DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına değinerek, ‘43 aydır kuş uçmayan, kervan geçmeyen bir adaya böyle boşu boşuna çağrı yapılır mı? Kapıları açın dinleyelim, görelim’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Partisinin 1 yaşına girdiğine dikkati çeken Bakırhan, “Yaşımız civan (genç) olabilir ama mücadele tarihimiz yüzyıllar öncesine dayanıyor. DEM Parti halklarımıza ve bize hayırlı olsun. DEM Parti adaletin, barışın ve insanca yaşamın teminatıdır” dedi.
‘Birçok fırtına gördük ama kırılmadık’
“DEM Parti bir Türkiye partisidir” diyen Bakırhan, DEM Parti’nin ezilen kimliği yok sayılan halkların partisi olduğunu belirterek, “Köklerimiz Türkiye’de ama mücadele ruhumuz bütün dünyadadır. Bizim yolumuz üçüncü yoldur. Emekçilerin, ezilenlerin bu ülkede yaşayanların eşit ve adil bir şekilde bir arada yaşayacakları demokratik bir cumhuriyet yoludur. DEM Parti, Kürtçe bir şarkıda geçtiği gibi ‘Me gelek ba û bager dît, lê em neşikestin (Birçok fırtına gördük ama kırılmadık)’ tanımına en iyi uyan partilerden biridir. DEM Parti, bir lotus çiçeği gibidir. Toz tutmaz, kir tutmaz, pas tutmaz” dedi.
Ülkedeki yoksulluğa, kadın ve çocuk cinayetlerine, adaletsizliğe değinen Bakırhan, “İnsanlığımızdan utanır hale geldik. Ama asıl utanması gerekenler, bu çürümüşlüğe, yoksulluğa, adaletsizliğe bir şey diyemiyorlar, bir şey yapmıyorlar. Hep birlikte bu çürümeye, insanı yok sayan düzene karşı durmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı
‘Nobel ödülü verilmeliydi!’
Kredi kartlarına dair vergi düzenlemesine değinen Bakırhan, “Bu iktidar kredi kartı limitinden bile vergi alma fikriyatını ortaya koyan bir iktidardır. Çok dahiyane bir buluştur. Kredi kartı limitinden vergi almayı buldukları için. Aslında Nobel ödüllerini boşuna dağıtıyorlar. Yahu bu dahiyane buluşu bulanlara aslında Nobel ödülü vermeleri gerekiyordu. Ama en kötüsünü bulduğu için bir Nobel ödülünü bence ekonomi bakanı hak etmiştir. Neymiş kredi kartı limitinden aldıkları vergi ile çelik kubbe kuracaklarmış. Çelik kubbeyi emekçinin yoksulun 750 lirasıyla zaten kurmayacağını zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. O rant verdiğin, ihale verdiğin, vergi indirimi yaptığın sermayeden alabilirsen belki çelik kubbeyi kurabilirsin. Cezaevinde sağlığa ulaşamayanlar, haksız yere yatıp yaşamını yitirenler, cezaevinde kalan yüz binlerce insanın karnını bile doyuramıyorlar, su bile veremiyorlar, doktor bile bulundurmuyorlar. Ama yandaşa habire ihale ve peşkeş çekiyorlar. Adalet arayanların adalet çağrısına cevap vermiyorlar. Yani bu ülke her anlamıyla çökmüş, çürümüş, siyasal ve toplumsal anlamda en dipleri yaşıyor. ”
‘Değişim zorunluluktur’
Değişim Türkiye için zorunluluktur diyen Bakırhan, “Bu zehrin topluma daha fazla yayılmaması için bir an önce bu iktidarın, muhalefetin, Meclis’in barış ve adaletin sağlaması için acilen bir adım atması gerekiyor. Adaletin olmadığı, barışın olmadığı, denetleme sisteminin olmadığı bir yerde 100 milyonluk liralık bir ihaleyi 3,5 milyara verirler. Emekçinin, yoksulun cebinden 750 lira çalmak için kredi limitine vergi koyarlar” Hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Biz izledikçe yarın öbür gün evimizde oturuyoruz diye de vergi koyabilirler. Bunlar uzak günler değil, onun için bir an önce hep birlikte sorumluluk alıp bu değişmesi gereken ama değişmemekte ısrar eden bu sistem karşısında değişimi zorlamalı ve değişimi sağlamak için bir araya gelip mücadele etmeliyiz” şeklinde konuştu.
‘Barışı ve demokrasiyi savunmalıyız’
“Türkiye, bu günlere empati yoksunluğundan dolayı geldi” diyen Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onun için seküler yaşam sürdüren ve bu konuda kaygısı olan arkadaşlarımız da geçmişin ve şimdinin vesayeti arasında bir seçim yapma yerine daha fazla adalet, daha fazla demokrasi için kardeşçe ikinci yüzyılda yaşamamızı savunmak durumundadırlar. Bugün barışı savunmak, demokratikleşmeyi savunmaktır. Bugün sizin de mağdur olduğunuz bu ülkede ilk Meclis ruhunu esas alarak Kürt’ün hakkını, hukukunu tanıyarak demokratik bir cumhuriyete ulaşabiliriz. İlk Meclis’te Türkiye’nin bütün renkleri o çatı altında vardı. Herkes geleneksel ulusal giysileri ve kendi diliyle o Meclis’te oturdu. Sonrasında tek renge, tek inanca büründürülen ve zorla dayatılan bir vesayetle her birimiz karşı karşıya kaldık.”
