Son süreçte mal varlıklarıyla gündeme gelen ve kendi ailelerinin çıkarı için her türlü yola başvurmaktan geri durmayan Barzaniler KDP’sinin, diğer Kürt örgütlerine karşı Türkiye, İran ve Irak ile yaptıkları anlaşma ve ihanetler, Kürt tarihinin utanç sayfalarında duruyor
Serdar Altan
Türk ordusunun Güney Kürdistan’a yönelik 17 Nisan’da başlattığı saldırıları sürerken, Barzani ailesi denetimindeki KDP’nin yeniden ihanetin değirmenine su taşıdığı günleri yaşıyoruz. Medya Savunma alanlarının önemli bir bölümünü oluşturan Zap bölgesinde yoğunlaşan saldırılar PKK’nin direnişine çarparken, KDP’nin HPG alanlarını çepeçevre sarmaya çalışması, bölgeye yığınak yapması, HPG’nin geçiş alanlarını kapatması ve Türkiye’ye sağladığı istihbari ve lojistik destek Kürt halkının büyük tepkisine neden oldu. Bu durum KDP’nin onyıllardır Türkiye ile olan ilişkilerinin etraflıca irdelenmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Özellikle KDP’nin ve Barzani ailesinin artık bir Kürt partisi ve gücü olmadığı yönlü halkın belirlemesi, bu son saldırılarla daha da netleşmiş durumda.
İki Sait olayı
“İki Sait olayı” olarak Kürdistan tarihine geçen Sait Elçi ve Sait Kırmızıtoprak’ın (Dr. Şivan) hikayesini birçok Kürt bilir. Ancak bilmeyenler için bir kez daha kısaca hatırlatmakta yarar var…
Dr. Şivan, arkadaşlarıyla birlikte Kuzey Kürdistan’da bir örgütlenmeyi sağlamak amacıyla Güney Kürdistan’ı üs olarak kullanmak istemektedir. İlk etapta Mela Mustafa Barzanî ve diğer KDP yetkilileri ile de görüşmeler gerçekleştirir. Mela Mustafa’dan aldığı ilk yanıt “Aman bizim Türkiye ile ilişkilerimizi bozacak girişimlerden kaçının” şeklindeydi ancak onlar çalışmalarını ve örgütlenmelerini sürdürdü. Türk istihbarat teşkilatının radarına giren Sait Kırmızıtoprak ve arkadaşlarının devrimci çalışmaları artık KDP için de bir tehdittir. Bu süreçte nasıl olduysa, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi lideri pozisyonundaki Sait Elçi, Mela Mustafa ile görüşmeye gittiği Güney Kürdistan’da öldürülür. Olay karanlık bir şekilde gerçekleşmiştir ancak, daha sonra ortaya çıkacağı üzere Sait Elçi ve arkadaşı aslında Türk istihbaratının yönlendirmesi ve talimatıyla KDP’nin içerisinden bir birim tarafından katledilmiştir. Tabi bu cinayet, Kuzey’de bir gerilla-halk hareketi hazırlığı yapan ve hem Türkiye, hem de Barzani tarafından tehlike olarak görülen Dr. Şivan ve arkadaşlarının üzerine atılır. Mela Mustafa’nın talimatıyla gözaltına alınarak tutuklanan Sait Kırmızıtoprak (Dr. Şivan), Hikmet Buluttekin (Çeko) ve Hasan Yıkılmış (Brusk) yine Barzani’nin talimatıyla idam edilir. Böylece Dr. Şivan tarafından kıvılcımı çakılan Kuzey Kürdistan’da bir hareket daha gerçekleşmeden tasfiye edilir.
Aslında “İki Sait Olayı” KDP’nin bugün yaşanan ihanet ışığında değerlendirildiğinde kuruluş amacı ve tarihsel süreçteki pratiklerini anlatma konusunda ciddi bir referans noktası. Her ne kadar hala bazı karanlık yönleri olsa da bu konuda daha derinlikli bir araştırma yapılması halinde önemli verilere ulaşılacağını söyleyebiliriz. Nitekim bu konuda Çayan Demirel’in hazırladığı “Dr. Şivan” adlı belgeseli, önemli bir kaynak niteliğinde. Kısaca anlattığımız bu olay etraflıca irdelenmesi gereken ve başlı başına bir dosya konusu aslında. Ancak bu dosyada daha çok KDP ve Barzani ailesinin kuruluşundan günümüze kötü icraatları, Türkiye ile olan münasebeti ve bağlarını etraflıca değerlendirmeye çalışacağız.
