Étienne Balibar’ın yeni kitabı “Libre Parole” çıktı. Marksist filozof bu kitabını Türkiye’deki Barış Akademisyenleri’ne ithaf ediyor.
Fransız Marksist düşünür Étienne Balibar’ın yeni kitabı “Libre Parole” (Özgür Söz), Éditions Galilée etiketi ile çıktı. Kitap, Balibar’ın farklı zaman ve şartlarda, farklı stillerle kaleme aldığı ve temelde ifade özgürlüğünü irdelediği üç makalesini günümüz şartlarında konuşma ve ifade özgürlüğü tartışmalarının yeniden yönlenmesi ihtiyacıyla bir araya getiriyor. Bu makalelerden ilki Balibar’ın Ocak 2018’de Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nda verdiği “Şiddet Zamanlarında Demokrasi ve Özgürlük” başlıklı konuşması. İkincisi ise Fransa’da Charlie Hebdo çalışanlarının ‘Muhammed Karikatürü’nü yayınlamalarıyla ilişkilendirilen IŞİD saldırıları üzerine başlamış tartışmaya müdahale mahiyetinde ‘İfade özgürlüğü ve hakaret’ hakkında 2015’te ayrıntılandırdığı “Tezler”. Üçüncüsü de 2013’te verilen ve bir sonraki sene Michel Foucault’ya göre cesaret ve hakikat anlayışını parrhesia* biçimlerinden yola çıkarak detaylandırıp yeniden şekillendirdiği “Seminer”.
Üç temel varsayım
Felsefi temellerle güçlendirilmesi gerektiğine inandığı ifade özgürlüğü mevzusunu yeni sorunsallaştırmalarla donatarak tartışmayı hedeflediğini belirten ünlü filozof, aynı zamanda birer müdahale olarak gördüğü bu üç çalışmasında bütünüyle üç temel varsayımın altını çiziyor: İfade özgürlüğü, özgür söz hakkının kullanımına öznel taraf olması sebebiyle ve olduğu ölçüde, buna “başkaldırısal” ve sonuç olarak yasaldan-fazla bir boyut, yani devletsel kuruma nispeten bir özerklik boyutu kazandıran ve bu esnada, şayet demokratik olmak istiyorsa, Devlet’in de kendini sağlayıcısı olarak görmek zorunda olduğu etkin vatandaşlık olarak demokratik vatandaşlığın zeminini oluşturan (Hannah Arendt’ten ödünç alınarak) ‘haklara hak’tır. İfade özgürlüğü, şayet temelinde bireylerin Devlet’in gücüne ve sosyal kolaylık normlarına karşı çıkabilecekleri öznel bir hak varsa, en geniş paylaşım ve arttırım şartlarının yaratılması gereken bir kamu yararı olarak görülmelidir. (Nesnel) ifade özgürlüğü ve (öznel) söz özgürlüğü ile ortaya konan kurumsal çift, siyaset yolunda hakikat örneğini (Foucault’nun tabiriyle “doğrulama”yı) oluşturmalıdır.
Barış Akademisyenleri’ne ithaf
Söz konusu makalelerini bir araya getirerek şimdilerde her zamankinden daha da elzem gördüğü ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu şartları ve işlevini tartışmayı amaçlayan Balibar, yeni kitabını şu sözlerle Türkiye’deki Barış Akademisyenleri’ne ithaf ediyor:
“Bütünü, hayranlık, endişe, duygu dolu dayanışmanın bir ifadesi olarak, Barış için Akademisyenleri’nin ‘Bu suça ortak olmayacağız’ çağrısının imzacıları olan, şimdilerde işlerinden ihraç edilmiş, yurtdışına seyahat haklarından yoksun bırakılmış ve mahkemelerde ‘terörist propaganda’ ile ‘Türk ulusuna hakaret’ten yıllarca hapis istemiyle peşlerine düşülen, Türkiye’deki üniversitelerden meslektaşlarımız ve arkadaşlarımıza ithaf edilmiştir.”
Kaynak: Gazete Karınca