Sn. Öcalan’a uygulanan bu soykırım işkencesi aslında Kürt halkına yapılan bir işkence ve yok etme soykırımıdır. Bu olguya ister tarihsel ister etik ister sosyolojik ve ister bilimsel olarak nereden bakılırsa, bakılsın Sn. Öcalan ve Kürt halkını birbirinden ayırmak mümkün değildir
Hüseyin Aykol
Sincan 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan İsmet Akın, 5 Aralık 2023 günü kaleme alınıp, ertesi gün gönderilen mektubunda şöyle diyor: “Türkiye’de yürürlükte olan infaz kanununa göre ağırlaştırılmış müebbet verilen her tutsağın her ay, biri açık, diğeri kapalı olmak üzere iki kez ailesi ve vasisi ile görüş hakkı ve 15 günde bir 10 dakika telefon hakkı vardır. Dahası mesai saatleri içinde avukatlarıyla görüşme, faks, koli gönderme-alma haklarına sahiptir. Ancak kanunen tüm ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen tutsaklara tanınan bu haklar Kürt Halk Önderi Sn. Abdullah Öcalan’a tanınmamakla birlikte ekstra olarak yukarıda belirttiğim gibi, dünyada eşi ve benzeri bulunmayan özel bir İmralı tecrit rejimi uygulanmaktadır.
Sn. Öcalan’a uygulanan bu soykırım işkencesi aslında Kürt halkına yapılan bir işkence ve yok etme soykırımıdır. Bu olguya ister tarihsel ister etik ister sosyolojik ve ister bilimsel olarak nereden bakılırsa, bakılsın Sn. Öcalan ve Kürt halkını birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu birlik ve birliktelik tarihsel ve toplumsal bir hakikattir, bir realitedir. Bu nedenle, Sn. Öcalan sadece bir şahsı değil, aksine bir halkın ve toplumun siyasi iradesi haline gelmiş insandır. Bu anlamıyla Sn. Öcalan Kürt halkı ve Ortadoğu toplumudur. Dolayısıyla ona yaklaşım Kürt halkına yaklaşımdır.
Güncel durumda faşist İsrail Siyonizm’inin devleti, Filistin halkına karşı uyguladığı şiddet ve soykırımı görüp, haklı olarak tepki verip, sesini yükseltirken, Sn. Öcalan şahsında Kürt halkına yapılan şiddet, işkence, saldırı ve soykırıma sessiz kalmak insani erdemlerden yoksunluktan ve riyakarlıktan da öte yapılanlara ortak olmaktır. ‘Zalim zulmünü işlerken ak ellerin elleri temiz olamaz’ der Halil Cibran. Dolayısıyla kendisine ben insanım diyen herkes Sn. Öcalan’a ve onun şahsında Kürt halkına uygulanan işkence ve soykırıma kendi güç ve imkanları oranında karşı çıkmalı, sesini yükseltmelidir. Siyasi yollarla çözülmeden Ortadoğu barışının sağlanması, halkların kucaklaşması mümkün değildir.
Sn. Öcalan’a yaklaşım, Kürt halkı ve on binlerce PKK tutsakları için savaş, barış ve direnişin gerekçesidir. Bu nedenle, biz PKK’li tutsaklar olarak Türkiye zindanlarında bulunanlar, Önderliğimizin yaşamı yaşamımız, sağlığı sağlığımız, güvenliği güvenliğimiz ve özgürlüğü özgürlüğümüzdür, diyerek Sn. Öcalan üzerinde uygulanan yasa, etik, insanlık dışı soykırım tecridinin son bulması, bir zulüm kalesi, rejimi olan İmralı zindanının kapatılması, Önderliğimizin özgür bırakılması ve Kürt sorununu çözümünü amaçlayarak 27 Kasım 2023 tarihinden bu yana Açlık Grevi’ni başlatmış bulunuyoruz. Bu eylemimiz şimdilik bir başlangıç olmakla birlikte TC devletine bir uyarı, ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve sivil örgütlere bir çağrıdır.
Sonuç olarak biz aşağıda isimleri yazılan PKK’li tutsaklar olarak yaptığımız bu çağrıya kulak vermenizi, sesinizi sesimize katmaya, kendi güç ve imkanlarınız oranında Kürt Halk Önderi Sn. Öcalan’ı ve onun şahsında Kürt halkına ve biz tutsaklarına uygulanan şiddet, soykırım ve tecrit işkencesinin kaldırılması için gerekli çabayı gösterip, destek sunacağınıza inanıyoruz.