KDP’nin tarihsel ihaneti
Son süreçte mal varlıklarıyla gündeme gelen ve kendi ailelerinin çıkarı için her türlü yola başvurmaktan geri durmayan Barzaniler KDP’sinin, diğer Kürt örgütlerine karşı Türkiye, İran ve Irak ile yaptıkları anlaşma ve ihanetler, Kürt tarihinin utanç sayfalarında duruyor.
Bu noktada KDP’nin ilk kuruluş sürecine gitmekte ve KDP gerçeğini uzun süre KDP Genel Sekreterliğini yapan İbrahim Ehmed’ten dinlemekte yarar var. Özellikle Güney Kürdistan siyasetini çok iyi bilen İbrahim Ehmed, “KDP kuruluş sürecini iyi anlamadan bugünkü KDP’yi anlayamayız” diyerek, bu hususa ışık tutuyor.
1940’lı yıllarda Güney Kürdistan’da birçok Kürt partisinin varlığından söz etmek mümkün. Bunların birçoğunun İngilizlere bağlı yapılanmalar olduğu belirtilir. Bunların içerisinde Hiva Partisi Kürdistani özellikleri ön plana çıkan bir yapı konumundadır.
1944-45 yıllarında Hiva Partisi Kürdistan’ın diğer parçalarında da örgütlenmek ister. Ama bu dönemde Barzani ailesi yerel-aşiretsel bir hareket olarak tarih sahnesine çıkar. Hiva Partisi içindeki yurtsever aydınlar, Barzanileri ulusal hareket içine çekmek isteğindedir. Bu yapılanmaya girmek yerine Mela Mustafa Barzani, Kürtleri Yeniden Yaşatma Cemiyeti’nin adını değiştirip Kürdistan Demokrat Partisi – KDP’yi kurar.
İbrahim Ehmed, Barzanî ailesinin KDP’sini çok suçlayıcı bir tavır içerisine girmese de Mahabad Kürt Cumhuriyeti lideri Qazi Muhammed’in Mela Mustafa Barzani konusundaki tespitlerine yer vermekten geri durmuyor. Qazi Muhammed, her ne kadar şahsi bazı sebeplere de dayandırılsa da Mela Mustafa’yı kesin olarak bir İngiliz ajanı olmakla suçluyor. Qazi Muhammed’in bu tespiti tarihi önemdedir. Çünkü sonrasında Mela Mustafa, Doğu Kürdistan’da kalmaz, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin savunmasına katılmaz ve Qazi Muhammed’i yalnız bırakır.
Barzani’nin KDP’si daha sonraki zamanlarda ise bazen Saddam’ın yönettiği Bağdat yönetimine, dengeler değişince ise İngiltere, Türkiye ve daha sonra ABD merkezli siyasi güçlere yanaşır.
Dr. Abdurrahman Qasimlo
Doğu Kürdistanlı akademisyen ve Kürt lider Dr. Abdurrahman Qasimlo’da anılarında çeşitli dönemlerde görüşmeler yaptığı Mela Mustafa Barzani’nin İsrail’e çalıştığını, dış güçlerle Kürt karşıtı politikalara hizmet eden politikalar izlediğini söyler. Barzani’nin kendisine güven vermediğini belirten Qasımlo da diğer Kürt liderler gibi suikasta kurban gitti. Son dönemde dijital medya mecralarında paylaşılan ve epey gündem olan Qasimlo’nun bir ses kaydında KDP ve Barzani ailesinin İran rejimiyle nasıl işbirliği yaptığını, Kürt yurtseverlerinin şahadetine yol açtığını ve hareketlerini tasfiye etmeye çalıştığını açık bir dille anlatıyor.
