Türkiye sinemasının önemli isimlerinden Tuncel Kurtiz’in aramızdan ayrılışının 5.yıldönümü. Yılmaz Güney’in filmlerinden tanıdığımız bazen bir hamal bazen de bir ağa olarak karşımıza çıkan Kurtiz, 77 yaşında yaşama veda etti
Barış Barıştıran/İSTANBUL
Kocaeli’de , 1 Şubat 1936’da doğan Kurtiz, Selanik doğumlu bir Türk bürokrat baba ve Boşnak bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bürokrat babasının görevi gereği ilkokulu sekiz farklı şehirde, Ortaokulu Edremit’te, yine farklı şehirlerde devam ettiği lise hayatını ise Haydarpaşa Lisesi’nde sonlandırdı. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde de okusa da hiçbirine devam etmedi. İlk işi, İETT’de ışık kontrolörlüğü Kurtiz, kendi ifadesiyle felsefe, sanat tarihi bölümlerine “biraz baktı”. Oyunculuğa tiyatro ile başlayan Kurtiz, ilk olarak 1958 yılında, Haldun Dormen Tiyatrosu’nda sahne aldı. Yurt içi ve yurt dışında pek çok sahne alan başarılı oyuncu, Şeyh Bedrettin Destanı, Keşanlı Ali Destanı, Devr-i Süleyman gibi pek çok tiyatro oyununda da rol aldı. Kurtiz, Yılmaz Güney’in cezaevinde senaryosunu yazdığı Zeki Ökten ile beraber yönettiği ‘Sürü’ filminde oynadığı ‘Hamo’ rolüyle hafızalara kazındı. Yılmaz Güney’in en yakın arkadaşlarından biri olan Kurtiz, yaşamı boyunca Güney’e olan sevgisini hep dile getirdi.
‘Bana ihtiyarı bulun’
Onlarca tiyatro, sinema ve dizi sektöründe oyunculuğun yanı sıra senaristlik, yapımcılık ve yönetmenlik de yapan Kurtiz, Yılmaz Güneyin filmlerinde her zaman onun ihtiyarı olarak yer aldı. Çoğu zaman Güney film için oyuncu aradığında “bana ihtiyarı bulun” diyerek Kurtiz’i yarattığı karekterleri canlandıran oyuncusu olarak görmek istedi. Tiyatro ile devam eden oyunculuk serüveni 1964 yılında rol aldığı ve Orhan Günşiray’ın yönettiği Şeytan’ın Uşakları adlı sinema filmi ile beyazperdeye taşıyan Kurtiz, sinemadan da bir daha kopamadı. Yılmaz Güney’in Sürü, Umut ve Duvar gibi efsanevi filmlerinin de aralarında yer aldığı 100’e yakın filmde rol aldı. 1981 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nü Nurettin Sezer ile kaleme aldığı “Gül Hasan” filminin senaryosuyla kazandı.
Yılmaz Güney’le karşılaşma
Yılmaz Güney’le dostluklarınışöyle anlatıyor: “Delikanlı iki insan. O Bebek’te oturuyordu. İki tane filmde oynamıştı herhalde o sıralarda. Ben de üniversitede Talebe Birliği’nde tiyatro oynuyordum. Ben de öykü yazıyordum. Özdemir Han’la bir gün evine gittik, tanıştık. O arkadaşlık hemen bir kaynaşmaya dönüştü. Çünkü ikimiz de bir eşitsizliğin olduğunu görüyorduk, duygusaldık. Birer genç Don Kişot’tuk, yani solcuyduk. Yani insanların özgürce yaşayabilecekleri, özgürce düşünebilecekleri, yani ekmek yeme özgürlüğü, ayakkabı giyme özgürlüğü, okula gitme özgürlüğü gibi düşünceler içindeydik. Hemen tabii iyi iki arkadaş olduk.”
