Meslektaşlarının tutuklanmasına tepki gösteren gazeteciler, özgür basına yönelik baskılarla topluma da mesaj verilmek istendiği ve baskıların dayanışma ile aşılacağını belirtti
Ankara merkezli soruşturma kapsamında 25 Ekim’de işkenceyle gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ile JİNNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, 29 Ekim Cumartesi günü “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Roza Metîna, tutuklamaları ve basın üzerindeki baskıları değerlendirdi.
DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü konusunda uzun yıllardır çok gerilediğini söyledi. Bu durumun uluslararası basın ve hak örgütlerinin raporlarına da yansıdığını hatırlatan Müftüoğlu, iktidarın söylemleri dışında söz söyleyen tek bir kişiye dahi tahammülün olmadığını belirtti. Türkiye’de Çok sayıda hak ihlalinin olduğunu ve bu ihlalleri gündeme getiren gazetecilerin hedef alındığına dikkati çeken Müftüoğlu, bunun son örneğinin tutuklanan 9 meslektaşının olduğunu dile getirdi.
Topluma mesaj
Gazetecilere yöneltilen soruların trajikomik olduğunu sözlerine ekleyen Müftüoğlu, “Arkadaşlarımız gözaltına alınırken iktidar medyası ve emniyet tarafından kriminalize edilmeye çalışıldı, başları eğilmeye çalışıldı. İfade aşamasında ise arkadaşlarımıza yaptığı haberler soruldu. En basit örneklerinden biri Dedeoğlu ailesine yönelik ırkçı bir katliam gerçekleşmişti, bir aileden 7 kişi sırf Kürt oldukları için katledilmişti. Yaşanan katliamı açığa çıkaran bu arkadaşlarımızdı, detaylarını yayınladılar, dünya kamuoyuna servis ettiler. Dün ne tesadüftür ki bu katliamın duruşması görüldü ve failler serbest bırakıldı ama bu katliamı açığa çıkartan gazeteciler tutuklandı. Buradan aslında topluma, tüm gazetecilere mesaj verilmek istendi. Böylesi gerçekler açığa çıkartılırsa nasıl hedef alınacakları belirtildi.”
Suç işliyorlar
Soruşturma dosyasında suçlama konusu yapılan DFG’nin prosedürlere uygun kurulduğunu her yıl düzenli mali ve idari beyannameleri hazırlanıp İçişleri Bakanlığı’na sunulan bir dernek olduğunu ifade eden Müftüoğlu, “Yasalara göre kurulmuş bir derneği yasa dışı göstermek suçtur. Emniyet ve savcılık suç işliyor ve bunun üzerinden de arkadaşlarımızı tutukluyor. Bu bile başlı başına davanın dosyanın ne kadar boş olduğunu bize gösteriyor. Ne kadar meselenin Kürt halkının sesini kısmaya yönelik bir duruşma olduğunu açığa çıkarıyor” diye konuştu.
Gerçeği örtmeye çalışıyorlar
MKGP sözcüsü Roza Metîna ise, gazetecilerin gözaltına alındığında çok büyük işkenceye maruz kaldığını belirterek, “15 saat elleri kelepçeli bekletildiler. Bir gazetecinin bebeği saatlerce aç bırakıldı. Bu işkencelerle, gözaltılarla korkutmaya çalışıyor ve gerçeğin önünü kapatmaya çalışıyorlar” dedi.
Boyun eğmeyeceğiz
Gazetecilere sorulan sorulara değinen Metîna, “Neden MA’da çalışıyorsun, neden mikrofonu tuttun?’ bunun gibi sorular yöneltilmiş. Ne kadar dışlamaya çalışsalar da ajanslar çalışmalarını sürdürecek. Tutuklama, gözaltı ve işkencelerle özgür basın geri adım atmaz. Bundan daha güçlü çıkar. Hiçbir zaman bu saldırılara boyun eğmeyeceğiz. Geçmişten bugüne nasıl bağ eğmediysek yine eğmeyeceğiz. Çalışmalarımıza devam edeceğiz. Baskılarla çalışmalarımızı durduramazlar. Herkese sesleniyoruz, bugün Kürt gazetecilere yarın herkese saldırı olacak. Kürt gazeteciler üzerinden bütün diğer basına mesaj vermek istiyorlar. Bu yüzden dayanışma çok önemli, dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Saldırılara karşı bütün gazeteciler ses çıkarmalı ve mücadele etmeli” diye konuştu.
Yargı eliyle ceza tehdidi
Kürt basınına yönelik süreklileşen gözaltı ve tutuklamaları değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı avukat Mehdi Özdemir de suçlama ve iddianamelerdeki hukuksuzluklara dikkati çekti. Basın hürriyetinin tam ve eksiksiz olarak kullanmak isteyen Kürt basınının yargı eliyle ceza tehdidine maruz bırakıldıklarının altını çizen Özdemir, “Bugün itibariyle Kürt basını emekçilerinin Diyarbakır ve bölge kentlerinde karşılaştıkları hak ihlallerini haberleştirilmesinden, toplumsal sorun alanlarına kadar halkın haber alma hakkını öncelikli kılan ve bu anlamda mesleki faaliyetlerini yürüten gazetecileri ana akım medya ve mevcut iktidar bloğu üzerinden hedef haline getirilmesi, linçe maruz bırakılması kendi içerisinde oto sansürü, sansürü ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır” dedi.
Dayanışma çağrısı
Yargının bu anlamda amaçsızlaştırılmış siyasi erkin güdümünde hareket ettiğine vurgu yapan Özdemir, “Gazetecilerin kendi muhalif iddialarını veya söylemlerinin ifade etmesinin olağan hale getirilmesi, yargının bu anlamda bir güvence oluşturulması gerekirken tehdit olarak ortaya çıkması kendi içerisinde bir hukuksuzluk, basın özgürlüğünün ihlalini ortaya çıkarmakta. Ne yazık ki bu ihlal kendi içerisinde sistematik ve yoğun bir şekilde son dönemde artarak devam etmektedir” diye konuştu.
Özdemir, “Halkın, her alanda baskı, şiddette ve polis engellemelerine maruz kalan doğru ve toplumsal haberleri halka ulaştıran Kürt gazetecileri ve özgür basın emekçileriyle, dayanışma içerisinde olmaları gerekir. Baskılar dayanışma ile aşılır” diyerek çağrıda bulundu.
HABER MERKEZİ