Acı bir kronoloji
KDP ve Barzani ailesinin nasıl şekillendiğini anlattıktan sonra gelin tarihsel bellekte silinemeyen acı sayfalara kronolojik bir sırayla göz atalım…
*Barzani’nin Rojhilat Kürtlerine en büyük darbesi 1968’de İran-KDP’nin pêşmerge komutanı Süleyman Mauni’yi katledip cenazesini İran’a teslim etmesi oldu. Süleyman Mauni’nin babası Mahabad’da İçişleri Bakanlığı yapmıştı, oğlu Siyamend Maunî ise PJAK Eşbaşkanlığı görevinde bulunmuştu.
*Aynı yıllarda Kürt devrimcilerden Mela Aware, KDP’ye bağlı çeteler tarafından tutuklanıp şehit edildi. Daha sonra İsmail Şerefzade ve 3 arkadaşı Bane şehrinde Barzani güçlerinin pususunda katledildiler. Yine Ewla Maunî, Mîne Şem ve 9 arkadaşları KDP eliyle katledildiler.
*Doğu Kürdistan’da devrim yönetiminin büyük darbeler aldığı ve pêşmergenin yönetimsiz kaldığı bu süreçte Kawa güçleri komutanı Oso Mirxan, KDP’nin kendilerine pêşmergeyi Güney Kürdistan’da koruyacağına söz verdiğini, Barzani’nin şerefi üzerine yemin ettiğini söyler. Pêşmerge de Barzan’nin şeref sözüne inanıp Pêşder bölgesine gider. Ancak 11 pêşmerge tutuklanıp İran’a gönderilir. Onlardan Salih Lacanî, Süleyman Kerkeşan, Ewla Bayzemence ve Hemesûr kurşuna dizilmek suretiyle katledildi. Diğerleri ise yıllarca İran zindanlarında kaldılar.
*1960’larda Türkiye-KDP’sinin sekreteri Faik Bucak’ın partinin kuruluş amaçlarına ilişkin KDP’ye gönderdiği bir mektubun ardından Türkiye tarafından katledilmesi dikkat çekmişti. Bucak’tan sonra Türkiye-KDP’sinin sekreteri olan Sait Elçi, 31 Mayıs 1971’de Zaxo’da katledilerek, Kuzey Kürdistan’da gerilla hareketi başlatmak üzere olan Dr. Şivan (Sait Kırmızıtoprak) ve arkadaşlarının üzerine yıkıldı. KDP’nin rehin aldığı Dr. Şivan ile arkadaşları Hasan Yıkmış ve Hikmet Buluttekin, 26 Kasım 1971’de Gilala’da kurşuna dizilerek katledildi.
*KDP’nin 1975’te Baas rejimine karşı teslim olma anlamına gelen “Aşbetal” ilan etmesinin ardından Komala, Kürdistan Sosyalist Hareketi ve Hêlî Giştî gibi partiler; İbrahim Ehmed, Celal Talabani, Newşîrwan Mistefa ve Elî Eskeri öncülüğünde bir araya gelerek Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (YNK) kurdu. 1978 yılında Suriye’deki pêşmergelerini Kuzey Kürdistan üzerinden Güney’e geçirmeye çalışan Elî Eskeri, Şirnex’in Beytüşşebap ilçesinde KDP tarafından kuşatıldı. KDP ve MİT, burada yaklaşık 700 YNK pêşmergesini katletti. Elî Eskerî’nin yanısıra YNK Politbüro üyeleri Dr. Xalıd Seid ve Şêx Hisên Babeşêx Êzidî rehin alınır. Elî Eskeri’nin yakalanmasından sonra Barzani’nin “Büyük komutanlar büyük silahlarla öldürülmeli” diyerek roketatar ile katlettiği belirtilir.
