EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, Demokrasi İttifakı ile halkın kazanacağına işaret ederek, “‘Oy verin biz sizi kurtaracağız’ diyorlar. Biz diyoruz ki; Kurtarıcı yerine halk güçlerini birleştirelim, halk güçlerinin ittifakını sağlayalım’ dedi
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla 18 Ocak’ta bir araya gelerek Demokrasi İttifakı’nı oluşturan Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Halkevleri, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Cumhur ve Millet ittifaklarına karşı üçüncü cepheyi genişletme çalışmaları yürütüyor. EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, ittifakın seçim değil mücadele endeksli olduğunu belirtti.
Çözüm odaklı bir ittifak
“Bugün ülkenin içerisinde bulunduğu duruma karşı emek, demokrasi güçleri, barıştan yana geleceklerine sahip çıkmak isteyenlerin bir araya gelmesi gerekiyordu” diyen Başkavak, “Bunun için de Demokrasi İttifakı etrafında yan yana gelmemiz ihtiyacı vardı. Çünkü ülkemiz tek adam rejimiyle yönetiliyor. İşçilerin hak arayışları, grevleri yasaklanıyor. 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte eylem ve etkinlerin yasaklandığı bir ortamdan geçiyoruz. Bundan dolayı Demokrasi İttifakı diyoruz. İşçilerin, kadınların, gençlerin ve bu iktidarın uygulamalarından dolayı rahatsız olan her kesimin yan yana gelerek, bu ortamda nasıl bir çözüm üretebiliriz? diyerek, tartışmamız gerekiyordu. Bu noktadan ittifak çok önemli” diye belirtti.
Yapılan tartışmalar
Burjuva siyasetinin dışında olan halk, emek ve demokrasi güçlerinin Demokrasi İttifakı ile kendi seçeneğini yarattığına dikkati çeken Başkavak, “Aslında biz ve diğerleri var diye düşünebiliriz. Bir tarafta 20 yılık tek adam iktidarı var ve iktidarını baskıcı rejimle idame ederek, seçime gitmeye çalışıyor. Diğer taraftan da tek adam rejimine alternatif olarak aslın da geçmiş parlamenter sistemin boyanıp, cilalanıp, restore edilerek bize yeniden dayatılmaya çalışıldığı bir ittifak var. Bunu adını da ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ diye ifade ediyorlar. Adı güçlendirilmiş olunca sanki çok demokratikmiş, halkın ihtiyacına denk düşecek bir sistemmiş gibi ifade ediliyor. Aslında problem şurada; bunlar zaten vardı. Bugüne kadar bir şekliyle iktidar oldular. Kimisi onlarca yıl önce Ali Babacan ve Davutoğlu zaten bu iktidarın ortağıydı. Halkın ittifakı diye tanımladığımız Demokrasi İttifakı ise başta şunu tartışıyor; Bu ülke nasıl yönetilecek? Bu ülkeyi bir avuç sermaye ve onun temsilcileri tarafından mı yoksa halk güçleri en demokratik katılımla oluşturduğu temsilcilerle mi yönetecek? Bu ülkedeki kaynaklar kime ayrılacak? diye tartışıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Halk ittifakının yolunu açıyoruz’
Ülkede derinleşen ekonomik krize değinen Başkavak, “Halkın, işçilerin ve emekçilerin her geçen gün sofrasında ekmeği küçülürken, bir avuç sermaye servetine servet katıyor. Enflasyon, gelir vergisi halkın sırtında ama bir avuç sermaye gelir vergisi bile ödemiyor. İşçilerden, emekçilerden ve halktan dolaylı dolaysız alınan vergilerden pay alıyorlar. Ülkenin kaynakları bir avucun elinde toplanıyor. Bizler bunun halka nasıl dağıtılacağını tartışıyoruz” dedi.
AKP-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın iktidarda kalmak istediğini ve bunu da baskı, kutuplaştırma siyasetiyle sağlamaya çalıştığını belirten Başkavak, şöyle dedi: “Onun için toplum bu kadar kutuplaşıyor. Onun için konserler yasaklanıyor. Onun için kadınların yaşam alanları daraltılıyor. Onun için gençleri geleceksiz bırakıyorlar. Onun için ‘Giderse gitsinler, kendi doktorumuzu yetiştiririz. Gerekirse ithal doktor getiririz’ diyebilecek kadar gözleri dönmüş. Çünkü AKP iktidarda kalmak içi her yolu mubah görüyor. Aslında bu süreç, 1 Kasım seçimine bir benzer sürecin içinde olduğumuzu gösteriyor. AKP, iktidarda kalmak için bütün koşulları zorluyor. Kullanacağı her argümanı kullanmaya çalışarak, kutuplaştırmaya çalışıyor. Kürt sorunu üzerinden kutuplaştırmaya çalışıyor. HDP’nin kapatılması üzerinden kutuplaştırmaya çalışıyor. Mülteciler üzerinden bunu yapıyor. Bir taraftan Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuğa soyunup, ‘selden kütük kapma’ siyaseti izleyen AKP iktidarı var. Dünyaya ‘bir taraftan savaşıyoruz, bir tarafta da barış getirmeye çalışıyoruz’ diyerek, NATO’ya yedeklenen ve halkını NATO’nun arkasına dizmeye çalışan, diğer tarafta da Suriye’de, Irak’ta, Kuzey Irak’ta operasyona gitmeye çalışan bir AKP pratiği var. AKP, dışarıda yaşananları içeride baskı olarak kullanarak, tahakküm kurarak seçime girmek istiyor. Millet İttifakı açısından da problem şudur; ‘Siz gelin seçin, sandığa gelin oyunuzu verin, gerisini merak etmeyin. Eğer birileri yanacaksa biz yanalım’ diyor. Zaten Meral Akşener bunu açık bir şekilde söylüyor. Kılıçdaroğlu’da ‘Oyunuzu kulanın, biz ülkeyi aydınlığa çıkaracağız’ diyor. Halkı politikada sadece oy kullanmaya indirgeyen bir yaklaşım var. Hayatı var eden işçi ve emekçiler her şeyi var edebiliyor, ama ülkeyi yönetme akıllı yokmuş gibi davranılıyor. ‘Oy verin biz sizi kurtaracağız’ diyorlar. Biz diyoruz ki; Kurtarıcı yerine halk güçlerini birleştirelim, halk güçlerinin ittifakını sağlayalım. Halklar nasıl yönetilmek istediğini kendisi karar versin. Bir avucun verdiği karar yerine halkın, işçilerin ve emekçilerin karar vermesi gerektiğini savunuyoruz.”
Kaynak: MA