Kuşatma altında olan Kürtlere karşı sorumluluğu olan tüm tarafların söylemlerine dikkat etmesi gerektiğini belirten Keskin Bayındır, Kürtleri karşı karşıya getirebilecek, her türlü olaydan kaçınılması gerektiğini söyledi
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, ambargo altında bulunan Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Mahmur Kampı ve Zînî Wertê’ye yönelik saldırılara ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Şah Oruç’a değerlendirmelerde bulundu.
‘Ulusal birlik ruhu gelişti’
Bayındır, 2011 yılından bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşam bulan çözümlerin Kürtlere ulusal ittifak, özgürlük, siyasi statü elde etme motivasyonunda sıçrama yarattığını belirterek, bu gelişmelerin Kürtlerde ulusal birlik ruhunu geliştirdiğini söyledi. Farklı Kürt siyasi parti ve oluşumları tarafından uzun bir süredir çalışması yapılan ittifak hazırlıklarının geri dönülmez bir noktaya vardığını aktaran Bayındır, siyasi görüşe bakılmaksızın 20 milyon Kürdün ortak talebi haline gelen bu durumun kendisini tüm muhataplara dayandırdığını ifade etti.
‘Var olma mücadelesi sürecektir’
Kürtlerin kazanımlarının tehdit altında olduğunu hatırlatan Bayındır, “Kürtlerin Ortadoğu’daki mevcut durumu değerlendirerek kazanım elde etme özgürlüğünü sağlama mücadelesine karşı tüm imkan olanaklarını seferber etmekten geri durmayan başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge güçleri, Kürtlerin siyasi kazanımlarını yok etmek istemektedirler. Tabii buna karşı Kürtlerin büyük bedeller ödediği, var olma mücadelesi de sürmekte ve sürecektir” dedi. Ulusal ittifak çalışmalarının söz konusu bu güçleri tedirgin ettiğine dikkati çeken Bayındır, “Kürtler arası çelişkileri derinleştirip çatıştırıp bir araya gelmenin tüm olanaklarını ortadan kaldırarak bütünlükten yoksun tüm direnç odaklarına saldırmak istemektedir. Bu konuda Türkiye, İran ulus devleti belli ölçülerde başarılı oldukları, bu konuda yeterince deneyime sahip oldukları söylenebilir” ifadelerini kullandı
‘Herhangi bir parti üzerinden güç gösterisine dönüştürülmemeli’
Federe Kürdistan’da yaşanan son gelişmelerin tüm Kürtleri kaygılandırdığını vurgulayan Bayındır, “Türk devletinin Mahmur Kampı’na, Şengal’e yönelik hava saldırıları Güney Kürdistan’a yönelik askeri kuşatması bunun yanında siyasi ve diplomatik baskılar Güney Kürdistan’ın geleceği açısından kaygı verici bir aşamaya gelmiştir. Kürt halkının dört parçadaki kazanımlarına göz diken, fırsatını yakaladığı anda bu kazanımları yok etmek için harekete geçebilen Türkiye ve İran devletlerin pratiğini, Güney Kürdistan referandum sürecinde Kürt halkının hafızasında hala canlıdır. Bu hafızaya rağmen bu devletlerin politikalarına alet olmamak, bu ülkelerle geliştirilen siyasi, ekonomik, ticari ilişkilerin Güney Kürdistan bölgesinde faaliyet yürüten herhangi bir siyasi partinin üzerinde güç gösterisine dönüştürülmemelidir. Böylesi bir durum Kürt halkının gönlünde derin yaralar açmaktan, manevi desteğini kaybetmiş bir gerçeklikten başka bir durum yaratmayacaktır. En son Zînî Wertê olayını bu şekilde ele almak değerlendirmek gerekir” dedi.
Zînî Wertê bölgesine asker gönderilmesi
Kürtlerin çıkarlarına aykırı her girişimin tüm Kürtlerde gerilim yaratacağı konusunda endişe duyduklarını ifade eden Bayındır, Özellikle Zînî Wertê bölgesine yapılan değişiklik orada yaşayan halkımız ve bir bütün olarak Kürt halkında bir kaygı yaratmıştır. Kim olursa olsun parti, kurum, kuruluş ve siyasi gücü ne olursa olsun, böylesi hassas bir süreçte yapılacak bir girişimin, halka rağmen zor araçlarını devreye koyarak gerçekleştirmektir ki, bunun Kürtler arasında bir gerilime neden olabileceği açıktır.”
‘Söylemlere dikkat edilmeli’
Kuşatma altında olan Kürtlere karşı sorumluluğu olan tüm tarafların söylemlerine dikkat etmesi ve diyalog zeminin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Bayındır, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu güncel durumlar ışığında Kürtleri karşı karşıya getirebilecek, Kürtler arasında gerilim yaratacak faaliyetlerden, pratiklerden, açıklamalardan kaçınması gerektiğini önemsiyorum. Tek çare olarak her anlamda kıskaç ve kuşatma altında olan halkımıza, tüm siyasi dinamiklerimizin politik sorumlulukla halkımızın tarihsel özlemi olan ulusal birlik temelinde ittifak yapmaya, tüm politikalarını da halkımızın onurlu, meşru özgürlük taleplerine göre ayarlamaya çağırıyorum. Bu temelde diyalog zemini geliştirilmeli, Kürtler arası ilişkiler eşit kardeşlik temelinde olmalıdır. Zira tek çıkış yolumuz budur.”
DİYARBAKIR