*Mesud Barzani’nin kuzeni Şêx Eyub Barzani’ye göre Mela Mustafa Barzani, 11 Mart açıklamasının ardından Mesud Barzani’nin yerine geçmesi için kendisine yakın olan herkesi, hatta diğer oğullarını da kurban etti. Mela Mustafa, oğlu Abdullah ile Hemed Axayê Mêrgesori oğulları arasında bir ittifak olmasından endişe duyuyordu. 14 Şubat 1971 tarihinde Cemîl Hemed Axayê Mêrgesorî, Mesud Barzani’nin emriyle Hewlêr’de öldürüldü. Kısa bir süre sonra Cemil’in kardeşi Faxir Mêrgesori, Savunma Kuvvetleri üyesi olan kardeşinin katilini öldürerek intikamını alır. Katilin öldürülmesi Mela Mustafa ve Mesud Barzani’yi öfkelendirir ve 1975’te tüm Hemed Axayê Mêrgesorî ailesi tutuklanır ve ardından hepsi öldürülür.
*KDP’nin en şüpheli durumlarından biri de 1988 yılında gerçekleşen Halepçe katliamı dönemindeki yaklaşımıydı. Enfal harekatının bir parçası olan Halepçe katliamı öncesi yani 15 Mart günü bilinmeyen bir nedenle pêşmerge güçlerinin büyük bir bölümü Halepçe’den geri çekiliyordu. Halk bunun nedenini anlayamamıştı. Herhangi bir saldırı olacağına dair bir bilgilendirme de yapılmamıştı. Tarihler 16 Mart’ı gösterdiğinde ise, Irak ordusunun savaş uçakları Halepçe semalarında belirmeye başladı. Uçaklar 3 gün boyunca Kürt bölgesi olan Germiyan alanı içine giren birçok bölgeyi bombalamaya başladı. Kent merkezine atılan bombalar Hardal, sarin, tabun ve VX gibi kimyasal gazlar içeriyordu. Can havliyle kendini sokaklara atan binlerce insanı zehirlemişti. Bu şüpheli durum pêşmergenin hanesine yeni bir ihanet vakası olarak yazıldı.
*1980’lerde yüzlerce Güney Kürdistanlı peşmergenin şehit olduğu birçok iç savaş yaşandı. YNK ile KDP arasındaki büyük iç savaş 1994’ten 1997’ye kadar sürdü. Bu iç savaşın üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen etkileri hala devam ediyor. Bu savaşlarda 10 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, 30 binden fazla yurttaş da yerinden edildi.
*KDP, 1992 yılında Güney Kürdistan’da Saddam rejimine karşı Raperîn (serhildan) başlatıldığında YNK’yi suçlu gösterme çabasına girdi. Son ana kadar başkaldırıya katılmayan KDP, Çekiç Güç’ün hava sahasını Saddam uçaklarına kapatmasından sonra kımıldadı. KDP’nin bugün kalesi olarak ilan ettiği Hewlêr’e ilk giren ve kurtaran ise Kosret Resul komutasındaki YNK pêşmergeleri oldu. Ancak KDP, sonraki yıllarda, bugün daha önce bırakıp kaçtığı Şengal’den PKK’nin çıkmasını istediği gibi YNK’nin Hewlêr’î terk etmesini dayattı. Bu talep kabul görmeyince KDP, 1996 yılında Saddam’ın tanklarını Hewlêr’e davet etti. 31 Ağustos sabahında 30 bin asker ve 150 tanktan oluşan Irak-Baas ordusu Kerkük ve Musul’dan Hewlêr’e hareket etti. KDP güçlerinin 13 YNK pêşmergesine ateş açmasının ardından çatışmalar başladı. Bunun üzerine Baas rejimi Hewlêr’i işgal etti ve ordu tankları Kürdistan Bölgesi Parlamento binasına ulaştı. Bu çatışmalarda 450 kişi öldü, 200 kişi de yaralandı. Hewlêr kentî bu şekilde YNK’nin elinden alınarak, işgal edildi.
Bu nasıl bir ironidir ki, aradan geçen 26 yıla rağmen hiçbir şey değişmedi ve KDP bugün de Şengal’in işgali için Irak hükümetine çağrılarda bulunuyor.
Elbette Güney’deki bağımsızlık referandumu sürecinde yaşananları da unutmamak gerekir. Yakın tarihte olduğu için çok ayrıntıya girmeye gerek duymadan, Güneyli güçlerin ve başta da KDP’nin hem Kerkük’ten geri çekilmesi, hem de yaptığı pazarlıkları bir kez daha hatırlamakta fayda var.
Devam edecek…