Kürt sorunu gibi büyük bir sorunun sadece dile gelmesi ile ya da Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı bir konuşma ile çözüm yoluna girmesini beklemek beyhude bir bekleyiş olur. Halk dilinde ‘bayramda küslük olmaz, gelin öpüşelim dargınlık bitsin’ derler. Bahçeli’nin bu çıkışı bana bayram barışmalarını hatırlattı
Ziya Güler
Devlet Bahçeli ve partisi MHP kurulduğu tarihten bu yana varlığını Kürt düşmanlığı üzerinden yapılaştırmıştır. Sokaktaki herkes gün gibi açık olan gerçeği bilir. Türklük ve Türkiye adına yapılan her eylemde bir bozkurt işareti vardır. 1990’da yapılan faili meçhul cinayetleri, hukuken ispatlanmadığı için ülkücüler yaptı demiyorum ama o dönemde Kürdistan’da gezen sivil ya da resmi araçların camlarından bize bozkurt işaretleri yapılırdı. Okuldaki Türk arkadaşlarımız bir iki ülkücüye takıldıktan sonra bize “terörist muamelesi” yaparlardı. Asker Bosna’ya mı gidecek ülkücü işareti yapar, ülkeye turist mi gelmiş Türklük adına bozkurt işareti yapılır, bir Kürt dayak mı yedi bozkurt işareti yap her şey bitsin. İnşaat işçilerine para vermek istemeyen müteahhit bile bir bozkurt işareti ve iki “kahrolsun teröristler” diyerek işin içinden sıyrılırdı. Ömründe MHP’ye oy vermemiş demokrat Türkler bile Kürdistan’a gelince bozkurt işareti yaparlardı. En son futbola da bulaştırıldı. Özetle Türklük eşittir MHP oldu.
Şimdi gelinen noktada Devlet Bahçeli’nin böyle bir açıklama yapması olumlu bir gelişme olarak görülebilir (değerlendirilebilir demiyorum). Bahçeli’nin arkasından Özgür Özel’in yaptığı açıklama ve en son Tayyip’in yaptığı açıklamalar elbette ki sorunun ortaya konulması hususunda belirli adımlar olarak değerlendirilebilir. Fakat Kürt sorunu gibi büyük bir sorunun sadece dile gelmesi ile ya da Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı bir konuşma ile çözüm yoluna girmesini beklemek beyhude bir bekleyiş olur. Halk dilinde “bayramda küslük olmaz, gelin öpüşelim dargınlık bitsin” derler. Bahçeli’nin bu çıkışı bana bayram barışmalarını hatırlattı.
Bir kere açıklamanın hemen başında bir halkın önder olarak belirlediği birine hem terörist demek hem de gel barışalım demek sözün siyasi yanını boşa çıkarmaktadır. Sözün sahibini de itibarsız duruma düşürür. Kırk yıl sonra gelinen aşamada hala bu sözler kullanılıyorsa bazı gerçekler ya saklanmış ya da hem Türk halkı hem de Kürt halkı kandırılmak istenmektedir. Sen kırk yıl boyunca bu halka ve evlatlarına “terörist” diyeceksin, bu iddialarını kendi medyanda şişireceksin, yetiştirdiğin her evladına “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyeceksin, çocuk daha 15’ine gelmeden “gidip dağda şehit olmak istiyorum” diyecek, her öğretmene, her polise, her savcıya, her memura, her sporcuya, sanatçıya “bunlar teröristtir” diyeceksin ve sonra geçmişte bir şey olmamış gibi “öpüşüp barışalım” diyeceksin. Biz Kürt halkı olarak bu ülkede neler yaşadığımızı elbette biliyoruz ama, Türk halkı sana bunu sormaz mı? En yalın tabir ile “ya bunlar terörist sen bunlarla nasıl barışırsın” demezler mi? Biraz daha politik olanlar “senin tarihte bize anlattığın gibi bunlar terörist ise neden barışıyorsun. Eğer terörist değillerse bunu bize neden yaptılar” der. Yani bu sorular daha da çoğaltılabilir ama en kısa haliyle durum budur. Tekrar söyleyeyim, ısrarla terörist dediğin insanlara (barışalım derken bile söylüyorsun) el uzatmakla hem kendi sözünü düşürüyorsun hem de samimiyet içermiyor. Bu açıklama bazı ülkücüler ya da beyaz Türkler tarafından “daha ne istiyorlar” denilerek hayretle karşılanıyor ama doğu cephesinde işler öyle değil. Devlet terörist ile barışmaz. Barışıyorsa terörist değil. O halde bu duruma birileri açıklık getirmeli. Bunca yıl ne oldu? PKK neden ve hangi koşullarda ortaya çıktı? Cumhuriyetin kuruluş aşamasında neler yaşandı? Tüm bu sorular ve daha detaylı incelemeyi Abdullah Öcalan 2013’te olmazsa olmaz diyerek önermişti. Neydi o öneri? Hakikat Komisyonu.
Bahçeli’nin ve devletin önünde kurulması gereken bir Hakikat Komisyonu’na destek vermek dururken, daha konuşmanın başında “terörist” demek ben oynamıyorum demektir. Tecridi kaldırılması gerekli bir demokratik açılım olarak görmek yerine bunu pazarlık konusu yapması hangi hakikate sığdırılacak? Umut hakkını pazarlık konusu yapmak nedir? Haydi bu söylenenleri stratejik bir yol olarak anlayalım. Bahçeli’ye göre Kürt sorunu haydi bitirelim demekle bitiyor mu? Hem Kürt halkından hem Türk halkından binlerce genç verdik. Bunun altındaki nedeni, devletin bundaki yaklaşımı ve bir özür dilemesi gerekmez mi? Bu kadar birbirlerine düşman edilmiş halklar gerçekleri öğrenmeden yan yana ve iç rahatlığı ile yaşayabilecek mi? Faili meçhuller, 90’lar, cumhuriyetin kuruluş aşaması hatta Osmanlı’da Kürt-Türk ilişkileri açığa çıkmadan, gerçekler dile gelmeden, Bahçeli’nin bayram öpüşmesi ile bu tarihi soruna yaklaşmak devlet aklına da stratejisine de sığmaz .
Bir diğer husus ise MHP’nin tarihidir. Böylesine önemli bir açıklamayı eli en fazla Kürt kanında olan bir örgüt ve onun ideolojisini temsil eden bir partiye yaptırmak siyasi akılda “sana bir iki imtiyaz tanırım yerinde otur” yaklaşımıdır. “Sürece en fazla karşı çıkan MHP’dir, onların açıklama yapması sürecin rahat başlamasına neden olur” fikrini Kürt halkına yutturmaya çalışıyor olabilirsin ama Kürtler son kırık yılın en politik halkı durumundadır. Dolayısıyla Bahçeli’nin yaptığı açıklama bu ülkede Türkçü ideolojinin şimdilik bir değişim evresine girdiğinin mesajını verme dışında resmi bir ağırlık içermiyor. Bahçeli ve ona bu açıklamayı yaptıran ortak akıl bunun hesabını yapmalıdır. Bu bir bayram öpüşmesi ile oluşturulacak barış modeli değil. Kırk milyon Kürd’ün Türk halkı ile yan yana yaşayabileceği ve bunun önündeki tüm antidemokratik durumların ortadan kaldırılması gereken dev bir barıştan söz ediyoruz.