‘CHP çözümün yanında yer almalıdır’
Demokratik bir cumhuriyet için ana muhalefet partisine önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü belirten Bakırhan, CHP’nin Kürt sorununun demokratik çözümünde önemli bir rol oynayabileceğini ifade etti. Bakırhan, “CHP çözümün yanında yer almalıdır. CHP, eğer böyle davranmazsa sadece ülkemize değil, aslında geleceğimize de büyük bir zarar vermiş olur. En fazla da statükoyu savunarak Kürt meselesinde bir çözüm programı ortaya koymayarak kendisine büyük kötülük yapar, kendisine büyük kaybettirir. Değerli arkadaşlar yine parlamentoda bulunan bütün siyasi partilere çağrı yapmak istiyorum. Gelin bu Meclis çatısı altında barışı, demokrasiyi, hak talep edenlerin haklarını bu yasa dönemi içinde beraber bir arada tartışarak müzakereyle, diyalogla hayata geçirelim diyoruz” dedi.
‘Kapalı kapı siyasetimiz yok’
Bakırhan, “Kürt kiminle konuşur, kiminle oturur, kimin elini tutar, kendisi buna karar verir. Kaldı ki kimse ile oturduğumuz, konuştuğumuz, kapalı kapılar arkasında bir şeyler çevirdiğimiz ve pişirdiğimiz yok. Dolayısıyla en başından ‘Kürtler iktidarla anlaştı’ diyenler oluşabilecek diyalog zeminine bariyer koyarak bu ülkenin çözümsüz bir şekilde bu şekilde devam etmesini istiyorlar. Yine siyasi partilere, feministlere, ekolojistlere, işçilere, emekçilere, emek ve meslek örgütlerine STK’lara, işçi sınıfına çağrımızdır. Gelin barışı ve demokrasiyi adaleti muktedirlerin insafına bırakmayalım. Emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin bir araya gelmediği, birlikte taleplerini yükseltmediği her yerde işte muktedirler bizim geleceğimiz hakkında karar verirler. Onların verdiği karar taleplerimizi kapsamıyor. Gelin o için gelin barışı biz toplumsallaştıralım. Gelin elimizi taşın altına koyarak bu ülkenin temel sorunlarını çözmek için omuz omuza mücadele edelim” diye kaydetti.
‘Tecridi kaldırın Öcalan’ın çağrısını dinleyelim’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında mutlak tecrit altındaki PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “örgütünü tasfiye et” çağrısına değinen Bakırhan, “43 aydır Sayın Öcalan ile avukatlar aile görüşemiyor. Sayın Bahçeli, Öcalan ne söyleyeceğini, nasıl bir çağrı yapacağını biz de merak ediyoruz senin gibi. O zaman tecridi kaldırın, Sayın Öcalan’ın kendi örgütüne, kendi arkadaşlarına ne dediğini hep beraber izleyip görelim. 43 aydır kuş uçmayan, kervan geçmeyen bir adaya böyle boşu boşuna çağrı yapılır mı? Bir an önce İmralı kapılarının açılmasını, sizin sorduğunuz soruya Sayın Öcalan’ın nasıl cevap vereceğini merak ediyoruz. Kapıları açın dinleyelim, görelim” çağrısı yaptı.
‘Üstenci dille barış gelmez’
Bakırhan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Barış dedikleri zaman el uzattıkları zaman da DEM Parti tartışılıyor ama DEM Partili muhataplar maalesef o platformlarda yok. Bizim adımıza tartışmaya hüküm vermeye ahkam kesmeye devam eden bu anlayıştan gerçekten insan ne beklesin? Barış ancak bir Kürt bir Alevi bir Ermeni bir Süryani bir kadın bir yoksul kendini içinde hissederse barış olur. Aksine bir taraftan barış öte yandan kelepçe, açlık ve yoksullukla barış olmayacağını hepimiz öğrendik. Biz de öyle yabani atılacak bir gelenekten gelmiyoruz. İkincisi öyle bu ülkenin sahibi olarak mekanın sahibi olarak bizlerle konuşamazsınız. Biz bu ülkenin kadim halklarından biriyiz. Bu üstenci dili, kendisini sahip bizi öteki kabul eden dili kabul etmiyoruz. Barış böyle gelmez. Kimmiş mekanın sahibi: mekanın sahibi emekçilerdir, üretenlerdir, ezilenlerdir. Çanakkale’de yaşamını yitirenlerdir. Malazgirt’te kapıları açarak sizlerin Anadolu’ya girmenizi sağlayanlardır. Bu topraklarda sizden önce Pir Sultanlar Hacı Bektaşlar vardı, Seyit Rızalar vardı.”
Kaynak: MA