Credit Suisse Sırları skandalında en önemli bölüm çeşitli ülkelerin istihbaratçılarının hesapları: ‘Vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de…’ şeklindeki veciz söz, başka ülkelerde de geçerli. Ve yine Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de bu ‘şerefli’ler tayfası, emeklilik için kenara üç-beş kuruş (!) koymayı unutmuyorlar
Önceki gün, önde gelen İsviçre bankalarından Credit Suisse’te 100 milyar dolardan fazla para bulunduran 30 bin müşterinin hesap detayları sızdı. Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi (OCCRP) tarafından paylaşılan verilere göre, müşteriler arasında Ürdün Kralı Abdullah, eski Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in oğulları ve İtalya’nın en büyük mafya örgütü Ndrangheta’ya yakın isimlerden Antonio Velardo bulunuyor.
Sızıntının en çarpıcı bölümü ise çoğu Ortadoğu ülkelerinden 15 istihbarat şefinin hesaplarının muazzam miktarda olmasıydı. Hesap sahipleri arasında Ürdün, Yemen, Irak, Mısır ve Pakistan’dan istihbarat şefleri ve akrabaları var. Bunların çoğu aynı zamanda mali suçlar ve işkence olaylarını karışmış görevliler ve ayrıca hemen hepsi bölgede CIA hizmetinde çalışmışlardı.
CIA gardiyanı: Sa’ad Khair
Sa’ad Khair, 2000 ile 2005 yılları arasında Ürdün’ün Genel İstihbarat Müdürlüğü’nün (GID) başındaydı ve “Teröre Karşı Mücadele” adı altında ABD müttefiki olarak görev yaptı. CIA’nın yasa dışı adam kaçırma operasyonlarında rol aldı, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporlarına göre yasadışı gözaltılarda mahkûmlara işkence yaptı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Khair’in CIA için “vekil gardiyan” olarak hizmet ettiğini bildirdi ve 2001-2003 yılları arasında ABD’nin işkence yapılması için Ürdün’e gönderdiği en az 14 mahkûmu belgeledi. Yine Uluslararası Af Örgütü, GID’nin işkenceyle en az 100’den itiraf aldığını ve bu kişilerin çoğunun Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce ölüme mahkûm edildiğini bildirdi.
Khair, 2003 yılında Credit Suisse’de kişisel bir hesap açtı. Hesap, 2009’daki ölümünden aylar sonra kapatıldığında 21.5 milyon dolara yükselmişti. Kardeşi Saeed tarafından 2006 yılında açılan bir Credit Suisse hesabı ise 2014’te 13 milyon İsviçre frangı değerindeydi. Ayrıca, Eşi Janiche Frayeh’in de aynı bankada 5.9 milyon dolar değerinde olan kendi hesabı vardı. Sa’ad Khair, uzun süredir yasa dışı petrol ticaretinden gizlice çıkar sağlamakla suçlanıyordu ama hep korundu. Sonunda, Mayıs 2005’te Kral Abdullah tarafından GID görevinden alındı ve Aralık 2009’da Viyana’da lüks bir otelde öldü.
Akhtar Abdurrahman’ın gizli dünyası
Khair yalnızca bir örnek. Onunla birlikte üç ünlü istihbaratçı da Credit Suisse listesinde yer alıyor: Mısır’dan Ömer Süleyman, Pakistan’dan General Akhtar Abdurrahman ve Yemen’den Ghaleb Al-Qamiş…
Dördü de kontrol edilemez para kaynaklarını kullanan, denetlenemez kişilerdi ve dördü de CIA’in 1970’lerin sonlarında Sovyet karşıtı mücahitleri desteklemeye yönelik ilk girişimlerinden 1990’daki birinci Körfez Savaşı’na ve bugüne kadar Ortadoğu ve Afganistan’daki kilit ABD müdahalelerinde rol aldı.
