Bu ülkenin bir Kürt yurttaşı ve Türkiye Barış Vakfı’nın kurucu üyesi olarak barış üzerine sık yazıyorum, barıştan çok bahsediyorum. Bu toplumda zaten epeydir Kürtler dışında barıştan bahseden kalmadı.
Barış şimdilik Kürtlerin işi. Oysa bu ülkenin bütün fertlerinin işi bu olmalı. Çünkü ülke böyle bir yol ayrımında. Ve toplumsal barışı tesis etme yoluna girilmezse, gün be gün biriken sorunların çözümü mümkün olmayacak. Son günlerde Kürt yurttaşlara yönelik sivil saldırılar, linç girişimleri önemli işaretler veriyor. Kutuplaştırma ve hedef gösterme siyasetinin toplumda yol açtığı şiddet eğiliminden en fazla Kürtler etkileniyor. Bu toplumun tam da en fazla barış isteyen fertleri yani. Ama bu şiddet gösterileri, bu saldırılar cezasızlıkla desteklenirse, sadece Kürtlerle sınırlı kalmayacak, toplumun başka kesimlerine de yönelecektir. Bu yüzden ülkedeki muhalif kesimler ve ezilen sınıflar da barış mücadelesine katılmalıdır.
Toplumsal barış yerine kutuplaştırma ve savaş konseptine yönelmiş olan iktidar bunun ülke ekonomisine verdiği zararın elbette farkında. Ama şimdilik bu tavrından vazgeçecekmiş gibi görünmüyor. Çünkü artık tek amaçları kendi seçmen kitlelerini toparlamak. Ama şu da açıktır ki, toplumsal barışın önündeki meseleler şiddet dışı yöntemlerle çözülmezse, bu ülke bir refah ülkesi olamayacak, tam tersine ekonomik kriz çok daha uzun vadeli olacaktır.
HDP’nin ‘Barış Eylem Programı’ adıyla başlattığı çalışmalar bu iki açıdan da çok önemli. İktidarın muhaliflerle, özellikle de HDP ile diyaloğa yanaşmadığı ve kısa vadede yanaşmayacağı da anlaşıldıktan sonra HDP’nin bütün muhalif partilerden barışı konuşmak üzere randevu alacağı açıklandı. Bunun olası bir seçim ittifakı ya da muhalefet bloğu kurma çalışmalarına iki etkisi olabilir. Partilerin çoğu barışı konuşmayı kabul eder ve desteklerken, bir ya da ikisi bu çağrıyı kabul etmezse, zaten sık sık çatlayan seçim ittifaklarının ne denli ilkesiz kurulduğu bir kez daha ortaya çıkacak ve belki de bir yarılma oluşacaktır. Bu belki de iyi bir şeydir. Böylece sadece seçim dönemlerinde ortaya çıkan ve demokratikleşme sürecini yürütecek kadar kalıcı olmayan ilkesiz ittifaklar yerine daha sağlam, kalıcı ve ülkeyi yeniden parlamenter demokrasiye taşıyacak bir ittifak oluşur.
HDP’nin bütün partilerle görüşecek olması ve böylece barış tartışmalarının Meclis’e taşınacak olması parlamenter demokrasiye dönüş açısından bakıldığında da kıymetlidir. İşlevini yitirmiş parlamento ancak ülkenin bu en acil sorunlarından birini tartışmaya başlayarak yeniden inisiyatif ve prestij kazanacaktır.
HDP, ‘Barış Eylem Programı’ ile parlamentoyu tekrar etkin hale getirmeye da çalışmış olmaktadır.
Bu süreçte HDP, sivil toplum örgütlerini de tartışmalara katılmaya çağırıyor. Epeydir dağılmış olan ve kendi gündemleriyle meşgul olan STK’lar bu süreçte tekrar toparlanıp bir araya gelebilir. Bu da toplumsal barış kadar demokrasi açısından da önemli bir kazanç olacaktır.
HDP, bir kez daha barış ve demokrasi için elini taşın altına koyuyor.
Kolay gelsin.