Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Barışın sağlanması için herkese görev düştüğünü belirten kadınlar, ‘Ne yazık ki hep özlediğimiz barışı öteleyen politikalar izlendi’ dedi.Siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinden kadınlar, barış günü vesilesiyle Türkiye’yi değerlendirdi
Siyasi partiler ile sivil toplum örgütlerinden kadınlar, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Türkiye’nin durumunu Jinnews’e değerlendirdi. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi (PM) üyesi Gülcan Taşkıran, “Sömürü, erkek egemen kapitalist sistemde kadınların bedeni üzerinde de sürüyor. Onların savaşları en çok kadınları vuruyor. Elbette kadınların eşit adil sömürüsüz bir sistemde yaşamaları için onurlu bir barışı savunması gerekiyor. Bunun için sokaklara çıkıyoruz. Hem kendi bedenimiz üzerindeki tahakkümün kaldırılması hem de savaşın ortadan kaldırılması için. Kapitalizm artı değerden, sömürüden beslendiği gibi savaştan da besleniyor. Bunun karşısında ezilen halkların birlikte mücadele etmesi gerekiyor” dedi.
‘İktidar barışı engelliyor’
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şube Yöneticisi Şirin Ulusoy, “Savaşlar, en temel insan hakkı olan yaşamı ellerinden alır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi yasalar çıktığı andan itibaren de uygulanmadı. Silahları üreten kapitalistler olduğu sürece bu sözleşmeler askıda kalacak. İnsan hakları Türkiye’de çok kötü durumda. İşkence sistematikleşti. Durumu çok ağır olan hastalar var. Ne yazık ki barışı engellemek için iktidar her türlü şeyi kullanıyor. Daha yeni üç büyükşehir belediyesine kayyum atandı. Bunlar hep özlediğimiz barışı öteleyen şeyler. Çok acil barışa ihtiyacımız var” diye konuştu.
‘Yeni bir yaşam var’
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir İl Eşsözcüsü Ayşe Yılmaz ise şu değerlendirmede bulundu: “Bu coğrafyada en çok ihtiyaç duyulan onurlu bir barış. Kobani’de Rojava’da yeni bir yaşam örgütleniyor. Özellikle bu coğrafyada bu kadar azgın saldırılara maruz kalan Kürt halkının ve diğer yaşayan bütün halkların hiçbir hakkı, statüsü yok. Oysa bir arada yaşamanın koşulu barıştan geçiyor. 1 Eylül, 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra tanımlanan bir tarih. O günden günümüze, özellikle 80’lerden sonra Kürt halkının ve ezilenlerin yoğun olduğu bir bölge. Ancak barış olsun da ne olursa olsun değil hak eşitliğine dayalı, savaşın olmadığı bir dünya hayal ediyoruz.”
Tahakküm kurmak için
Vegan feminist Eda Erkan’da, “Savaşlar insanların bencilliklerinden dolayı ortaya çıkıyor. Hayvanlar ve doğa üzerinde tahakküm kurmak istedikleri için barış sağlanamıyor. Mezbahalarda, çiftliklerde genellikle erkekler çalışır. Önce tabaklarımızdan başlamalıyız. Savaşlar durmalı en çok çocuklar ve kadınlar ölüyor, erkeklerin çıkardığı savaşlarda. Erkek egemen sistem, kapitalist sistem son bulmazsa doğa yok olmaya devam edecek. Kadınlar özgür olamayacak” ifadelerinde bulundu.
‘Susarsan savaş büyür’
Oğlunu yaklaşık 40 yıldır süren savaşta yitiren Rahime Turan ise “Biz Mardin’den geleli 30 sene oldu. Her zaman baskı, tutuklama altındaydık, kontra gerillalarla süren bir savaş vardı. Her yerde korku vardı. Barış için mücadele ediyoruz. Kuru ekmek yiyelim ama savaş olmasın. Savaşta gençler, kadınlar, çocuklar ölüyor. Zenginler, bakanlar ölmüyor, onlar baş köşede duruyor. Asker, polis, gençlerimiz ölüyor. Bunu engellemek için çaba göstermek lazım. Onurlu bir barış, herkesin hakkını aldığı bir barış olsun. Birbirimizi anlamak için masaya oturmamız lazım. Savaştan hainler, çıkarcılar, silah tüccarları kar sağlıyor. İnsanlar korkup susuyor, oysa ne kadar susarsan o kadar savaş büyür. Kimse ölmesin, ekmeğinden olmasın” dedi.
Barışın öznesi kadın
Son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) üyesi Berna Çelik konuştu. Çelik, “Demokratik bir zeminin oluşması için barış şart. Savaşlarda en çok kadınlara saldırılıyor. Çünkü yaşamın öznesi olan kadınlar barışı inşa edecek güçtür. Daha dün Şengal’de IŞİD kadınları hedef aldı. Hem kadınların hem çocukların hem de genç kuşakların özgür bir yaşam sürdürebilmesi için her alanda barışın sağlanması çağrımızdır. Özellikle sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin savaşın bize sadece bir adım ileride olduğunu düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Amed, Mardin ve Van’a atanan kayyumlar kendilerine değmeyecek gibi düşünülmemeli” dedi.
40 bini aşkın ölüm yaşandı
Verilere göre, Türkiye’de yaklaşık 40 yıldır süren savaşta 40 binden fazla insan yaşamını yitirdi. 3 bin kişi ise kaybedildi. Kürt illerinde yüzlerce toplu mezar ortaya çıktı. Bölgede binlerce köy yakılırken, 939 köy ve 2 bin 19 mezra boşaltıldı, 2 buçuk milyon insan zorla göç ettirildi. Bu süre zarfında özellikle 90’lı yıllarda binlerce insan gözaltına alındı, işkence gördü ve cezaevinde atıldı. Çatışmalar, yasaklar, Olağanüstü Hal (OHAL) ile geçen uzun bir süreçte, kadınlar katledildi, yakınlarını kaybetti ve göçe maruz bırakıldı. 2000’li yıllarda ise ölüm ve işkencede azalma olmasına rağmen, toplu tutuklamalar artarak devam etti. Kürtler, göç sonucu geldikleri metropollerde kimi zaman lince kadar uzanan çok çeşitli ayrımcılıklara maruz kaldı.
İZMİR/JINNEWS