Bu toprakların sineması…
Her ne kadar yurtiçi ve yurtdışında tiyatro oyunları ve filmlerde birçok yabancı yönetmenle çalışmış olsa da Kurtiz için Yılmaz Güney’in başka bir konumdaydı. Kurtiz bir röportajın da şöyle demişti, ‘Çünkü Yılmaz da ben de Global Roha’nın o sözlerini beynimize çakmıştık. Yani biz ne Amerikan ticari sinema estetiği, ne Sovyet idealist sinema estetiği ne de Avrupa burjuva sinema estetiği içinde bulamadık kendimizi. Biz ne Tarkovski gibi film yapmak isteriz ne Geoslowski gibi. Biz Türkiye’nin sinemasını, bütün doğunun sinemasını vermek zorundayız. Bizim kültürümüz orda. Bunu Yılmaz da her zaman söylerdi. Yılmaz’ın filmlerinde hep görebilirsiniz bunları. Ağıt’ta, Acı’da ya da Seyithan’da Umut’ta. Her yerde vardır bu. Bu toprağın insanı anlatılır ve bu toprağın insanı anlatılırken ona uygun bir biçim çıkar kendiliğinden ortaya”. ‘Sürü’ filmiyle ilgili bir anısını anlatan usta oyuncu Kurtiz, “Sonraları Türkiye’ye gelebildiğim zaman Yılmaz’ı Kayseri Hapishanesinde ziyaret edebildim. Ondan sonra tekrar gidişimde beni arıyormuş zaten Sürü filmi için. Hapishanede görüştük ve ondan sonra da sadece film hakkında konuştuk. “Bak bakalım neler değişmiş ihtiyar?” dedi. Gittik Sürü’yü yaptık. Dublajına bile kalamadan dönmek zorundaydım, çünkü bir film bırakmıştım. Kurtiz, Güney’le son karşılaşmasını ise şöyle anlatıyor: “Yılmaz çok zor şartlar altında bitirebildi. Ondan sonra “Haydi Yılmaz” dedim, öpüştük. “Hadi ihtiyar” dedi. Sonra bana bir telefon daha etti, başkasından duyma dedi, “Ben bir ameliyat geçirdim ama midenin yarısını aldılar. Şimdi daha iktisadi yaşayacağız, daha az para harcayacağız, daha çok film yapacağız” dedi. Ondan sonra maalesef üzücü ölüm haberi geldi.”
Güneysiz memleket…
Ülkesinde oyunculuk yapan kurtiz 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Yılmaz Güney’in ölümüyle memleketine küsüp yurtdışına yerleşti. İsveç, ABD ve Almanya’da tiyatro kariyerini başarıyla sürdüren, yabancı tiyatro ve sinema projelerinde yer alarak yeteneğini ispatlayan sanatçı Türkiye’ye 90’larda dönüş kararı alarak ülkeye döndü. Ülkede sol sosyalist demokratları olarak bilinen yapımcı, yönetmen ve oyuncularıyla iletişim halinde oldu. Türkiye sinemasında oynadığı filmlerden sonra 2000’ler sonrası televizyon dizilerinde izleyiciyle buluştu.
Artık herkesin dayısı
Eskilerin tanıdığı çok severek izlediği usta oyuncu, oynadığı Ezel dizisinde yeni kuşağın sevilen ismi haline geldi. Ayrıca usta, oyunculuğuyla yetinmeyip karizmatik sesi ile şiirler okudu ve anlamlı, ruha işleyen sözleri ile herkesi derinden etkiledi.
Son veda
27 Eylül 2013’te İstanbul Etiler’deki evinde kalp krizi sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu. 29 Eylül 2013’te Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Çamlıbel köyünde defnedilmiştir.
Ödülleri
2008 – 15. Altın Koza Film Festivali, Usta Oyunucu Ödülü,
2008 – İtalya Taormina Film Festivali, Sanat Ödülü,
2008 – Yeşilçam Ödülleri, Yaşamın Kıyısında filmi ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü,
1986 – Berlin Film Festivali, Gümüş Ayı ödülü,
1981 – Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nü Nurettin Sezer ile “Gül Hasan” filminin senaryosuyla kazandı
1994 – Altın Portakal Festivali, Bir Aşk Uğruna filmi ile en iyi yardımcı erkek oyuncu,
2002 – Sadri Alışık Ödülleri, Şellale filmiyle en iyi yardımcı erkek oyuncu.
2011 – 48. Altın Portakal Film Festivali’nde Yaşam Boyu Başarı ödülü