Bölge kentlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza atan Barış Akademisyenleri’nin emniyet tarafından fişlendiğini söyleyen avukat Meriç Eyüboğlu, ‘Fişleme keyfi ve dayanaksız’ dedi
Gülcan Dereli
2016 yılının Ocak ayında 100’ü aşkın yurt içi, 350’yi aşkın yurt dışı kurumundan toplam 2 bin 212 akademisyen, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metni imzalayarak, Kürt illerinde başta yaşam hakkı olmak üzere, tüm insan hakları ihlallerinin durdurulması, kalıcı barış için müzakere koşullarının hazırlanması ve çözüm yollarının oluşturulması taleplerini kamuoyuyla paylaştı. Ancak bu taleplerinin ardından bu sefer kendileri yoğun hak ihlaline maruz kaldı. Şimdi de akademisyenler emniyet tarafından fişlemeyle gündemde.
Barış Akademisyenleri’nin fişlenmesiyle ilgili Avukat Meriç Eyüboğlu ile görüştük. Sürecin yeni olduğunu belirten Av. Eyüboğlu, “Aslında bir tesadüf sonucu UYAP’ta gelen belgeleri, dosyalara giren çıkan belgeleri araştırırken tespit ediyor çalışma arkadaşlarım. Dosyanın için takip ettiğimiz davaların bir tanesinde Barış İçin Akademisyenleri’nden bir tanesinin dosyasının içinde emniyet müdürlüğü tarafından mahkemeye gönderilen bir yazı olduğunu görüyorlar. Ben de böyle haberdar oldum. Sonra o yazıyı incelediğimiz zaman arasında bizim davasını takip ettiğim imzacıların da olduğu isim listelerinin olduğunu, bu kişilerle ilgili gerekçeli kararın bir örneğinin istendiğini gördük, sonrasında böyle olunca ya ne oluyor bütün mahkemelere mi geliyor diye araştırmaya başladık ve bütün dosyaları elden geçirdik” dedi.
Akla mantığa sığmıyor
Mahkemelerin bir kısmına bu yazışmaların geldiğini söyleyen Av. Eyüboğlu, “Barış İçin Akademisyenler sürecinde İstanbul’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde yargılamayı yürüten ceza mahkemelerinden bir kısmına gelmiş, bir kısmına gelmemiş görünüyor. Bunun iki anlamı var. Birincisi süreç içinde gelecek olabilir, sık sık kontrol ediyoruz, ikincisi gelmiş ve sistemde taranmamış yani gizli belge muamelesi yapılmış olabilir. Avukat olarak görmüyor olabilirim. Barış için Akademisyenler sürecini 2016’dan bu yana yürütüyorum ben, bu süreçte akla mantığa sığmayan o kadar çok şeye tanıklık ettik ki bu da onlardan biri” diye kaydetti.
Ayrım yok
Neye göre fişleme yapıldığına dair bilgiye ulaşamadıklarını belirten Av. Eyüboğlu, “Listelerde yargılanan herkes yok. Örneğin 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazmış ve bir dizi isim bildirmiş. 13-25-27 33-36-37. Ağır Ceza Mahkemelerinin de yazışmalarında var. Ve bu isimlerin kararlarının bir örneğinin bana gönderin demiş, özcesi. Fakat bu isim listesinde o mahkemede yargılanan herkes yok. Kim var kim yok değerlendirmesinde hangi ölçüte göre yapılıyor, herhangi bir ayrım da yok. Çünkü hükmün açıklanması geri bırakılması kabul edip ceza alanlar var. Hükmün açıklanması geri bırakılması kabul etmeyip ceza alıp işte cezası istinaftan bozulup gelenler var. Henüz dosyası istinafta olup dönmeyenler var. Veya tüm bunların dışında Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında beraat kararı verilenler var. Yani herhangi bir ceza kararı çıkmadan Anayasa Mahkemesi kararı çıktığı için dosyası sona erdirilenler var. Dolayısıyla bakınca isimler de bir şey anlatmıyor” diye vurguladı.
Neye dayanarak isteniyor?
Genel olarak dosyalarda bir garabet söz konusu olduğunu dile getiren Av. Eyüboğlu şöyle devam etti: “Yani ilk andan ifadeye çağrılma anından kime dava açılıp kime dava açılmadığı sürecine kadar her aşamada bu herhangi bir kurala tabi olmamayı, keyfiyeti yaşadık zaten. Şimdi bu yazışmalarda da aynı keyfiyeti görüyorum ben. Yani bütün imzacılar değil, tüm dava açılanlar değil, o mahkemede yargılanan herkes de değil. Ve herhangi bir ölçüt olmaksızın bazı hocalarımızın kararları isteniyor. Neye dayanarak isteniyor? Davalar ilk açılırken de bir önceki aşamaya gideyim daha doğrusu, hatta emniyette ifadeler için davet gelmeye başladığı zaman da biz aynı tereddütleri yaşamıştık. O üniversitede olup imza atan hiç ifadeye çağrılmayan hocalarımız olmuştu. Sonra iddianameler düzenlenip davalar açılmaya başladı. Aynı üniversitede imzacı olan birine dava açılıp diğerine dava açılmadığına tanıklık ettik. Bunların hepsi soru işareti oluşturdu. Sonrasında değişik aşamalarda savcılık ara ara fark etti böyle şeyleri dönüp İstanbul Üniversitesi’nden bilmem kime dava açmışım deyip iddianame hazırladığının örnekleri de var. Hiç iddianame düzenlemediği, hiç kişiler de var.”
