Ekonomik durumun sarsıldığı, ücretlerin hızla düştüğü, güvenceli işlerin yerini esnek, güvencesiz ve geçici işlerin aldığı kriz dönemleri, hem karşılıksız emek olarak görülen hem de ücretli çalışan kadınların en çok sıkıntıya girdiği dönem olarak karşımıza çıkıyor. Kriz dönemlerinde kadınların karşılıksız emeklerinin hacminin genişlediğini ve bunun yansımasını evlerinde daha fazla iş yapmak zorunda kalmalarından biliniyor. Erkeğin işsiz kalması sonucu azalan hane gelirine karşı “aileyi” ayakta tutmak için evdeki üretim faaliyetlerini daha da yoğunlaştırmak zorunda bırakılan kadının, bununla kalmayıp hanenin bütçe açığını kapatabilmek için evde kazanç sağlayacak işlere yönelmesi bu nedenledir.
Hedef hep kadın
Ekonomik krizler baş gösterdiğinde işten en erken çıkarılanların kadınlar olması, onların vasıfsız olarak görülmeleri ve kıdemlerinin az olması ile ilişkilendirilse de asıl olan kadınların işsiz kaldıklarında sessizce evlerine dönmesi ve orada gözden kaybolmasının istenmesiyle alakalı. Çünkü bu durum iktidarlar üzerinde erkeklerin işsiz kalması kadar baskı yaratmıyor. Tüm bu tablo karşısında Alman kalkınma uzmanı ve kadın hareketi aktivisti Christe Wichterich’in “Kadınlar krizin sosyal hava yastığıdır” sözünü hatırlatmanın tam zamanı. Kaza yapan araçtakileri nasıl ki hava yastığı kurtarıyorsa, kriz zamanında da kadının üstlendiği rol ve yaptığı işlerin “evi” kurtaracak boyutta görülmesi böyle bir tanımlama yapmayı doğalında getirmiş. Kuşkusuz, Wichterich’in böyle bir cümleyi kurmasındaki amaç toplumsal cinsiyet rollerine bir gönderme. Gerçek olan şu ki kadınlar, ne kadar derinlikli yaşanırsa yaşansın tüm krizlerinden üstesinden gelecek pozisyonda ve güçteler.
Necla Demir/İstanbul-MA