunu yayınladı. Önemli çünkü bu rapor Türkiye’de ilk kez erken yaşta evliliklere yönelik erkek algısını yansıtıyor. 2.733 erkek ile temsili bir anket ve bireysel görüşmelerin yanı sıra 49 kadınla yapılan odak grup görüşmeleri sonucunda elde edilen bu raporun içinde çarpıcı pek çok veri var. Ancak bir bölüm var ki bu bölüm bazı çocuklar açısından durumun Antik Yunan’dan hiç farklı olmadığını gösteriyor.
Antik Yunan dönenimin üzerinden epey sonra(!) yapılan araştırmanın “rıza” bölümünde çocukların evlendirilmesiyle ilgili olarak verilen onay, zorlama, vb. ele alınmış. Rapora göre bölümün başlığı “rıza” bile olsa “evi yönetme rolü üstlenmiş olan baba”, evliliğe “onay” vererek çocuğu “zorlamaktadır.” Araştırmaya katılan kişilere göre bu durum yani çocukların itirazına karşın “babanın zoruyla evlenmek” hâlâ oldukça yaygın bir durum.
Çocuk evlilikleri bir şiddet türü ve bir dizi ağır ihlalin hem sebebi hem de sonucudur. Böyle olmasına rağmen bir baba çocuğunu bu konuda zorlayabiliyor ve bu zorlamanın o baba açısından hukuki bedeli olmuyor. Bu da haliyle 2021 Türkiye’sinin “bazı babaları” ile Antik Yunan’ın babaları arasında benzerliğin sürdüğünü düşündürtüyor. 14 yaşında evlendirilen C.Ç.’nin basına yansıyan “Babam, beni okuldan almasıyla birlikte, benden 20 yaş büyük biriyle evlendirdi. Düğün nedir bilmiyordum” sözleri de devam eden bu benzerliği sanki somutluyor.
Zaten rapor da “çağın koşulları değişse de ataerkil düzen ve onun devamlılığını sağlayan erkeklik değerleri aynı hızla değişmeyebiliyor” diyor. Zaman değişti, kadınlar değişti, çocuklar değişti ama “bazı erkekler” sanki hâlâ Antik Yunan’da… Ne demiştik? Antik çağda babalar isterse çocuklarını çalıştırabilir, köle gibi satabilir hatta öldürebilir! Şimdiki “bazı babalar” da isterlerse çocuklarını evlendirerek onları köleleştirebilir, cinsel şiddete, zorla çalıştırılmaya, ev esaretine ve hatta yaşam hakkı ihlaline sebep olabilir.
İşte araştırma erkeklerin yani birtakım “babaların” çocuk evliliklerine ilişkin varolan algılarını ve tutumlarını ortaya koymayı hedeflemiş. Çünkü erkeklerde ve oğlan çocuklarında davranış değişikliği yaratmak, çocuk evliliklerinin ortadan kaldırılmasında ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında oldukça önemli. Araştırma da bu konuda rehberlik yapmayı amaçlıyor.
Araştırmanın sunduğu verilerden biri de çocukların evlendirilme sebepleri ile ilgili. Araştırmaya göre kız çocuğu “ailesi” için “namus” ve bu “namusun korunması” hâlâ başat değer. Kız çocukları da bu yüzden evlendiriliyor. Oğlan çocuklarının evlendirilmesinin gerekçesi ise “günaha girmemesini sağlamak.”
Ailenin ekonomik durumunun kütü olması gibi farklı dinamikler de çocukların evlendirilmelerinde belirleyici. Özellikle yoksul aileler kız çocuklarını evlendirerek, kız çocuğunun kendilerine yarattığını düşündükleri ekonomik yükten kurtulma amacını güdebiliyor. Bununla birlikte, kız çocuklarının ekonomik açıdan daha rahat bir hayat sürmesi için erken yaşta evliliği bir çözüm olarak da görülebiliyor.
Kız çocuklarını evlenmeye yönlendiren nedenler arasında ise ev içinde gördükleri baskı yani şiddet yer alıyor. Rapora göre “özgür bir ortamda yetişmeyen ve birçok bakımdan kısıtlanan kız çocuğu, evliliği bu baskıcı hayattan bir ‘kurtuluş’ olarak görüyor. Özellikle, okula gitmeyen ve ekonomik imkanları sınırlı olan kız çocukları için kardeşlere bakmak ve ev işi yapmaktan öteye geçmeyen, üstüne baba ve ağabey baskısıyla sınırlanmış bir hayattan tek ‘kaçış yolu’ evlenmek…”
Çocuk hak ihlallerinin temel sebeplerinde biri toplumun ve devletin çocukları algılama biçimidir. Araştırma bu konuda da önemli bir nicel bir veri sunuyor. Rapora göre, Türkiye’de erkeklerin yüzde 25’i, kız çocuklarının en fazla 15 yaşına kadar çocuk sayıldığını düşünüyor. Bu algıyı yasa yapım süreçlerinden de hatırlayabilirsiniz. Çocuk evlilik yaşını düşürme taleplerinden, çocuk 14 yaşını tamamladıysa cinsel şiddet failinin affedilmesini isteyen önergelerden…
Rapora göre öne çıkan bazı diğer veriler ise şöyle: Erkeklerin yüzde 10’u ergenliğe giren kız çocuklarının evliliğe hazır olduğunu düşünürken, yüzde 2.5’i bunun oğlan çocukları için geçerli olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yüzde 18.1’i çocuk evliliklerinin bir cezası olmaması gerektiğini düşünüyor. Bir kız çocuğu için evlilik kararı alırken son sözün baba ve annede olduğunu söyleyenlerin yüzdesi 27.9 iken oğlan çocuğu için bu oran yüzde 23.8. Çocuk evliliklerine şahit olduğunda “Doğru bulmuyorum ama bununla ilgilenecek kişi ben değilim” diyenlerin oranı yüzde 36.8.
Türkiye için kapsamlı bir analizi ortaya koyan bu araştırma bir kere daha toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemi ve faydaları konusunda farkındalığa sahip olan toplumlarda daha eşitlikçi erkeklik uygulamaları görüldüğünü, bu sayede çocuk evliliklerine daha az hoşgörü gösterildiğini sağlam kanıtlarla ortaya koyuyor.
“Bizimkiler sürekli ‘Mürüvvetini görelim, elimiz ayağımız tutarken düğün dernek yapalım, torun sevmek istiyoruz’ diyorlar. Herkes torununu kucağına almak ister ama kimse bana sormuyor ben istiyor muyum diye. Daha çocuğum, benden gelin olur mu, anne olur mu?”
Afyon’da yaşayan lise öğrencisi kız çocuğunun bu sorusu çok gerçek bir soru. Yanıtı da belli… Ama biz yine de özelliklere bazı “babalara” bu soruyu ve çocuk evliliklerine karşı hepimizi harekete geçmeye çağıran rap sanatçısı Şahıs’ın “Onlar Çocuk! Gelin Değil” şarkısının* linkini buraya bırakalım…
Onlar Çocuk! Gelin Değil!: <https://www.youtube.com/watch?v=OfCtMyvMMPQ>
*Rap sanatçısı Şahıs’ın hazırladığı klip ve şarkı Aralık 2019’da başlayan, Cinsiyet Eşitliğini İzleme Derneği’nin (CEİD) Birleşmiş Milletler Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evliliklerin Önlenmesi Ortak Programı kapsamında BM Kadın Birimi Tu¨rkiye Ofisi’nin desteğiyle yürüttüğü ‘Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evliliklerin Önlenmesi Projesi’nin faaliyetlerinden biri.