Geçen 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Her şey yolundaymış gibi siyasiler, belediye başkanları, valilikler, kurumlar bu günü kutlayan mesajlar verdiler.
Kutlama deniyor ama Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlayabilmek için öncelikle; görevini yapan gazetecilerin, görevlerini yaparken temel hak ve özgürlükleri kullanabileceği bir ortamın oluşturulması gerekecektir.
Özgür ve bağımsız yayın yapan ve sayıları gitgide azalan medya kuruluşları ekonomik sıkıntılar yaşarken, çalışan gazeteciler de bu oranda baskılara rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Aslında bütün zor şartlara rağmen gerçekleri söylemeye ve mesleklerini sürdürebilme mücadelesi veren gazetecileri bu duruşlarından dolayı kutlamak gerek.
‘Çalışan Gazeteciler Günü’ deniyor ama çalışamayan, çalıştırılmayan, mesleğini sürdüremeyen tutuklu gazeteciler var.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), 2022 yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre; geçtiğimiz yıl 39 gazeteci tutuklanırken, 76 gazeteciye de ceza verilmiş.
Yıl içinde 132 kez gazetecilerin haber takibinin engellendiği ve 65 gazetecinin ise saldırıya uğradığı ifade ediliyor. Ayrıca 56 internet sitesinin kapatıldığı, bin 109 habere ve 2 bin 210 sanal medya içeriğine erişim engeli getirildiği saptanmış.
Raporda 2022 yılında en az 65 gazetecinin saldırıya uğradığı, 53 gazetecinin evine baskın yapıldığı, 116 gazetecinin gözaltına alındığı, 118 gazetecinin saldırıya uğradığı, tutuklu gazeteci sayısının ise 4 Ocak itibariyle 87 olduğu belirtiliyor.
Geçen Haziran ayında Diyarbakır’da gözaltına alınan özgür basın çalışanı16 gazeteci ve 28 Ekim’de gözaltına alınan 11 gazeteciden 9’u tutuklandı. Aradan aylar geçmesine rağmen haklarında henüz iddianame bile hazırlanmamış.
Türkiye’de gazetecilere yönelik baskı ve tehditler uluslararası gazetecilik örgütlerinin raporlarına da yansıyor. 2021-2022 yıllarını kapsayan verilere göre; Türkiye, gazetecilerin en çok cezaevine mahkum edildiği ülkeler arasında ilk 5’e girdi.
İktidarın gazetecilere yönelik baskıları 2022 yılında da raporlara yansıdı. Gazeteciler, polis şiddeti, gözaltı ve tutuklama tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 2022 yılını kapsayan raporuna göre, son 1 yılda en çok gazeteci tutuklayan ülkeler arasında Türkiye de yer aldı. CPJ’nin aktardığı rapora göre, Türkiye’de hapse atılan gazetecilerin sayısı bir yıl öncesine göre iki kat artmış
Raporda ‘Sansür Yasası’na da değinen CPJ, tutuklamaların seçimler öncesinde basın özgürlüğüne karşı yeni bir saldırıya işaret olmasından endişe duyuyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’e (RSF) göre de durum farklı değil. RSF, Türkiye’de gazetecilere yönelik operasyonların kaygılar yarattığını belirtiyor.
Şunu hatırlamakta ve bilmekte fayda var: Siyasal alandaki algı yönetimi, halkın düşünce olarak olgunlaşmamış ve henüz bir davranış kalıbına girmemiş ön kabullerini yönetmeyi, nüfuz etmeyi, değiştirmeyi ve biçimlendirmeyi esas alan bir yönlendirme tarzıdır. Bir başka deyişle psikolojik savaşın bir biçimidir. İşte Türkiye’de demokrasiye, toplumsal ve bireysel özgürlüklere karşı yıllardır devam ettirilen psikolojik savaş, bu mühendisliğin vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
Artık yargı siyasetten bağımsız, gazeteciler güç odaklarından bağımsız değilken gerçekleri yazmaya çalışan yayın organları kapatılmakta, gazeteciler içeri atılıp haklarında davalar açılmaktadır.
Demokrasiden söz edebilmenin bir şartı da medyanın içinde bulunduğu durumdur. Çünkü medya yönetilenler ve yönetenler arasındaki tek iletişim aracıdır. Bugün Türkiye’de adına yandaş medya denilen medya tarafsızlığını yitirmiş, sorumluluk anlayışını rafa kaldırıp yurttaşların en doğal hakkı olan doğru ve eksiksiz bilgilendirilme hakkını kendi eliyle ihlal eden bir savaş aygıtına dönüşmüş, iktidarın sözcüsü olarak propaganda ve algı yönetiminin bir aracı haline gelmiştir.