İhlaller ihraçla taçlandı
İmzacılara yönelik 11 Ocak 2016’da kamuoyuna ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ açıklandıktan hemen sonra çok yoğun bir saldırı kampanyası başlatıldığını anımsatan Eyüboğlu, “Bizzat en tepeden en aşağıya kadar, hem bir kısım medyada hedef gösterildiler, fotoğrafları yayınlandı üniversitelerde özellikle küçük yerlerde üniversitelerin önünde eylemler yapıldı. Ülkü Ocakları vs. menşeili eylemler. Üniversitede odasının kapısına çarpı işareti atılandan işte o şehirdeki yerel basında hakkında çok ağır haberler çıkarılana kadar çok sayıda örnek ihlal var. Sedat Peker’in ‘Oluk oluk kanları akıtacağız’ meselesine kadar. Ama en önemlisi de bunların temelinde yatan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün hükümet erkanının çok ağır hakaret ve ithamlarda bulunması. Çok yoğun bir toplumsal saldırı ile karşı karşıya kaldılar, o ihlal devam etti ve ihraç vs. ile de taçlandı tabiri caizse. Fakat yoğun saldırıların kendisi destekçileri de ortaya çıkardı. 2. imzacı grubu 11 Ocak’ta ortaya çıktı” dedi.
2 belgeden söz ediliyor
Yaşananlara şaşırmadıklarını belirten Eyüboğlu şöyle devam etti: “Şimdi bazı mahkemelere yazı gelmiş, bazı isimler soruluyor ifadesi ilk andan bir şaşkınlık yaratıyor ama bilgiyi paylaştığım imzacı akademisyenler ‘A yine mi?’ diyor. Geçmiş deneyimime dayanarak söylüyorum. 2 türlü devam edebilir süreç. Sonrasında emniyet peyderpey eksik isimleri tamamlayan yazılar gönderebilir veya bu sınıra da kalabilir. Mantıki bir açıklama yapılamaz, çünkü biz tamamıyla politik bir süreç yaşadık. Şimdi nedir bu yazı, yazının emniyet tarafından mahkemelere gönderilip sonuç olarak da biz kendi kayıtlarımızı güncelleyeceğiz, sizin mahkemenizde bu kişilere ait, kesinleşmiş gerekçeli kararın bir örneğini gönderin diyen yazının hukuki dayanağı olarak gösterilen 2 belgeden söz ediliyor. Adalet Bakanlığı’nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2006 tarihli, 10 sayılı genelgesi. Diğeri İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dair Başkanlığı 2007 tarihli 3 sayılı bilgi toplama önergesi.”
GBT değil fişleme
Çok eski düzenleyicilerinden söz edildiğini kaydeden Eyüboğlu, “Bu düzenleyici işlemlere ulaşmak mümkün değil. Çünkü bunlar gizlilik ibareli düzenlemeler. Avukat da olsanız kurum içi gizlilik ibareli yazışmalara ulaşamazsınız. Dolayısıyla bunlar içerikleri itibari ile nedir ulaşamıyoruz. Çok araştırdık, bir Anayasa Mahkemesi’nin kararında geçiyor, oradan ulaşabildiğimiz kadarıyla söz konusu olayın bir istihbarat faaliyeti olduğunu ve istihbaratın bir parçası olarak bu kayıtların tutulduğunu öğrendik. Dolayısıyla o kararda Genel Bilgi Taraması’nın (GBT) ne anlama geldiğini ve bunun istihbarat faaliyetinin bir parçası olduğunu vs. tartışıyordu Anayasa Mahkemesi. Genel Bilgi Taraması’nın gerçek adıyla fişleme için olduğunu gördük” diye konuştu.
Yasal haklarımızı kullanacağız
Mevcut politik konjonktürde bu ülkede bu karanlığı aydınlatmanın zor olduğunu dile getiren Av. Eyüboğlu, “Ama yine de yasal haklarımızı kullanacağız. Bu listelerde ismi geçen ve işlem yapmak isteyen tüm akademisyenler adına fişlemenin içeriğine ulaşmak için başvuruyoruz. Şu an öyle bir hazırlık içerisindeyiz. Yapılan fişlemenin keyfi ve dayanaksız olduğunu söylemek lazım” dedi.