Yeni Bakan Kirişçi, tedarik sorunuyla ilgili ‘birçok alternatifimiz bulunmaktadır’ sözleri dikkat çekti. Kirişçi, ‘bereketli sezon bekliyorum’ derken, Bakan’ın gündeminde ise çiftçilerin beklentileri yok
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ile Tahıl ve Bakliyat İşleme Teknolojileri Depolama ve Analiz Sistemleri Derneği (TABADER) tarafından düzenlenen ‘2. Uluslararası Tahıl, Bakliyat ve Yem Zirvesi’ne video mesaj gönderen Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, Rusya-Ukrayna savaşının piyasalara olası etkilerini detaylı bir şekilde çalıştıklarını ve alternatif yol haritalarını oluşturmanın gayreti içinde olduklarını belirterek, “Bu iki ülke ile ticaretimiz lojistik avantajlar nedeniyle yıllar içerisinde artmış olsa da tedarik imkanlarımız bakımından birçok alternatifimiz bulunmaktadır” ifadesini kullandı.
“Bereketli bir sezon bekliyoruz”
Hasat sezonuna 3 aydan az bir süre kaldığını hatırlatan Bakan Kirişçi, “Halihazırda iklim koşullarının olumlu gittiğini görüyoruz. Bahar aylarında da yeterli yağış alınmasıyla inşallah bereketli bir sezon bekliyoru.” açıklamasında bulunurken çiftçinin taban gübresini kullanamadığını ve bugünlerde uygulanan üst gübreyi de alamadıklarından birhaber olduğu izlendi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tarım Kredi Kooperatifleri gübrede indirime gidecek açıklamasından bir süre sonra yapılan indirimi 3’e katlayan zam yapılmış olması çiftçinin gübreyi alabilme koşullarının yok edildiğinden de Kirişçi’nin haberi olmadığı anlaşıldı..
‘Afrika’da bakir topraklar’
Kirişçi’nin ‘Afrika’da bakir topraklar var, orada tarım yapacağız’ sözlerini eleştiren CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer yaptığı açıklamada, “Bu düşünce zaten 2014 yılından bu yana var. Sudan ile 2014 yılında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün protokolü var. 2015 yılında anlaşma imzalanmasına rağmen aradan geçen 7 yıllık süre zarfından henüz bir faaliyet yapılmadı” dedi. Gürer, “Tarım Bakanı değiştiğinde yaptığı ilk açıklama ne yazık ki umutları köreltti. Çiftçi gübre almakta zorlanıyor. Çiftçiye ‘Ekin’ demekle bu işler olmuyor. Onların sorunlarını çözmek gerek. Gidip Afrika’da tarım yapacağına çiftçinin girdi maliyetlerini düşürmeye gayret et. ‘Afrika’da tarım yapılacak’ masalıyla bu sorunlar çözülmez” sözleri dikkat çekti.
Bakan ne anlatıyor?
Bugün süt üreticisi çiftçiler 1 lt sütün parasıyla ancak 1 kg yem alabilirken, bu durumu sürdüremeyen çiftçi dişi hayvanını kesime yollayarak yem derdinden kurtulmaya çalışıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı bir açıklamada Tarım Kredi kooperatifinin yem de yüzde 12 indirime gideceğini belirtmişti. Geçtiğimiz günlerde ise aynı kooperatif yem fiyatlarına yüzde 30 zam yaparken indir-bindir oyununu sahneliyorlardı. Bakan Kirişçi ise geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama, “Girdileri konuşacağız ama öbür taraftan ürünün kendisini de bugünkü geldiği noktayı da konuşmamız da lazım” sözleri anlaşılamazken, “TMO’nun 2 bin 250 lira olarak açıkladığı buğdayın ton fiyatı, bugün 5 bin liranın üzerinde olduğunu artık herkes biliyor. Şimdi bu tarafa da bakmamız lazım. O öyle, ayçiçeği farklı mı? Hayır. Tamam, o da aynı şekilde. Şimdi buradan da şunu ifade etmek isterim. Biz üreticimizi bu yeni dönemde cesaretlendireceğiz” dedi. Bakan eski bakanlar gibi çok konuşuyor ancak ifade ettiği sözlerin ne anlama geldiği çiftçilerce anlaşılayamıyor.