Serhat Yüksek, İsmet Akın, Salih Gün, Nizamettin Özoğlu, Hakan Adıgüzel, M. Maşuk Abay, Mehdi Baştimur, Kadri Sönmez, İsmet Karak, Derviş İsmail, Barış Alhani, Yakup Şahin, Mehmet Güzeller, Aras Aslan, Zeynel Abidin Bozkurt, Şerif Mesutoğlu, Cihan Yaşar, İbrahim Yağız, Mehmet Nuri Özen ve Mehmet Sıddık Özbakış…”
* * *
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Güven Usta, 3 Aralık 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Erzurum-Dumlu 1 nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane’de kalan arkadaşımız Nurettin Kaya, kendisine verilen sevk sözü yerine getirilmediği için ara verdiği süresiz açlık grevine yeniden başladı ve 20 Kasım tarihinde süresiz açlık grevini ölüm orucuna çevirdi. Hüseyin Karaoğlan, Özmen Gün, Sezgin Zengin ve Bakican Türk ise birbirinden farklı Yüksek Güvenlikli ve S tipi hapishanelerde süresiz açlık grevine devam ediyorlar. Talepleri ortak: Tecridi artıran ve insan onuruna aykırı Yüksek Güvenlikli ve S tipi (kuyu tipi) hapishanelerin kapatılması, bu hapishanelerden başka hapishanelere sevk olmak…
Bu aslında var olma ve yok olma mücadelesidir. Siyasi iktidarın hapishanelerden başlattığı teslim alma, tüm direniş dinamiklerini tasfiye etme saldırısına karşı barikat olmak mücadelesi. Temelde hepimizin ortak mücadelesi. Faşizmin artan saldırıları karşısında her mevzide direnmek zorundayız. Tüm devrimcilerin, tüm muhaliflerin bugün karşı karşıya kaldıkları saldırılara karşı aldıkları tavır yarınlarımızı belirleyecek. Sizin bu konudaki duyarlılığınızı biliyoruz. Teşekkürler…”
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Bektaş Morkoç, 4 Temmuz 2023 tarihli mektubunda (Evet temmuzda gönderilmiş bir mektup. Nitekim zarfın üzerinde 10 liralık pul var!) şöyle diyor: “1 Ocak 2021 günü yürürlüğe giren 5275 sayılı kanundaki değişiklik yüzünden, cezaevlerindeki işleyişte epeyce değişiklikler oldu. Mevcut ceza infaz yayasındaki yer alan tüm maddelerle çelişir şekilde cezaevlerinde bütün sosyal ve kültürel etkinlikler ve haklar tamamen kaldırıldı. Pandemi sürecinde fiilen sonlandırılmıştı zaten. Ancak bu yönetmelik kapsamında bugün karşılaştığımız en vahim durum tahliye zamanı gelmiş olan siyasi hükümlülerin halen cezaevinde tutuluyor olmasıdır.
Bu konuda sizler zaman zaman bu konularda haber yapıyor olsanız da kamuoyunda gereken duyarlılığın oluşmadığı anlaşılıyor. Oysa yeni düzenlemeyle mahpusun tüm sosyal ve kültürel yaşama dair güvence altına alınmış haklarını keyfi bir biçimde ortadan kaldırmıştır. Dış dünya ile iletişimini tamamen koparmış, tamamen tecrit koşulları içinde tutulması hedeflenmiştir. Cezaevi İdare ve Gözlem kurulları altı ayda bir yaptıkları değerlendirmelerle hükümlü hakkında iyi halli olup olmadıklarına dair kararlar almaktadır.
Örneğin şartlı tahliyesi gelmiş hükümlünün hiçbir disiplin cezası olmamasına ve hatta ‘iyi halli’ olmasına rağmen yine de tahliye edilmemektedir. Elektrik ya da suyun tasarruflu kullanıp, kullanılmadığı bile tahliyeye engel olabilmekte. Halihazırda kalmış olduğum cezaevinde tahliye tarihleri 6 ay veya bir yıl ertelenmiş kişiler bulunuyor. Bu konuda demokratik kamuoyunun ilgisini bekliyoruz.”
* * *
Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan mahpuslardan Mehdi Boz, 3 Aralık 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bu kartı tekli hücreden yazıyorum. 21 Eylül’deki aramada bir sorun yaşandı. 27 Eylül’de de keyfi bir şekilde hücreye getirildim. Kapıya vurma ve slogan atma eyleminden bana toplamda iki ay mektup ve telefon yasağı verilmiş bulunuyor.
Ülkemiz ve tüm dünyada emekçi halklarımızın açlık, yoksulluk, baskı ve zulüm ve katliamlarla sınandığı bir dönemden geçerken, 2024 yılı halklarımız açısından daha güzel ve insanca yaşanılır bir yıl olması dileğiyle sizin ve tüm Yeni Yaşam ailesinin mücadele ve kavga yılımızı en içten dileklerimle kutluyorum.”
MEKTUBU GELENLER:
Bektaş Morkoç – Bolu F Tipi Cezaevi
Mehdi Boz – Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
İsmet Akın – Sincan 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi