Goriot Baba, Vadideki Zambak, Köylü İsyanı, Eugenie Grandet, Otuzunda Kadın, Kibar Fahişeler isimli kitapları -benim gibi- mutlaka duymuş ve kimisini okumuşsunuzdur. Balzac’ın böylesine ünlü kitapları haricinde başka kitapları da var elbette. Onlardan birine geçen hafta rastladım ve hemen neredeyse bir oturuşta okuyup bitirdim. Oldukça hacimli bu roman, aslında bir aşk hikayesi.
Belki de aranızda şöyle soranlarınız olacaktır: Bunca kan revan içindeki bir dünyada bir kenara çekilip aşk romanları falan mı okuyorsun? Öncelikle Balzac’tan herhangi bir roman okumamış ve onu birazcık olsun tanımamış insanlar için üzülürüm. Sonra da Balzac’ın eserlerindeki arka plana dikkatlice bakmakta yarar var. Gelin hep birlikte Balzac’ı biraz tanıyalım:
Dünyaca ünlü yazar Balzac, 1799 yılında Fransa’nın Tours şehrinde doğdu. 18 Ağustos 1850 tarihinde yaşamını yitirdi. Asıl ismi Honore Balssa. Adını Balzac olarak değiştirdi ve dahası soyluluk ifade eden “de” ön takısını adına ekledi:) Oysa köy kökenli bir ailenin çocuğu. Babası devlet memuru. Vendome’daki College des Oratoriens’te altı yıl öğrenim gördü. Napolyon’un devrilmesinden sonra ailesi Paris’e taşındı.
Paris’te iki yıl daha okula gitti. Üç yıl bir avukatın yanında çalıştı. Ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır bastı. Trajedi türünü denediği 1819’da yazılmış “Cromwell” başarı kazanamayınca romana yöneldi. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazdı. Bunları değişik adlarla yazdı. Basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Başarılı olamayınca tekrar edebiyata döndü.
İlk romanıyla ünlendi
1829’da yazdığı “Les Chouans” isimli tarihi roman tanınmasını sağladı. 1824-1834 arasında yayıncılarından aldığı parayla bohem bir yaşam sürdü. 1829-1831 arasında mizah içeren radikal gazetelere yazılar yazdı. 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verdi.
Örf ve gelenek incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler… Bu tasarı 1834-1837 arasında 12 cilt olarak gerçekleşti. 1840’ta bu yapıtların hepsine Dante’yi anımsatan bir başlık koydu: “İnsanlık Komedyası.” 1842-1848 arasında 17 ciltlik bir baskı yapıldı. 1869-1876 arasında da 24 cilt olarak yayımlandı. Eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirdi.
Bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834’te yayımlanan “Goriot Baba”da uyguladı. 1836 ve 1837’de İtalya gezisine çıktı. 1828’de Versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırdı. Borç sorunu nedeniyle Passy’de bir eve yerleşti (Bugün Balzac müzesi). Para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yaptı. Edebiyatçılar Derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulundu. 1847’de Polonya’da sevgilisi Eveline Hanska’nın şatosunda kaldı. 1850’de Eveline ile evlenip Paris’e döndüler. Birkaç ay sonra yaşamını yitirdi. Geride 95’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde eser bıraktı.
Romanın Shakespeare’i
Romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilir. Mantıksal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli “klasik roman tekniğini” Balzac’ın kurduğu kabul görmüştür.
Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle “romanın Shakespeare”i sayılır.
İnsanlık Komedyası 137 eserden meydana gelecekti. Balzac, 1829’dan 1848’e kadar 20 yıl içinde bunların 95’ini yazdı, geri kalanların kimisine başlamıştı, kimisi de henüz tasarı halindeydi. Bu yüze yakın romanın kahramanları 2 bin 500’e yakın olarak hesaplanır. Bunlardan başka adı belirtilmeyen 600 kadar kahraman daha, bir hayli de tarihi kişi vardır.
Ne dersiniz? Balzac’ı tanımaya değer mi?