Kafkasya’da 10 yıllar süren bir savaş sürecine giriyoruz. Olay Azeri-Ermeni çatışması, Karabağ meselesi değil. Global etkileri de olacak yepyeni bir bölgesel savaş cephesinin açılması gibi görülüyor. Bu konuda biraz olguları ve olasılıkları irdeleyerek öngörülerde bulunmaya çalışacağız.
Azerbaycan Türkiye desteği ile Karabağ’ı almaya çalışıyor. Alabilir de. Bu durumda Azerbaycan’da birincisi Türkiye’nin etkisi artacak, hatta Türkiye yardımlarının karşılığını fazlasıyla para, doğalgaz ve petrol olarak alıp ekonomisini de rahatlatacaktır. Çünkü Libya, Suriye’de olduğu gibi iş karşılığı haraç da alıyor. İkincisi Pan-Türkizm yükselişe geçecek. Azeriler arasında Türk milliyetçiliğinin artması halinde İran’daki Azeriler etkilenebilir hatta Türkiye’nin şimdiye kadar dile getirmediği ama artık gündemleştireceği İran’daki Azerilerin hamisi olma rolüne soyunma da söz konusu olacak.
Enver, Talat, Cemal üçlüsünün Turancılık hayali şimdi daha güçlü, daha görülebilir bir biçimde Erdoğan, Bahçeli, Akar üçlüsü eliyle canlanma potansiyeline sahip ve buna da iştah kapartıyorlar. Statükoyu bozmaları, Kafkaslar’dan iç Asya ve İran içlerine taşma potansiyeli olan lokal ve bölgesel çatışmaların fitilini çekme durumu var. Askeri gücü olsa da ekonomik gücü itibariyle uzun süreli savaşlara dayanmayacak Rusya’nın pozisyonuna karşılık ABD, İngiltere ve Avrupa’da bazı ülkeler için de yeni uğraş alanı, yeni müdahale sahaları doğuyor. Emperyalist heveslerin sürekliliği için fırsat oluşuyor. Haliyle savaş ve körükleyicisi Erdoğan’ı gizli kapaklı pazarlıklarda desteklemeleri büyük ihtimaldir.
Rusya ve İran yeterince tecrübeliler. İran, Türkçülüğün Azeriler içinde güçlenmemesi ve Azerbaycan’ın zayıf düşmesi hatta ileride kendi topraklarına katılması için Ermenistan’ı doğrudan veya dolaylı olarak destekler. Hatta savaşın sınırlarının dışında kalması için Ermeni cehpesinin düşmemesi ve krizin derinleşmesi yönünde çaba gösterir. Azerbaycan’daki Şiileri de dine ihanet, Azerilere ihanet, ırkçı Türklerin piyonları olarak propaganda etmekten çekinmeyecektir.
İran’daki Azeriler de bu ülkedeki ekonomik ve sosyal ayrıcalıklı pozisyonlarını kaybetmemek, Farsların ve genel olarak Şiilerin hışmına uğramamak için Azerbaycan ile karşı karşıya kalabilir. Burdaki soydaşlarını ihanet ve ırkçılıkla suçlayabilirler. Eğer bu başarıya ulaşırsa İran’ın eli Türkiye içlerine de uzar. Kendine bağlı Şiiler üzerinde Serhat bölgesinde, İstanbul ve kıyı kentlerinde cılız kitlesel eylemler, ama eylem gücü yüksek provokasyonlar içih harekete geçirebilir.
Yavuz Selim ve Şah İsmail’den sonra ilk kez Türkiye ile İran’ın sert bir biçimde karşı karşıya gelmesine tanıklık edebiliriz. Bu o dönem olduğu gibi Kürtleri de etkileyecektir. KDP şimdiden TR’den yana yer alırken, KYB’de İran’la aynı çizgidedir. Gelecekleri de bu ülkelerin siyasi yapılarına bağımlıdır artık.
Bölgesel iki gücün rekabetinde TR de İran da kendilerinden bağımsız Kürt gücü istemiyorlar. Heftanin, Xakurkê’de PKK’nin ve Rojava ile Şengal’in TC saldırılarına maruz kalması bundandır. İran da PKK’yi benimseyemez. Çünkü PKK siyaseti halka dayalıdır, etnik, dinsel çoğulculuğu benimsemektedir ve idelolojik politik bir hedefi vardır ve bu yönüyle TR’ye olduğu gibi İran’ın siyasal ideolojik yapısına rakiptir. Mevcut durum ilk elde özgürlükçü Kürt siyasetinin zorlanmasına neden olabilir. Ancak ağır badireleri atlatabilir ise yüzlerce yıllık Şii-Sünni, Fars-Türk-Arap ırkçılığına dayalı statükoyu da yıkar, Kürtler yanı sıra Araplar, Farslar ve Türklerin kendilerini yenilemelerine, hatta Sünni ve Şia İslamı’nın reform sürecine girip yenilenmesine de fırsat verebilir. Çelişkileri çatışmalara dönüştürmede uzman emperyal güçler de bu fırsatçılıktan men edilebilir. Dolayısıyla özgürlük mücadelesinin riskleri büyük olduğu gibi fırsatları da büyüktür.
Bu süreçten en çok rahatsızlık duyan Rusya olsa gerek. Kriz bölgesi ve krizin büyüyeceği bölgeler onun hakimiyet alanı. Adeta Rusya’ya 90’larda yapılması hedeflenen ama gerçekleşmeyen müdahalenin yeni biçimi görülmektedir. Eğer seri davranır, Azerbaycan ve Ermenistan’a caydırıcı gücünü kullanarak müdahale ederse ki kaç yıl önce Gürcistan’a ve yakın dönemde Ukrayna’ya yaptığı gibi durumu kurtarabilir. Aksi halde ileride ekonomik ve siyasi gücü kaldıramaz. Suriye, Ukrayna ve başka birçok bölgede kaybeder, geri çekilir. Bunu önlemek için Rusya’dan her an bir hamle gelmesi sürpriz sayılmaz.
Rusya’nın müdahalesi Türkiye’yi hem Azerbaycan’da hem de Suriye’de zorlar ve geçici ittifakları da son bulur.
Araplar ve İsrail bu süreçten oldukça memnun olabilirler. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere genelde Araplar, İsrail ile ilişkileri iyileştirme sürecine girdi. Hakeza ABD’nin silah tüketicisi olmaları, petrol sermayesi ile Batı ülkelerinde yaptıkları yatırımlar nedeniyle artık etkili ve güçlüler. Savaşın bölgelerinden uzaklaşmaları en çok onları sevindirir. Aynı şekilde İsrail’i. Kendilerini en çok rahatsız eden ise Türkler ve Farslardır. Bunların hem birbiri ile çatıştırılması hem de İsrail ve Araplara zarar vermemesi ya da bu zararın en aza indirilmesi için başka bir cephede karşı karşıya gelmesi ya da başka cephelerle uğraşmaları hoşlarına gider. Kafkaslar iç İsya sınırlarının ötesinde olduğu için rahatlatır. Uzaktan da arada müdahale edip ateşi gürlemeleri ve savaşı uzatmaları memnuniyet verir.