Yağın rotası takip ediliyor
AKP iktiidarının yetkilileri ve Bakan kirişçi’nin Ukrayna’dan, Rusya’dan gelecek ayçiçeği yağı gemilerinin rotasını, geliş saatinin takipçisi olduklarını gösteren paylaşımları dikkat çekerken gelen Ayçiçeği yağının neden Mersin’e kadar gittiğinin sebebi ithalatı yapanın Mersin’de bir şirket olması. 1-2 gün içinde Türkiye’ye ulaşabilecek yağın TMO’yla alakası olmadığı ve son günlerde izdihamlara yol açan ve aşırı yüksek fiyatıyla dikkat çeken yağın 20 günlük gemi seyahatiyle Mersin’e ulaşacak olması yağda yaşanan krizi çözmeyeceği gibi burada tek kazananın ithalatçı şirket olacağı şimdiden belli. EKOLOJİ SERVİSİ
Üretim her geçen yıl düşüyor
Bakan Kirişci, “Gıda güvenliğinin milli güvenlikten hiçbir farkı yoktur” sözleriyle en temel gıdanın ithalata bağlanmış olmasını örtmeye çalışırken, gıda egemenliğinden söz etmemesi yine güvenliği ithalatla sağlayacaklarını gösteriyor. Türkiye’nin tahıl ambarı olarak nitelenen Konya Ovası’nda, kuraklık nedeniyle 2020-2021 sezonunda buğday ve arpa hasadında 1 milyon ton verim kaybı yaşandı. Bu ekim sezonunda bölgeye beklenenin üzerinde yağış düşerken, Kadınhanı ilçesine bağlı Söğütözü Mahallesi’nde buğday ve arpa ekili alanlar, sular altında kalarak çürümeye başladı. Bu kısır döngünün her geçen yıl giderek artacağı ve üretimde büyük kayıplar yaşanacağı şiimdiden belliyken iktidar ve bakanlarrı boş kunuşuyor. 1988 yılında 20 milyon ton üretim gerçekleşirken ülke nüfusu 52 milyon 125 bindi. 2021 yılına gelindiğinde nüfus 86 milyon, buğday üretimi ise 18 milyon 500 bin ton oldu. Bu büyük açık kapatılmazken buğday ekim alanları 2004 yılında 93 milyon dekar iken,2019 yılındaa 68,5 milyon dekara düştü. Bu açık ise ithalatla kapatılmaya çalışılırken, çiftçi yoksulluğa ithalatçı ise zenginliğe koşuyor.
Tarım da zor günlere doğru
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan, gelecek 30 yılda iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle tahıllar, fındık, kayısı ve üzüm gibi Türkiye’nin önde gelen tarım ürünlerinde büyük oranlarda verim düşüşü yaşanacağı konusunda uyardı. İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkilerine dikkkat çeken Özerten, “Tarım da kayıpların yaşanmasında en önemli etki iklim değişikliğine bağlı artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimleri. Gelecek 30 yılda tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de tarımda zor günler bekliyor” dedi. Bu gerçek bir yandan üretimleri vururken, diğer yandan çiftçilerin en önemli girdileri olan elektrik, su, mazot, gübre ve yem fiyatları çiftçiyi üretim yapamaz hale getirdi. Urfa, Mardin gibi tarımın beşiği olan bölgelerde DEDAŞ’ın yarattığı zulme dayanamayan çiftçinin üretimden elde ettiği gelirle elektrik faturalarını dahi ödemesi mümkün görülmüyor. Çiftçiye mazotu 23 liradan satan iktidar özel yatlara ÖTV ve KDV indirimiyle litre başına 5 lira 41 kuruş daha ucuza satarken, tercihinin çiftçiden yana olmadığı açıkça görülebiliyor.