1970’lerin sonlarında ABD, Afganistan’da Sovyetler’e karşı savaşan İslamcı savaşçıların yedi farklı grubunu destekledi. ABD fonlarını cihatçılara aktarma görevini üstlenen Suudi Arabistan çoğu zaman parayı CIA’in İsviçre banka hesabına gönderiyordu ve para zincirinin son halkası Akhtar liderliğindeki Pakistan’ın İstihbarat Örgütü (ISI) idi. 1984’e gelindiğinde, CIA’in Afganistan bütçesi 200 milyon dolardı ama paranın denetimi çok gevşekti ve Akhtar tam o noktada rol alıyordu. O günlerde, ABD Başkanı Ronald Reagan bile mücahitlere ayrılan paranın nereye gittiği konusunda yakınıyordu. Akhtar’ın oğulları Akbar, Ghazi ve Haroon tarafından ortaklaşa açılan Credit Suisse hesaplardan biri 1 Temmuz 1985’te 3.7 milyon dolar değerindeydi. Ocak 1986’da yalnızca Akbar adına açılan ikinci bir hesap ise 9.2 milyon dolarlıktı. Akhtar, 1988’de uçak kazasında öldüğünde durum böyleydi.
Ghaleb Al-Qamiş: ‘Kara Kutu’
Ghaleb Al-Qamiş’in yükselişi de aynı yoldan oldu. 1980’de Qamiş, Yemen’in iç istihbarattan sorumlu Siyasi Güvenlik Ofisi’ne (PSO) başkanlık ediyordu ve o da Akhtar gibi Sovyetlere karşı Afgan savaşı için çeteleri örgütlüyordu. Qamiş, 1978’den 2012’ye kadar hüküm süren Başkan Ali Abdullah Salih’in kilit adamıydı ve ülkenin en korkulan güvenlik görevlisiydi. Tanıklar, Qamiş’in istediğini yapması için “milyonlarca dolardan oluşan açık bir bütçeye” sahip olduğunu söylüyorlardı. Ve tabii Qamiş de diğerleri gibi Credit Suisse’de milyonlarını saklıyordu.
1999’da açılan hesabı, 2006 yılına kadar yaklaşık 3.7 milyon dolar değerindeydi. Oysa, resmi Yemen maaş yasası genelgelerine göre, Qamiş’ın aylık maaşı, ödenekler ve ikramiyeler dahil olmak üzere muhtemelen ayda 4 bin ila 5 bin dolar arasındaydı.
11 Eylül’den sonra, CIA dünyanın dört bir yanındaki müttefik ülkelerde gizli hapishaneler kuruyor, işkence uygulamalarını ABD topraklarında değil, Mısır, Ürdün ve Yemen gibi rejimlerin hüküm sürdüğü uygulamalarda taşeron olarak yürütüyordu ve Qamiş de bu noktada görevliydi. Böylece hem Yemen rejiminden hem de CIA kaynaklarından büyük miktarlarda para sızdırmayı başarıyordu. Arap Baharı sonrasında Salih’in devrilmesiyle iktidara gelen Başkan Abdrabbuh Mansur Hadi tarafından 2014 yılında görevinden alındığında İsviçre’deki parası 4 milyon doları çoktan bulmuştu.
Şimdilerde Qamiş, İstanbul’da yaşıyor ve oğullarının ‘eski işleri’ sürdürdüğü söyleniyor ama kimse tarafından sorgulanmıyorlar.
Mısır’ın korkulan adamı: Ömer Süleyman
Hüsnü Mübarek’in sopası ve celladı olarak bilinen Ömer Süleyman da Credit Suisse’de hesabı olanlardan bir başkası. ABD’nin yasadışı kaçırma ve işkence programının bir parçası olan Süleyman ve ailesi 2003’te Credit Suisse hesabı açmış ve hesap hızla milyonlar seviyesine varmıştı. ABD için yaptığı en büyük görev ise ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları olduğuna dair açıklamasına tanık sağlamaktı. Bu tanık İbn Şeyh El-Libi’ydi ve Bizzat Süleyman’ın yönettiği işkence seanslarından sonra ‘ikna’ edilmişti.
Bu arada, 2007’de Süleyman’ın Credit Suisse’deki hesapları 63 milyon İsviçre frangını bulmuştu. Hem ABD’den hem de Mübarek’ten çalıyordu. 2011’de Mübarek’in düşmesinden sonra Süleyman, Mısır’a liderlik etmek için aday da oldu ama ömrü vefa etmedi ve Temmuz 2012’de Cleveland’da yaşamını yitirdi.
