Avrupa Süryaniler Birliği Üyesi David Vergili, Türkiye’nin operasyonu ile birlikte Süryanilerin yerinden edildiğine dikkat çekti ve asıl hedefin ‘orada yaşam bulan proje’ olduğuna dikkat çekti. Vergili, “Azınlıkların korunması için DSG ayakta kalmalı” dedi
Avrupa Süryaniler Birliği Üyesi David Vergili, Türkiye’nin 9 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye başlatmış olduğu operasyona ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve bölgede yaşayan Süryani ve azınlık halkların durumuna dikkat çekti.
Türkiye’nin operasyonu ile birlikte IŞİD’in tekrardan ‘hayat bulma fırsatı yakaladığını’ söyleyen Vergili, yüzbinlerce insanın operasyonun başlaması ile birlikte yerleşim alanları terk etmek zorunda kaldığını, “Bütün çağrılara ve ateşkes anlaşmalarına rağmen Türkiye ve desteklediği grupların saldırılarının devam ettiğini” söyledi.
‘Hedef Özerk Yönetim’
Son günlerde Süryanilerin yoğun olarak yaşadığı Til Temir ve Khabur bölgesinde çatışmaların yoğunlaştığına dikkat çeken Vergili, Mezopotamya Ajansı’ndan Naci Kaya’ya verdiği röportajda devamla şu sözleri ifade etti: “Geçen gün itibariyle, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesinde bulunan Süryani Askeri Meclisi, beş savaşçısının şehit düştüğünü açıkladı. Diğer yandan, işgalin en önemli hedefinin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olduğu da açık ve net. Bölge halkları tarafından oluşturulan toplumsal proje, Türkiye’de var olan siyasi projenin tam zıttı ve bunun da hedef alındığı bir gerçeklik olarak durmaktadır.”
Operasyonla birlikte Türkiye’nin desteklediği grupların yaptıklarına tüm dünyanın ‘şahitlik ettiğini’ söyleyen Vergili, farklı kurumlar tarafından bu operasyonla birçok “savaş suçu işlendiğine dair raporlar” hazırlandığı belirterek “Diğer taraftan, iç savaş boyunca, cihadist güçlerin hüküm sürdüğü bölgelerde özelde Süryanilerin ve genelde Hıristiyan toplumların yaşadıkları ayrıca not edilmelidir” ifadelerini kullandı.
8 yıldır güvende olan bölge yıkıma itiliyor
Türkiye’nin desteklediği ÖSO’nun daha sonra ismini ‘Suriye Milli Ordusu’ (SMO) olarak değiştirdiğini ve bu grupların Süryanileri göçe zorladığını aktaran Vergili sözlerine şöyle devam etti: “Benzeri pratiklerden ve sahip oldukları dünya görüşlerinden dolayı, şu anda Türkiye’nin desteklediği bu gruplar, Süryaniler, Hıristiyanlar, farklı etnik ve dini toplumlar için büyük tehlike oluşturmaktadırlar. Şu an önümüzde duran tablo, sekiz yıldır nispeten güvende olan bir bölgenin savaşa ve yıkıma itilmesi, cihadist grupların tekrardan hayat ve alan hakimiyeti bulması, IŞİD’in yeniden örgütlenebileceği bir ortamın oluşmasıdır. Bu gruplar kendilerinden farklı düşünen, farklı bir dünya görüşüne sahip bütün toplum kesimlerine tehdit oluşturmaktadır. Bu bağlamda, IŞİD sadece Hıristiyanları ya da Ezidileri hedef almadı, bunlarla beraber Şii ve Sünni grupları da hedef aldı. Türkiye ile beraber hareket eden silahlı grupların alan ve hakimiyet elde etmemesi için, tekrardan uluslararası toplum ve insan hakları ve demokratik kurumlar Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile dayanışmayı pekiştirmelidir. İşgal hareketinin sonlandırılması için de siyasi, diplomatik ve eylemsel adımların atılması ayrıca önemli bir alternatif olarak önümüzde durmaktadır. Bölgede yaşayan azınlıkların haklarını korunması için DSG’nin kurmuş olduğu yaşam projesinin ayakta kalması çok önem arz ediyor.”