Renklerle kavga etmek akıllıca bir iş değildir. Çünkü eninde sonunda bütün renkler birleşip faşizmin kara bayrağını aşağıya indirirler. O gün Atotxa Stadı’nda 22 genç insanın Franco rejiminin karizmasına attığı çizik bunun kanıtıydı
Arif Mostarlı
O gün seyirciler ortada bir tuhaflık olduğunu fark etmişti belki de. O zamanlar futbol maçlarında iki takımın birlikte sahaya çıkma ritüeli pek yoktu, en azından yaygın değildi. Biraz gecikmeli de olsa oyuncular tünelden sahaya çıkmaya başladıklarında durum anlaşıldı sonunda. En önde takım kaptanları, iki ucundan tuttukları bir bayrakla yürüyorlardı. Orta yuvarlağa vardıklarında ise, bayrağı yere serdiler özenle. Tribünler ilk şaşkınlığı atlatınca asıl şenlik başladı; stat alkıştan yıkılıyordu. Derbi gibi derbi de böyle olurdu işte!
Bayrak mühim bir şeydir!
5 Aralık 1976 günü Real Sociedad ve Athletic Bilbao arasında oynanan Bask derbisi futbol tarihinin en unutulmaz maçlarından biriydi. Yok, Real Sociedad maçı 5-0 kazandığı için değil, işin orası iki tarafın seyircisinin de umurunda değildi. Hatta 5 gol yiyen Bilbao kalecisi İribar bile yıllar sonra “hayatımın maçıydı” diyordu. Çünkü seremonide getirip sahanın orta yerine serdikleri bayrak, İkurrina, yani yeşil-kırmızı-beyaz Bask bayrağıydı!
Şimdilerde basit bir şey gibi görünebilir ama 1976’dan, Franco diktatörlüğünün -Franco bir yıl önce öldüğü halde- soluk aldırmayan ortamından söz ediyoruz. Madrid ‘Silivri’sinin pek soğuk olduğu günlerde İkurrina’yı bırakın açmayı, sadece bulundurmak bile hapis cezası gerektiriyordu. Aslında İspanya’da ‘bölgesel bayraklar’ vardı ama yeşil-kırmızı-beyaz Bask bayrağı, İspanya İç Savaşı’ndan beri kesin biçimde yasaktı. Dönemin İçişleri Bakanı Manuel Fraga İribarne’nin sözleriyle durum şuydu: “Bask bölgesi bayrağı dışında bütün bayraklara izin verdik çünkü o bölgesel değil ayrılıkçı bir bayrak. Ve sizi temin ederim ki, her kim ki bu bayrağı asmak ister, önce benim bedenimi çiğnemesi gerekir!”
Dünyanın bütün içişleri bakanları böyle büyük laflar etmeyi seviyorlar nedense. Ve nedense, hepsinin de renk alerjisi var. Kimininki ‘yeşil-kırmızı-beyaz’, kimininki ‘sarı-kırmızı-yeşil.’
Uranga sahneye çıkıyor
5 Aralık günü kimse kimsenin ‘bedenini’ çiğnemedi. Daha basit bir şey oldu. San Sebastian’daki Atotxa Stadı’nda, iki büyük Bask takımının maçı vardı ve takımda ‘Troçki’ lakabıyla bilinen Real Sociedad’lı Josean de la Hoz Uranga’nın aklına, sahaya ‘illegal’ Bask bayrağı ile çıkmak geldi. İşin ucunda ceza ve dayak vardı belki ama Uranga zaten bunlara alışkındı. Takım kaptanı Kortabarria ile plan yaptılar ve maç günü Bilbao oyuncularına da bunu önermeyi düşündüler. Bu arada Bask bayrağı bakkallarda satılmadığı için işin dikiş bölümünü Uranga’nın kızkardeşi Ane Miren üstlendi ama o bile bunu niye yaptığını bilmiyordu.
Daha sonrası film gibi! Maç günü birkaç polis çevirmesini atlattıktan sonra stada varan Uranga üzerindeki çantayı takımının soyunma odasının camından arkadaşlarına teslim ediyor ve sonra stat kapısından içeri giriyor. Bu arada, Bilbao kaptanı Jose Angel İribar’a da konu açılıyor ve işin o bölümü de hallediliyor. İribar o günü bir röportajında şöyle anlatacaktı: “İkurrina ile sahaya çıkma teklifi geldiğinde, takım arkadaşlarıma danışmam gerektiğini söyledim. Eğer takımdan bir kişi bile olumsuz yanıt verseydi, bu tarihi eylem gerçekleşmezdi.”
Buz kırıldı, yol açıldı
Ama yine de yoğun polis ablukasından o bayrağın nasıl geçirileceği bir sorundur. O gün maç kadrosunda olmayan Uranga, çantayla birlikte tribünde, tam da yedek kulübesinin üstünde konuşlanır. “Futbolcuların çıkış tüneli çok dardı. İçte ve dışta sivil polisler vardı. Ben yedek kulübesinin arkasında en ön sıradaydım. İki takım dışarı çıkınca çimlerin üzerine atladım. Çantayı Kortabarria ve Iribar’a verdim.”
Böylece iki takımın kaptanlarının elinde açılan bayrak orta sahaya kadar götürüldü. Tribünler çıldırmıştı! Birbirine sarılıp ağlayanlar, ilahiler okuyup dua edenler, slogan atanlar… Bask ülkesinin yaşadığı en tarihi anlardan biriydi ve polis kilitlenmişti. “Müdahale edemediler” diyor Uranga, “Taraftarlar bizi çılgınca alkışlıyordu. Maç başladığında sahadan çıkarken polisin beni gözaltına alacağını düşündüm ama insanlar öyle durumdaydı ki, polis bir şeyler yapsa ortalık karışırdı.” Uranga bir şekilde bayrağı da kaptırmadı bu arada ve o bayrak bugün hâlâ Real Sociedad’ın müzesinde bulunuyor.
İspanyol basını doğal olarak maç haberlerinde bayraktan hiç söz etmedi. Ama halk göreceğini görmüştü ve işin geri kalanını fısıltı gazetesi halletti. Artık yol açılmıştı. İçişleri Bakanı’nın ‘bedenine’ ne oldu bilinmez ama Bask bölgesi belediye başkanlarının da çalışmasıyla, 25 Ocak 1977’de Pamplona belediye binasının tepesinde İkurrina resmi olarak dalgalanmaya başlamıştı.
Uranga’nın başı beladan kurtulmadı elbette. O gün bir şey olmadı ama ta 1987’de ETA bir iş insanını kaçırdığında tutuklanıp sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Altı ay hapis yattı; daha sonra da af yasası çıktı zaten.
“22 aptal ve bir top” diye dalga geçeriz ya hep. O gün, öyle olmadı işte. Bask ülkesinin 22 evladı, o gün golleriyle değil, onurlu davranışlarıyla tarihe geçti. Renklerle kavga eden aptal İçişleri Bakanlarını ise boş verin. Onların yerini biliyoruz zaten: Çöplük!