Neoliberal politikalar sonucu kadının kolektif üretimini yok eden sisteme karşı alternatif olan kooperatifler, kadınların bir arada çalışarak dayanışmasını sağlarken, güçlenmelerinde de büyük rol oynuyor
Neoliberal politikalarla üretimde şirketleşmenin yaygınlaşması geleneksel üretim şekillerinin yok olmasını da beraberinde getirdi. 1980’lerden itibaren Türkiye’de kooperatifler hızla kapatılırken, bu durumdan en büyük zararı kadınlar gördü. Jinnews’e konuşan; üretim kooperatifleri alanında uzman Selma Değirmenci, tüketim kooperatifleri alanında uzman Özlem Işıl ve İstanbul’da kadın kooperatiflerinin pratik süreçleri içinde yer alan İrem Soysal, kooperatifçiliğin farklı boyutlarıyla nasıl bir kadın dayanışması örülebileceği hakkında ışık tutacak bilgiler verdi. Gıdanın sınıfsal olarak temiz, adil ve sağlıklı erişiminin sağlanması için kooperatifçiliğin önemli bir uğrak noktası olduğunu ifade eden Özlem Işıl, kooperatifçiliğin tek adres olmadığı gibi nasıl örgütlenmesi gerektiğinin de önemli bir başlık olduğunu dile getirdi. Kooperatifçiliğin üretici ile tüketicinin aracısız olarak birbiri ile buluşmasını sağladığını belirten Işık, bu sayede ürünün makul fiyatlarla satışının da sağlandığını kaydetti.
‘Dayanışma sağlanabiliyor’
Kadınların genellikle yasal sorumluluklarını erkeğe devretme eğiliminin yaşanan örneklerle aşılabildiğini vurgulayan Özlem Işık, farklı kooperatiflerin dayanışma içinde olabileceğini kaydetti. “Yasal bir mevzuata tabi oluyorsunuz ama bu sizin iç hukukunuzu belirlemiyor” diyen Işık, “Kooperatiflerin nasıl bir model olduğunu, artı değerin nasıl paylaşılabileceğini kendileri belirleyebiliyorlar. Kendi yerel dinamikleriyle kendi süreçlerini belirleyebilecek bir kooperatif modeli inşa edebiliyorlar” şeklinde devam etti.
Kooperatiflerin örgütlenme modelleri üzerinde duran Selma Değirmenci ise, bu konu için kafa yoranların ekolojik tarım ilkeleri ve emek sömürüsüne karşı kolektif üretim ilkeleri ile yola çıkılırsa kooperatiflerin dönüştürücü bir etkisi olabileceğini söyledi. Alternatif gıda ağları üzerinde çalışan İrem Soysal da, kadınların özgüvenlerinin kurulması, ekonomik olarak güçlenmesi ve kadınların bin yıllar içinde geliştirdiği üretim modellerinin unutulmaması için kadın kooperatiflerinin sağaltıcı olduğunu söyledi. Soysal, her haneden kadının salçadan zeytinyağına kolektif bir üretim sürecine dahil olduğunu vurgulayarak emeğin, ürünün ve tüketicinin yabancılaşmasının önüne geçilebildiğini aktardı.
“Bu mevcut sisteme meydan okuma aynı zamanda. Çünkü bu yağı kimin ürettiğini biliyorsunuz, gıdanın nereden geldiğini biliyorsunuz” diyerek sözlerine devam eden Soysal, “Yeri belli olan gıdayı örgütlüyoruz. Özellikle kadınlar üzerinden yapmak da önemli. Kavanozun üzerinde adı yazıyor. O zeytinyağını üreten Perihan’ı bildiğinizde, onunla tanıştığınızda tek damlasını bile israf etmezsiniz” diye konuştu.
‘Kadınlar eve kapatıldı’
Endüstrileşme ile kadın emeğinin de görünmez hale geldiğini ifade eden İrem Soysal, son olarak şunları söyledi: “Köyde kadınların yan yana gelerek, birbirine iyi gelerek kolektif çalışma yapması bir üretim şekliyken, marketlere gidip paranızın yettiği kadarını alıp hanenize geri geldiğiniz, kadınları eve daha da kapatan bir süreç örüldü. Dolayısıyla ortak üretim sizin kadınlar olarak yan yanalığı güçlendirecek araçları da ortaya çıkarıyor.”
İZMİR