‘Barışa Çağrı’ imzacılarından yazar Nesimi Aday, Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasının katkısına değinerek, ‘Barışı istemekten korkmamak gerekir. Bu, aydınım, sanatçıyım, yazarım diyen herkesin ahlaki ve vicdani sorumluluğudur’ dedi
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve yaşanan çoklu krizlere çözüm bulunması amacıyla geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da imzalanan “Barışa Çağrı” metni ile Kürt sorununa çözüm istenirken, 32 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması istendi.
O metnin imzacılarından biri de yazar Nesimi Aday oldu. Aday, çözüm için Abdullah Öcalan ile görüşülmesi gerektiğini belirterek, “Barış için örgütlü bir cesarete ihtiyacımız var” dedi.
Barışı kurmaktan başka yol yok
Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Müjdat Can’a konuşan Aday, küresel ölçekte bir barışa ihtiyaç olduğunu belirterek, “Tarihin olumlu-olumsuz tüm vakaları neredeyse bu coğrafyada yaşanıyor. Peygamber bile sükunet sağlayamadı. Ancak bir barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması bu bölgede yapıldı. Yani savaşın olanaklarını üreten topraklar, barışın da olanaklarını yaratıyor. Bizim de Türkiye’de barışı kurmaktan başka çıkar yolumuz yok” dedi.
Tecride itirazımız olmalı
Barışı inşa etmenin bir zorunluluk olduğunun altını çizen Aday, “Barış; hem Kurdistan hem de Filistin için hayati önemdedir. Barış talebini içeren ve Kürt Lider Öcalan’ın tecrit altında tutulmasına da itiraz eden çağrımız Mezopotamya ve Ortadoğu barışına yönelik mütevazı bir olanak olarak görülmeli. Ama dünya çok gürültülü, barışı çağıran sesimiz duyulmuyor” diye belirtti.
Toplumsal reha için çözümler üretmeliyiz
Kürt sorununun çok katmanlı bir sorun olduğuna dikkat çeken Aday, “Türkiye’deki birçok sorunun kökeninde Kürt sorunu var. Cumhuriyet’in ilk yüzyılı başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere birçok entite (varlık) için hüzündür. Şimdi ikinci yüzyıl da bu hüzünlü intro ile başlıyor. Metnimizde buna da itiraz ediliyor. Çoklu etnik, inanç ve kültürler bileşkesi olan bu kadim topraklar üzerinde inşa edilen tek millet, tek dil, tek din paradigması ölümlü anomaliler yarattı. Bu anomalilerden en önemlisi de Kürtlerin hak, hukuk sorunudur. Siyasal, ekonomik ve toplumsal refah için çözüm odaklı düşünmeli ve çözüm üretmeliyiz” dedi.
Daha önce yapıldı yine yapılabilir
İmralı’da 2013-2015 yılları arasında sürdürülen “diyalog süreci”ne değinen Aday, Abdullah Öcalan’ın tekrar muhatap alınmasıyla sorunun çözülebileceğinin altının çizdi. Aday, “Savaşanlar elbette barış da yapar. Biz de onları tanıyoruz, onlar da bir birilerini. Sivil alana düşen, savaşın yıkıcılığını ve barışın kıymetini hatırlatmaktır. Dolayısıyla ‘Çözüm Süreci’nde muhatap aldıkları gibi tekrar Abdullah Öcalan’la muhatap olup, sorunu çözebilirler” diye belirtti.
Abdullah Öcalan’ın fikirlerinden korkuluyor
Abdullah Öcalan’ın 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatlarıyla yaptığı son görüşmedeki “Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır” sözlerini hatırlatan Aday, “Öyle anlaşılıyor ki konuşmasından, sesinin duyulmasından bile korkuyorlar. Yoksa İmralı Adası ile siyasal hayat bağları koparılmazdı” diye konuştu.
Herkese sorumluluk düşüyor
Türkiye’nin Kürtlerle barışmasının zaruri olduğunu vurgulayan Aday şunları dile getirdi: “Barış sağlanmadığı takdirde, belki bir yüzyıl daha heba olacaktır. Bu bağlamda Türkiye’deki tüm demokrasi güçleri ve bireylerine büyük sorumluluk düşüyor. Barışı istemekten korkmamak gerekir. Savaş gümbürtüsü karşısında barışın mütevazı sesi olmalarını bekliyoruz. Bu, aydınım, sanatçıyım, yazarım diyen herkesin ahlaki ve vicdani sorumluluğudur. Şu an yeni söz söyleme eşiğindeyiz. Yeni cümleler kurma aksındayız. Fazlasıyla ölüm gördük, çok gözyaşı döktük. Barış için örgütlü bir cesarete ihtiyacımız var.”
DERSİM