Dünya Bankası’nın son raporu, yatırım kolaylığı ile demokrasi arasında bir bağlantı olmadığını bir kez daha kanıtlarken, Türkiye’nin bu konuda 17 basamak birden yükselişine rağmen krizden ‘tek adam’ sistemi çıkamadı
M. Ender Öndeş-İstanbul
Dünya Bankası’nın önceki gün yayınladığı 2019 İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde Türkiye’nin 69. sıradan 43. sıraya yükselmesi Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank tarafından sevinçle ilan edildi. Albayrak, “Ülkemiz 2018’de gerçekleştirdiği reformlar sayesinde bu yıl ilk kez en fazla reform yaparak iyileşme gösteren 10 ülke arasında yer aldı” derken, Varank ise, “Söz konusu iyileşme sonrası geldiğimiz yer son 15 senenin rekorudur” diye AKP’nin “ekonomik başarısını” övdü.
Açık pazarlara övgü
Ancak rapor, aslında birkaç gerçeği birden ortaya koyuyor. İktidar sözcüleri tarafından bir ‘rütbe’ olarak sunulan Dünya Bankası değerlendirmesi, aslında ekonomilerin sağlığını değil, o ekonomilerin küresel sömürüye ne kadar açıldığını gösteriyor. 190 ülkeyi kapsayan rapor, 2006’dan beri özellikle dünyanın ‘pazar yeri’ ve ‘fason üretim bölgeleri’ olarak bilinen ülkelerin ilk sıralarda olduğunu belgeliyor. Bu ülkelerin genel olarak iş güvencesi ve ekolojik bakımdan skandallarla dolu olması da dikkat çekiyor. Bu yıl da sıralamada, ABD ve İngiltere gibi zaten iş yapma konusunda sıkıntı olmayan ülkeler yanında, ilk sıraları Yeni Zelanda, Singapur, Hong Kong, Çin, Güney Kore, Gürcistan, Makedonya gibi ülkeler aldı. Raporun dikkat çeken bir başka yanı da, dünya genelinde 128 hükümet tarafından Haziran 2017-Mayıs 2018 döneminde yapılan reform sayısının 314’e ulaşması, yani küresel sistemin geri ülkeleri “ehlileştirmesi” oldu.
Baskı rejiminin avantajları
Raporda Türkiye’nin 17 sıra birden atlayarak ‘ilerlemesi’ ise, iktidarın ‘yerli-milli’ söylemlerinin tersine ülkenin nasıl bir açık pazar olduğunu gösteriyor. “İş yapma kolaylığı” nın kriterleri aslında, o ülkedeki kararların ‘hızlı’ alınmasını, denetim mekanizmalarının yokluğunu gösterirken, diğer yandan da “işçi hakları” ve “iş güvenliği” gibi alanlardaki baskıcı önlemleri, yani yatırımcının ‘rahatlığını’ gözetiyor. Son bir yılda ekonomideki ve her alandaki kararları ‘tek adam’ın inisiyatifine bırakan Türkiye, bütün ekolojik süreçleri, iş güvencesi kurallarını yok sayan, her türlü örgütlenmeyi bastıran ve özellikle yolsuzlukları irdeleyen basını susturan tavrıyla gerçek bir “hız” kazanmış durumda. Bu açıdan, Rapor, Türkiye ekonomisinin gelişmesini değil, bütün alanlardaki otoriterleşmenin sömürü kapılarını ardına kadar açtığını gösteriyor. İktisatçı Ümit Akçay, raporu bu açıdan, “Kapitalizm ile demokrasinin el ele gideceği itikatına mensup kişiler acısından bir başka kara gün: Siyasi sistem otoriterleşirken sermaye açısından iş yapmak daha kolay hale gelmiş” sözleriyle yorumladı. Rapor da, “Türkiye’nin iş kurma, kredi alma, inşaat ruhsatı alma, vergi ödeme, sınır ötesi ticaret, sözleşme uygulama ve iflas prosedürleri başlıklarında reformlarla iş ortamını iyileştirdiği” ni vurgularken bunu doğrulamış oluyor. Türkiye, “gelmenin” ve “kaçmanın” kolay olduğu bir ülke olarak tanımlanıyor.
Hız var kriz de var
Raporun Türkiye açısından daha da çarpıcı olan yanı, son bir yılda “her derdin devası” olarak sunulan “tek elden karar verme” söyleminin, ekonomiyi düzeltmek bir yana, tersine krizi derinleştirdiğini göstermesi oldu. “İş Yapma Kolaylığı” açısından bu kadar ilerleme sağlayan Türkiye ekonomisi, özellikle Haziran’dan bu yana büyük bir kaos yaşıyor. Son olarak Merkez Bankası’nın yüzde 23,5’e yükselttiği enflasyon tahmini, inşaat başta olmak üzere bütün sektörlerde yaşanan büyük çöküş, yıl sonunda büyük bir stagflasyon felaketinin sinyalleri olarak görülüyor. Yani Türkiye 3. Havalimanı’nda görüldüğü gibi işçi kanı pahasına “hızlı” gidiyor ama “kolaylıklar” yine de çöküşü önlemiyor. Dünya Bankası raporunda ‘iş yapma kolaylığı’ bakımından bu yıl en hızlı gelişme yaşanan ülkeler dikkat çekiyor; Afganistan, Cibuti, Çin, Azerbaycan, Hindistan, Togo, Kenya, Fildişi sahilleri, Ruanda ve Türkiye!
Gözü kıdem tazminatına diktiler
Dünya Bankası kriterlerinin en önemlilerinden biri, kıdem tazminatı! Dünya Bankası Doing Business 2017 Raporu’nun verileri, dünyada en ağır kıdem tazminatı yükünün Türkiye, Kore, İsrail ve Çin’de olduğunu öne sürerek hızla “çözüm” istiyor! “Kolaylık” listesinin ilk sıralarındaki ülkelerde böyle bir “yük” olmadığını belirten rapor, işten çıkarma maliyetinde Türkiye’nin ilk sıralarda olduğu belirtilerek, daha fazla kolaylık istiyor. Böylece ‘yerli ve milli’ iktidarın kıdem tazminatına yönelik saldırısının kimin emriyle yapıldığı da açığa çıkmış oluyor.
Rapor nasıl hazırlanıyor?
İş Yapma Kolaylığı İndeksi, genel olarak “İş yapma açısından kolaylık” ve “malvarlığı konusunda güçlü koruma” kriterlerini gözetiyor. İş kurma hızı ve maliyeti, izinler, enerji hizmetleri, kredi kolaylıkları, yatırımın korunması, vergi rahatlığı, iflas halindeki işlemler gibi kalemler raporu belirliyor. Bütün bunlar ise siyasi iradenin sömürüye ne kadar kalkan olduğuna bağlı oluyor.