Bu bir başlangıç mı?
Uzmanlar, OCCRP verilerindeki istihbaratçılara ait bilgilerin çoğunun eski tarihli olmasına da dikkat çekiyorlar. Zaten Credit Suisse de savunmasını oradan kuruyor. Eğer öyleyse, buzdağının görünen kısmı ile karşı karşıyayız demektir. 2000’lerden başlayıp günümüze kadar devam eden süreçte çeşitli ülkelerde karanlık işler çeviren diğer gizli servis şeflerinin güncel hesap bilgileri de ortaya döküldüğünde manzaranın iyice renkleneceği kesin. Belki o zaman Türkiye açısından tanıdık isimlerin servetlerini de öğrenmiş olacağız. Sonuçta onlar da bütün paralarını marinalara yatırmış olamazlar!
Küçük emekli ikramiyeleri!
Credit Suisse verilerinde bir düzine ülkeden istihbarat yetkilileriyle bağlantılı yaklaşık 40 hesap var. Bunlardan bazıları şunlar:
* 1990’larda Hugo Chavez’in koruması olarak görev yapan ve 2000’lerin başında iki yıl boyunca Venezuela istihbarat servislerinin direktörlüğünü yapan, eski ordu komutanı Carlos Luis Aguilera Borjas. 2002 civarında istifa ettikten sonra Caracas metro yolsuzluğundan 90 milyon doları cebe indirdi ve sonra 2011’de bir ay içinde Credit Suisse’de 8.6 milyon dolarlık bir hesabı oluverdi!
* Saddam Hüseyin dönemindeki Irak Gizli Servisi’nin direktörü Khalaf Al-Dulaimi, 178 milyon İsviçre frangı tutarında yüksek bir bakiyeye sahip bir kurumsal hesaba ve 2.5 milyon İsviçre frankına sahip bir kişisel hesaba sahipti.
* Almanya’dan, eski gizli polis memuru Jürgen Czilinsky, Ocak 2010 itibariyle yaklaşık 206 milyon dolar değerinde bir hesaba sahipti. Czilinsky, Almanya’yı terk ederek Kongo-Brazzaville’e yerleşti ve burada ne yaptığı bilinmiyor.
* Ayrıca verilerde işkence, zorla kaybetme ve keyfi gözaltında tutmakla suçlanan Özbekistan istihbarat servisleriyle bağlantılı rakamlara ait hesaplar da yer alıyor.
İsviçre’nin sabıkası çok
Credit Suisse’in tarihindeki en kötü şöhretli vakalardan biri, Filipinli diktatör Ferdinand Marcos ve eşi İmelda’yı içeriyordu. Çiftin, Ferdinand’ın 1986’da sona eren üç dönem başkanlığı sırasında Filipinler’den 10 milyar dolar kadar para çaldığı tahmin ediliyor ve Credit Suisse’in Ferdinand ve İmelda Marcos’un “William Saunders” ve “Jane Ryan” sahte adları altında İsviçre hesapları açmalarına bile yardım ettiği uzun zamandır biliniyordu. 1995’te bir Zürih mahkemesi Credit Suisse ve başka bir bankaya çalınan 500 milyon dolarlık fonu Filipinler’e iade etme emri verdi. Yeni verilerde ise 1992 yılında Ferdinand Marcos adına kara para aklamaktan suçlu bulunan bir avukat olan Helen Rivilla’ya ait bir hesabı içeriyor. Helen ve eşi Antonio Rivilla’ya ait hesapta 2006 yılında 3.6 milyon sterlin bulunuyordu.
İşler kötüye giderse…
Tümü de kirli ve karanlık işlere bulaşmış olan istihbarat şefleri için Credit Suisse tam bir güvenli liman oluşturuyor. OCCRP’ye konuşan eski bir Alman istihbarat direktörü, demokratik olmayan ülkelerden yüksek rütbeli gizli servis çalışanlarının İsviçre bankalarındaki servetlerine şaşırmadığını söylüyor. Aynı kişi, bunların İsviçre’yi ‘garanti’ depo olarak gördüklerini belirtiyor.
HABER MERKEZİ