Amerikalılar hem askeri hem de diplomatik olarak Başur’daki siyasi aktörlerle sıkı görüşme içindeler. Özellikle peşmergenin birleşmesi gerektiği noktasında isteklerini sık sık vurguluyorlar. Hatta olmazsa ekonomik desteklerini çekeceklerini belirtiyorlar. Çünkü aynı zamanda Başur’da yerleşiyor, merkezileşiyor, hava savunma sistemi de geliştiriyor. Bu sistem ilk olarak İran’a karşı düşünülmüş olabilir ama acaba Irak’ın toprak bütünlüğü bağlamında Türkiye’ye karşı da bir hamlede bulunur mu? Şimdi olası olmasa da ilerisi için ABD’ye bir opsiyon sağlıyor.
Ayrıca ABD’li yetkililerin YNK eşbaşkanlarıyla görüştüğü ve burada PKK konusunun gündeme geldiği anlaşılıyor. YNK Eşbaşkanı Lahur Talabani, PKK’ye karşı savaşmayacaklarını burada deklare etmiş. Ancak detayler belli değil. Mesela ABD, YNK’den savaşmasını mı istedi, yoksa bununla Türkiye’ye ve KDP’ye birlikte bir cevap mı verildi, bir tavır mı deklare edildi tam olarak anlaşılmış değil.
Savaş cehpesinde ilk dönemlere göre biraz durgunluk var. TC’nin askeri güçlerinin hızının HPG’nin direnişi karşısında kesildiği görülüyor. Türkiye bu dengeyi bozmak için Kürtler arası iç savaşa çok acil ihtiyaç duyuyor. Çünkü bu coğrafyada tutunması zor, finansmanı, lojistiği ve Türkiye içindeki mevcut iç dengelerdeki kriz gözetilince çok da sürdürme şansına sahip değil. Hakeza Başur’daki toplum ve siyaseten aktif güçler tarafından da çok açıkça görülüyor ki, PKK bahane ve asıl amaç işgaldir. Bu reaksiyonların örgütlülüğe dönüşmesi ve TC’nin işgaline son verilmesi bağlamında toplu protesto ve eylemlere dönüşmesi TC’nin tutunmasını zorlaştırır ve uluslararası krize yol açma potansiyelini taşımaktadır. Dolayısıyla bir iç çatışma gündeminin, konjonktürün ve siyasetin yönünün değişmesi anlamına gelir. Kürtler için tarihi değerdeki kazanımların riske edilmesine karşılık TC’nin politik, askeri olarak rahatlamasına yol açar. İstediği ekonomik politik tavizleri kopararak bölgeye de kalıcı olarak nüfuz eder.
Son dönemlerde aynı zamanda hükümetin ve bölgenin yöneticileri olan KDP siyasetçileri Neçirvan Barzani, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’ü ziyaret etti. Mesrur Barzani, Belçika ve Yunanistan ziyareti gerçekleştirdi. Neredeyse her gün bir diplomatik grup, elçilik, askeri temsilcilerle görüşmeler var. Bütün bunlar niçin oluyor?
Acaba Başur yönetimi de Türkiye’ye alternatif yol ve ilişkiler mi arıyor. Çünkü ekonomik, sosyal, ticari ve bunun üzerinden de siyasi bağımlılık oldukça derinleşmişti. Bu bağımlılık ABD’yi de rahatsız edecek düzeydeydi ve bir biçimde dile getiriliyordu. Oluşturulacak alternatif ticari yollar bölge dinamiklerini de değiştirebilir. Aslında Mesrur Barzani hükümetinin ilk dönemlerinde böylesi bir girişim oldu. Ancak Türkiye ziyaretinden sonra ne olduysa bu çalışmalardan vazgeçti. Hatta şu an Türkiye’nin istemlerine paralel olarak kendine ait istihbari ve askeri güçleri kullanarak PKK’nin olduğu alanlara girmekte, kaygı duyulan çatışmaların oluşmasına öncülük etmektedir. Kendisine ait olan K24 televizyonu da 90’lı yıllardaki Türk TV’lerinin benzeri rencide edici propaganda yapmaktadır.
Başur şu an bir geçiş döneminde. Artık mevcut haliyle kalmayacağı kesin. Ya iç çatışmalar ve krizler süreci başlayacak. Ya da hem kendi birliğini hem de Kürtler arası birlik anlayışının pekişmesine kaynaklık ederek Rojava ve Bakur’u da olumlu etkileyecek bir sürece girecektir.