Batmanlı kadınlar kendisini demokratik ulus inşasındaki bir toplumun özgürlüğünü hedefleyen asli unsurlar olarak görmekte ve bu çerçevede her alanda çalışmaktadır. Yaratılan ağır tahribatlara, korkutulmaya ve sindirilmeye çalışılan bir halkın gerçeğini haykırmaya devam etmektedir. Seçimlerde de en net cevabı bir kez daha verecektir.
Hürriyet Kaytar*
Özel savaş konseptinin laboratuvar alanı olan Batman, 90’lı yıllardan itibaren sürdürdüğü kentleşme hızına bağlı olarak kent siyasetinin olgunlaştığı bir alandır. Kürt özgürlük hareketinin etkisini yoğunluklu hissettirmesiyle ve kentin bir “serhildan kenti” olmaya başlaması yine bu döneme denk gelmektedir. Bir diğer ayrıntı ise yine Kürt özgürlük mücadelesine karşı bir kontra yapılanması olarak oluşturulan ve kullanılan Hizbullah’ın varlığını en çok hissettirdiği kent olmasıdır. Bu yönüyle pek çok toplumsal çalkantıya sahne olmuştur. 2000’lerden bugüne ise kent nüfusunun hızla artması ve pek çok sosyoekonomik, siyasal ve kültürel olay ve olguya sahne olması, kenti stratejik bir noktada ele almamızı gerektirmektedir. Bugün ise verilen uzun soluklu mücadele yerini bir “inşa dönemine” bırakmış görünmekle birlikte henüz bir sömürge gerçeği ve buna bağlı bir sömürü düzeninin varlığı bu inşayı toplumsal düzleme oturtmamızı güç kılmaktadır.
Savaş konsepti ve buna bağlı olarak göçler, faili meçhul cinayetler, intiharlar, baskı ve zulüm cenderesinde kadınlar ise elbette ki bunlardan en büyük payı alan kesim olmuştur. Erkek-sömürge devleti yarattığı bu alanda kadınları toplumsal olan her şeyin dışına itmek ve kendisine “bahşettiği” alanlarda kalmasını istemektedir.
Kadınlar olarak kendi mücadele hattını kurumsallaştırmak elbette ki kolay olmayacaktı. Özellikle Batman gibi yukarıda saydığımız süreçleri yaşamış ve yaşamakta olan bir kent için bu mücadele daha çetin olacaktı. Bu anlamda Batmanlı kadınların mücadelesi de tıpkı coğrafyanın geri kalan kentlerindeki kadınlarla aynı döneme denk gelecekti. Kürt özgürlük hareketinin toplumda karşılık bulması, değişim ve dönüşüm için öncü rol üstlenmesi ve kendini bir “kadın hareketi” olarak var etmesi onu Batman’daki kadınlar açısından da bir mücadele cephesine dönüştürmeyi zorunlu kılacaktı.
Dar kapsamda bakıldığı zaman bu kentteki kadınların bu mücadeleye olan aidiyeti ve bugünün öncü rolünü üstlenmeleri şaşırtıcı değil, kendi kurtuluş gerçekliğidir. 90’lı yılların sonlarından itibaren kadın intiharlarıyla gündeme gelen bir kentken, bugünlere kadın öncülüğünde kendini yönetebilme erkine kavuşmuş bir kent konumuna gelmiştir. Bugünkü faşizm koşulları ve yarattığı tahribat bizleri yanıltmamalıdır. Toplumun her noktasına saldırmayı, ideolojik ve zihniyet saldırısını kendine düstur edinen kapitalist-erkek-ulus devlet aklı kadın öncülüğünde kendini var eden toplumsal örgütlenmeyi dağıtamamıştır, tam tersi haliyle kendisi dağılmakla yüz yüzedir.
Dönemsel geri çekilmeler bizlere göstermiştir ki en temel hakikat, kendi için mücadele eden özgür kadının hareket alanını genişletmek ve kurumsallaştırma zorunluğudur. Bu zorunluluğu verdiği bedeller ile en iyi bilenler kadınlar, özellikle de Batmanlı kadınlardır. Kadın cinayetleri, ekonomik sömürü, feodal sadakatin kadın üzerindeki vahşi uygulamaları, sosyal ve kültürel yasaklamalar, “namus” adı altında köhne bir yaşamın dayatıldığı Batmanlı kadınlar tüm bunları bertaraf etmek ve Kürt özgürlük mücadelesinin dününde olduğu gibi bugünü ve yarınında da asli unsur olarak yer alması elbette ki kaçınılmazdır. Nitekim Batmanlı kadınlar özellikle 2000’lerden itibaren kendini yaşamın tüm alanlarında var etmek adına mücadele etmektedirler.
Kürdistan’dan tüm dünyaya yayılan ve pek çok teorik tartışmaların yoğun olarak geliştirildiği jineoloji, demokratik ulus paradigmasının en büyük yaşam kaynağıdır. Zira toplumun özgürlüğü kadının özgürlüğüne bağlıdır. Bu açıdan tartışmalara katılım düzeyleri istenilen oranda olmasa da değerli ve anlamlıdır. Kendini siyaset ve sosyal boyutta var etme, öncülük rolünü oynama konumundaki kadınlar açısından ise bu tartışmalar daha derin, daha yaşamsallaştırılabilir ve hayatidir. Batman’daki kadınlar da bu felsefeyle birlikte eylem açığa çıkarabilme ve toplumu inşa edebilme alanına sahip olmuştur. Bunun ne denli başarılı olacağı elbette ki kolektif mücadele alanının başarısına bağlı olsa da her adım, her tartışma, her pratik bu kolektif alanın bir parçası olduğu gerçeği Batman’daki kadınlar açısından bilinmektedir. O yüzdendir ki devletin her fırsatta saldırdığı ilk kişiler kadınlardır.
HDP fikriyatının gelişimi ve tüm kadınlar için yarattığı alan (Elbette ki bu alan kadın mücadelesinin bir sonucu olarak kazanılmış bir alandır.) bugün Batman siyasetinde eşit temsiliyet, söz gücü, kendi karar verme ve özgür bireyi yaratma hedefindeki kadınlar için alan yaratmakta ve burada örgütlü ve güçlü bir pratik açığa çıkmaktadır.
Batman’da var olan TJA ve HDP Kadın Meclisi demokratik tüm işleyişlerin kuram ve kavram hapishanelerinden çıkıp yaşamsallaşması ve kendini sokakta, okulda, sanatta, siyasette, ekonomide vs. örgütlemesi adına ön açıcı olmuş bugün artık bu modelin sadece siyasal süreçlerin değil bütün bir hayatın vazgeçilmez bir perspektifi olduğu gerçeği gözümüzün önündedir. Şimdi artık mücadelenin her yerde olduğu gibi Batmanlı kadınlar açısından da geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması zamanıdır. Çünkü 21. yüzyıl kadın yüzyılıdır.
Bu gerçeklerden hareketle bilinmelidir ki tüm dezavantajlarına rağmen Batmanlı kadınlar kendisini demokratik ulus inşasındaki bir toplumun özgürlüğünü hedefleyen asli unsurlar olarak görmekte ve bu çerçevede her alanda çalışmaktadır. Yaratılan ağır tahribatlara, korkutulmaya ve sindirilmeye çalışılan bir halkın gerçeğini haykırmaya devam etmektedir. Seçimlerde de en net cevabı bir kez daha verecektir.
*HDP Batman İl Eşbaşkanı